Âşık Veysel’in “ Uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum gündüz gece/ Bilmiyorum, ne haldeyim? Gidiyorum gündüz gece” diye özetlediği hayat serüvenimizden bir yaprak daha düştü.
Sene sonu geldiğinde kurumların muhasebe yaptığı gibibendeniz de hayatının muhasebesini yaptığında ümitvar olmaktan başka yol olmadığını görüyorum.
Hiç bitmeyecekmiş gibi geçen günlerin gözlerimin önünde bir film şeridi gibi ne kadar hızlı geçtiğini fark ediyorum.
Yaşımın değil, yaşadıklarımın bana hayatı öğrettiğini anlıyorum.
Okuduğum kitaplardan ziyade hayat kitabının beni geliştirdiğini fark ediyorum.
Okuduğum okullardan ziyade hayat mektebinin beni yetiştirdiğini çok daha iyi anlıyorum.
Hayatta hiçbir şey için geç olmadığını; özellikle okumanın ve ilmin yaşının olmadığını, ilimsiz gidilen yolun sonunun karanlık olduğunu yaşayarak öğreniyorum.
Hayatı okumanın kitap okumak kadar önemli olduğunu fark ediyor, hayata ve insanlara çok daha farklı bakmayı deniyor, hikmetle yaklaşmayı tercih ediyorum.
Bugünkü aklım olsaydı dün yaptığım hatalarımı bugün yapmazdım belki ama dün yaptıklarımı yapmasaydım bugünkü akla ulaşamazdım diyorum.
Akıllı olmanın önemini ama ondan daha önemlisi farklı akıllardan da yararlanmanın önemini; bu anlamda istişare etmenin, fikir alışverişinde bulunmanın çok kıymetli olduğunu fark ediyorum.
“Taşı delen suyun gücü değil damlalarının sürekliliğidir” sırrınca çalışmanın önemli olduğunu ama ondan daha önemlisinin disiplinli çalışmak olduğunu öğreniyorum.
Hata yapmanın biz aciz kullar için gayet doğal olduğunu; burada önemli olan hususun hatanın farkına varıp ders çıkarmanın ve bir daha yapmamanın büyük bir erdem olduğunu söylüyorum.
Özellikle geçtiğimiz yılın bizzat yaşayarak bana öğrettiği değerlerin başındasağlık olduğunu ve sağlığın ne büyük nimet olduğunun altını bir kez daha çiziyorum.
Yine bu zor zamanlarda kendisine sığındığımız ailenin en güvenli liman olduğunu çok daha iyi gözlemliyorum.
Hayat meşgaleleri gelip çatmadan önce zamanı verimli kullanmanın ve özellikle bu atıl zamanlarda kitabın ne kadar faydalı bir dost ve ilaç olduğunu yakından fark ediyorum.
Ve tabi sevgili öğrencilerimi özlemle anıyorum. Onlarla yüz yüze görüşmenin ve birlikte ders yapmanın ne kadar keyifli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Hayatı özgürce dolu dolu yaşamanın ne büyük nimet olduğunu adeta evlere hapsolduğumuz şu son günlerden sonra çok daha iyi fark ediyorum.
Gözümde çok büyüttüğüm şu debdebeli hayatın aslında bir virüsün ucunda pamuk ipliğine bağlı çok kısa bir ömür olduğunu müşahede ediyorum.
Şairin “hepimiz ölecek yaştayız” sözleri aklıma geliyor ve en yakınlarımız gözlerimizin önünde birer birer toprağa düşerken sabrın ve metanetin ne büyük değer olduğunu yeniden keşfediyorum.
İnsanlık olarak ortak bir sınav verdiğimiz şu son yılda; birlikte yaşamanın, hoşgörünün, paylaşmanın, dayanışmanın, empatinin, bilimsel çalışmaların, insanlığın, adalet ve özgürlüğün ne büyük değerler olduğunu çok daha iyi anlıyorum.
Bu meyanda insanlık değerlerinin ve erdemli davranışların iyi günlerde değil, meşakkatli zamanlarda açığa çıktığını ve fark edildiğini anlıyorum.
Mevlana’nın “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok/ Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” dediği gibi, insanları tanımaya çalışırken dış görünüşe aldanmayıp yürekten gelen insani eylemlerin geçer akçe olabileceğini öğreniyorum.
Güzel ahlakın, etik değerlerin, insani duyarlılıkların, her şeyin kapitalleştiği şu çağda çok önemli olduğunu, ahlaksız dindarlığın kabul edilemeyeceğini, dindarlığın Allah’a sunulurken insanlara insanlığın gösterilmesi gerektiğini kavrıyorum.
Yaşım ilerledikçe zamanın her şeyin ilacı olduğunu ve çok iyi bir usta öğretici olduğunu fark ediyorum.
Bâki’nin “âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal/ Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” dizelerinde vurguladığı, ahir ömrümüzde insanlığa faydalı bir hoş sadâ bırakacak işleri ertelememenin gereğine inanıyorum.
Bu anlamda öldükten sonra da amel defterimin açık kalmasına ve yazılmasına vesile olacak salih evlat, insanlığın istifade edeceği hayır/hasenat ve eser bırakmanın ihmale gelmeyecek önemli bir vazife olduğunu görüyorum.
Ve anlıyorum ki hayatın şakası ve tekrarı yok. Gençlik yıllarında çok güzel fırsatlar ve avantajlar sunuyor size. Sonrasında artık seç(e)miyorsunuz, seçiliyorsunuz. O yüzden fırsat elde iken değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Zamanında ileriye dönük birikimler yapmanın ve tasarrufun ne kadar önemli olduğunu bu yaşıma gelince daha iyi anlıyorum ama yaptığım en iyi yatırımın güzel insanlar ve dostlar biriktirmek olduğunu görüyor çok mutlu oluyorum.
Yeni yılın ve yaşımın bana, sevdiklerime ve yakınlarıma, ülkeme ve tüm insanlığa sağlık, huzur ve barış getirmesini diliyorum.