Türk Sultanlarının âlimlere, sanatkârlara ve mutasavvıflara gösterdikleri saygı, izledikleri hoşgörülü politika ve halkın gösterdiği ilgi; Muhyiddin Arabî, Mevlânâ ve Habib Baba gibi mutasavvıfların Anadolu’ya gelerek burada faaliyetlerde bulunmalarında etkili olmuştur.
Yazımıza konu olan bu sufilerden biri olan Habib Baba, Hindistan’dan Anadolu’ya göç eden Hint asıllı bir aileye mensuptur ve babası bir dönem Buhara müftülüğü yapmıştır. Erzurum’da bulunan türbesi, Taş Mağazalardan Gürcü Kapı'ya giderken yolun sağ tarafındadır.
Yazımızın diğer kahramanı ise; 17.yüzyılda, 17 yıl tahta kalan, 17. Osmanlı padişahı IV. Murad’dır. 11 yaşında tahta çıkan Sultan’ın, sûr- ı hümâyunu (1) (sünnet düğünü) tahta çıktıktan sonra yapılmıştır. Babası Sultan I. Ahmed gibi 28 yaşında vefat eden IV. Murad, İlber Ortaylı’ya göre 17. yüzyılın en büyük mareşalidir.
Habib Baba ile IV. Murad arasında geçtiği iddia edilen menkıbenin sahih bir rivayete dayanmadığı, buradaki padişahın II. Mahmud olduğu (2) belirtiledursun, önemli olan buradan alınacak derstir deyip nasibimize geçelim. Rivayete göre; hacca gitmek için Erzurum’dan İstanbul’a gelen Habib Baba, gemiye yetişemez. Yolculuğunun yorgunluğunu atmak için bir hamama gider. Fakat Habib Baba’yı içeri almak istemeyen hamamcı, “Bugün Sultan Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz” der. Duruma üzülen Habib Baba, hamamcıya ricada bulunarak; “Kimseye varlığımı belli etmeden, aceleyle yıkanır çıkarım” der. Hamamcı dayanamaz kabul eder ve hamamın en sonundaki odayı göstererek, “Baba, şu odada hızlıca yıkanıp çık, para da istemem. Yeter ki vezirler seni fark etmesin” der. Habib Baba sevinerek kendine gösterilen yere gider, yıkanmaya başlar. Bu arada vezirlerinin topluca hamamda âlem yapacaklarından haberdar olan IV. Murad, “Hele bir bakalım, bizim vezirler, hamamda ne yaparlar, nasıl eğlenirler?” der ve tebdil-i kıyafetle hamama gelir. Hamamcı, vezirleri bahane ederek onu da hamama almak istemez. IV. Murad’ın ısrarı üzerine razı olur ve Habib Baba’nın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına şöyle fısıldar, “Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Beraber sessizce yıkanın ve bir an evvel çıkın. Vezirler varlığınızı fark etmesinler.” Hamamcının ikazından sonra IV. Murad Habib Baba’nın bulunduğu odaya gider. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamdan gelen eğlence sesleri ortalığı çınlatmaktadır. Habib Baba’nın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır ve yumuşak bir ses tonuyla, “Evladım, sırtın fazlaca kirlenmiş, müsaade edersen bir keseleyivereyim” demesi üzerine Padişah, Habib Baba’nın önünde diz çökerek “Buyur Baba, ellerin dert görmesin” der. Habib Baba, IV. Murad’ın sırtını güzelce keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez ve “Baba, müsaade et, ben de senin sırtını keseleyeyim, ödeşmiş olalım” der. Kese yapmaya başlayan Sultan Murad, bir yandan da Habib Baba’nın ağzını yoklayarak; “Baba, sen de istemez miydin şöyle vezir olmayı? Baksana koskoca hamamı kapatmış, gönüllerince eğleniyorlar. Biz ise şu daracık odada iki suçlu gibi yıkanıyoruz.” Sultanın sözünü tamamlamasına fırsat vermeyen Habib Baba’nın ağzından şu cümleler dökülür “Ah be güzel evladım, Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Âlemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak. O seni sevince sırtını Sultan Murad’a bile keselettirir...” Duyduğu hikmetli belâgat karşısında irkilen Sultan Murad, elinden keseyi düşürür… Vesselam…
(1) “Sûr-I Hümayun” Defterine Göre 19. Yüzyıl Saray Düğünlerine Dair Bir Değerlendirme, Serap SUNAY
(2) Devlet Arşivleri Başkanlığında Bulunan Habib Baba ile İlgili Bazı Belgeler, Adem URHAN