Bu seferki deprem çok daha derin, çok daha şiddetli!
Merkez üssü yürekler ve beyinler!
Enkaz altında kalan insanlık, insani değer ve erdemler…
Milyonlarca insanın ruhuna döşenen yıkıcı fay hatları artık iyiden iyiye depreşiyor.
Cin şişeden çıktı; fuhuş, aldatma, adam kayırma, kul hakkı, ötekileştirme, rüşvet, çıkar ilişkileri… Liste uzayıp gidiyor.
Menfaatler uğruna çıkarılan savaşlar, dökülen kanlar ve gözyaşı.
Enkaz altında kalan değer ve erdemler artık ‘sos’ veriyor.
Her şeye rağmen ‘imdat’ çığlıkları atan, ‘kurtarın bizi bu yüz karası insancıklardan’ diyen vicdanların sesi cılız da olsa çıkıyor.
Şükür ki sayıları gittikçe azalsa da bu sese ses veren yiğitler var.
İşte geçtiğimiz günlerde yaşanan çığ felaketinde, can kurtarmaya giderken can veren kahramanlar bunun en güzel örneği.
Yine Elazığ depreminde kendi hayatını tehlikeye atarak enkaz altındaki canlara ulaşmaya çalışan yiğitler gördük.
Hayat bir sınav meydanı aslında; Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi “Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir”
Sınavın gereği, Ebu Cehiller de olacak Ebu Talipler de; Her devrin Firavunları, Karunları olacak ama karşılarında Musalar, Muhammedler, Aliler, Hamzalar da olacak.
Bir tarafta bütün servetini İslam düşmanlığı için kullanan Hindler; öbür tarafta zenginliğini Allah yolunda harcayan Haticeler…
Bir yanda dünyalık kazancını güç gösterisine dönüştüren ahmaklar; öbür yanda aldığı mızrak darbesiyle şehit olurken “kazandım!” diye bağıran yiğitler…(Âmir b. Füheyre kıssası)
Hayat öyle ya da böyle devam ediyor. Bir defa geliyoruz dünyaya ve tekrarı yok. O yüzden nerede, kimin safında durduğumuz çok önemli.
Söylediklerimizden ve yaptıklarımızdan hatta söylememiz gerekirken söylemediklerimizden; yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan sorulacağız.
İsimleri unutulmuş nesilleri kesilmiş ve hatta lanetle anılmak da var; gök kubbenin altında hoş bir seda bırakıp rahmetle anılmak da.
Kader evet ama onu da belirleyen karar. Kararımız ve kararlılığımız ne yönde ise kaderimiz de o yönde tecelli edecektir.
Karar deyip geçmeyin, küçük bir iyilik deyip atlamayın ne olur!
Burada deniz yıldızı öyküsünü hatırlamakta yarar var sanırım:
Bir adam deniz sahilinde yürüyüş yaparken denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve,
- “Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun?” diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla,
- “İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki? Der. Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,
- “Bak onun için çok şey değişti” karşılığını verir.
Unutmayalım deprem öldürmez, tedbirsizlik ve lakaytlık öldürür. Tedbir kuldan takdir Allah’tandır.
Haydi, şimdi hiç umudu yitirmeden elimizdeki deniz yıldızlarını atmaya koyulalım hep birlikte, ne dersiniz?