ZALİMLERİN SONU…
Hiç kimse yoktur ki, cinayetlerinin, zulümlerinin, vahşetlerinin büyüklüğü ve mahiyetinin ehemmiyeti, vazifesinin sorumluluğu ve azameti ölçüsünde mükâfat veya cezadan kaçınabilsin.
Dünya gömlek değiştireceği zaman hadiseler kaçınılmaz olur diyor, Albert Sorel.
Hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hakları vaatleri ile koltuğa yapışıp mazlumların kanından beslenen, kan akıttıkça makamlarını sağlamlaştıran o kadar gaddar, zalim, ceberut idareciler geldi geçti ki dünyadan.
Bir sivrisinek için beynini tokmaklattırıp, sonrada bir sivrisineğe yenik düşerek tarihe kara bir sayfa olarak geçen Nemrut’tan,
Küfrün yerle yeksan oluşunun sembolü Firavun’a,
Zevki uğruna kendisine muhalefet edenleri aç aslanlara yem eden, Roma’yı çıra gibi yakıp, şehrin yüksek yerine yaptırdığı sarayının balkonundan manzarayı seyreden ve nihayetinde kendi kölesinin kılıcı ile parçalanan diktatör Neron’dan,
Zulmettikçe, kan akıttıkça meczuplaşan, gayri meşru muhabbetin neticesinde dünyaya gelen gayri meşru zalim. Brütüs tarafından hançerlenen ve hançerlendiğinde yalvaran gözlerle “Sende mi Brütüs” diye şaşkınlığını dile getiren Sezar’a,
Kabe’yi yıkmaya gelirken Ebabil kuşları tarafından vücudu lime lime olan zalim, Ebrehe’den,
Hırsla saldırdığı dünyadan, perişan, aşağılık, zelil vaziyette elveda bile diyemeden giden, hırsın, gururun, egonun sembolü Napolyon’a,
Bizans’ın mağrur İmparatoru, Alparslan’a esir düşen sonra kendi halkı tarafından gözlerine mil çekilen vahşi Romanos Diogenes’ den,
Sayısız zulümlere imza atan, bir maymunun kolunu ısırması neticesinde kudurarak ölen Yunan Kralı Aleksandros’a,
Binlerce silahsız Habeşlinin katili, kendisini devirenler arasında olan damadı Ciano’yu idam ettirip, tüm liderleri öldüren ve nihayetinde, bir zamanlar topuklarını yalayan kendi adamları tarafından üzerine sayısı kurşun sıkılarak bir benzin istasyonunda ayaklarından baş aşağı asılı bulunan faşist Mussolini’den,
Dünyayı zapt etmeye niyetlenen, yolu sonu göründüğünde bir sığınakta önce, metresine kurşun sıkıp, sonra da şakağına namluyu dayayıp tetiğe basarak intihar eden Adolf Hitler’e
Halk açlıktan kırılırken, kırk odalı villasında çılgınca zevki sefa peşinde koşan, ancak kimsenin aklından bile geçiremeyeceği bir hadise ile Başkanlık Sarayının balkonundan halka hitap ederken, kalabalık arasından önce homurdanmaların yükselmesi, sonra halkın bir yanardağ gibi patlayan öfkesi ve çıplak kralın tüm dünyanın gözü önünde 1989’da kurşuna dizildiği Nikolay Çavuşesku’dan,
Komünist İhtilalin Babası, astığı astık, kestiği kestik, Bolşevik Devriminin beyni ve yine bir Komünist olan İspanyol Jacson’un çekiç darbeleri ile beyni darmadağın olan Lenin’e,
Milyonların katili, yaptıklarının bedelini ödemekten kaçmak için, saçlarını boyatıp kılık değiştirerek kaçmaya çalışan Kamboçya’nın Zulüm mikrobu, Pol Pot’a,
Filistinlilerin ahı ile yıllarca acı içinde kıvranan, asırlarca İslam Birliğinin öncülüğünü yapan Osmanlı Devletine ihanet edip, paralı ve İngiliz askerleri ile ortak olup, Mukaddes Toprakları müdafaa için, Hicaz’da ve Filistin’de bulunan Mehmetçiği arkadan hançerleyen, İngiliz kızı ile evli, yaklaşık beşbin Filistinlinin katili olarak tarihe “Kara Eylül” olarak geçen, vahşetin bir numaralı aktörü, kalbi ve beyni dışında vücudu tamamen ölen ve makineye bağlı yaşayan, ailesi tarafından makinenin fişi çekilerek 1992’de resmen ölen, öldüğünde İsrail’in yas ilan ettiği, İngiltere’de bayrakların yarıya indiği, A.B.D’nin derin üzüntülerini bildirdiği, Kral Hüseyin’den,
Şaron’a, Hüsnü Mübarek’ten, Sisi’ye, Hafız Esad’dan, oğlu Beşer Esad’a ve isimleri sayılmaya kalkılsa, sayfalara yetmeyecek bir yığın zalim ve gaddar idarecilerin hazin sonları, öyle görülüyor ki şimdinin zalimleri için hiçbir şey ifade etmiyor.
Zulüm ebet müddet devam etmez. Zulüm zevale erince, insan zavallı durumuna düşermiş… Kâinatın sahibi tehir eder, mühlet verir ama asla ihmal etmez.
Zenginini, fakirini, makamlısını makamsızını, onbaşısını, generalini” er kişi niyetine” toprağa uğurlayanların inancı, gayret ve azmi, bu tımarhaneliklerin zulmünü durduracaktır.
“Zalimler için yaşasın Cehennem”