Eski çağlarda, doğunun batıya açılan kapısı sayılan Tercan, Erzincan-Erzurum arasında; Keşiş/Esence, Otlukbeli, Meryem ve Höbek Dağları ile çevrilidir.

Tercan; -can son eki ile üretilen yerin ve bölgenin adıdır. Bu ad; ilk ve orta çağda Derxene, Derzene; sonraları Dercan, Darcan, Dircan; Saltuklular zamanında Tercan; Osmanlılar döneminde ise “Tercan nam-ı diğer Mama Hatun” şeklinde kullanılmıştır. 1635’te IV. Murad’ın, Tercan’da 1 gün kalmasıyla “ Menzil-i Mama Hatun” ifadesi tarihi kayıtlara geçmiştir.

11. yüzyıl başlarına kadar Bizans yönetiminde olan Tercan, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk hâkimiyetine girmiştir. Bu bölgede devlet kuran Saltuklular’a (1072-1202) bağlı bir yerel yönetici olan Mama Hatun, 1191-1201 arasında hüküm sürmüş, ünü Mısır’a kadar uzanmış, dirayet timsali bir hükümdardır.

Türk tarihindeki 12 kadın hükümdardan biri olan Mama Hatun, hem Anadolu’nun Türk yurdu haline gelmesinde, hem de İslamlaşmasında önemli bir yere sahiptir.

Evliya Çelebi, onun için” Azize olup, eskiden inşa edilmiş, büyük bir kubbede toprağa verilmiştir. Duhter’i Pakize-i ahter” der.

Kelime anlamı itibariyle “Mama” baş, hala, şişman anlamlarına gelirken; “Hatun” kadın kelimesinin eski şekli olmakla birlikte bayan ve hanım kelimelerinin eşanlamlısıdır. (1)

Kervansaray, cami, hamam gibi eserlerle mührünü bastığı Tercan, Mama Hatun’un eseridir. Mimari açıdan Anadolu’daki tek örneği olan türbe, Mama Hatun’un ebedi uykusunu uyuduğu yerdir ve vefatından sonra yapılmıştır.

Türbe, mimari özelliği ile Anadolu türbe mimarisi içindeki tek özgün eserdir. Türbe kapısı üzerinde bulunan 5 kitabenin 4’ünde Kur’an’dan alınan ayet, Hazreti Muhammed (sav) ile 4 Halifenin adları, 1’inde ise mimarın adı yazılıdır. (2)

(1) Cumhuriyetin 75. Yılında Tercan- Komisyon

(2) https://erzincan.ktb.gov.tr/TR-57391/tercan.html