Son elli yılda öylesine hızlı bir şekilde değişime uğradık ki, evvel bir oda bir sofa bir mutfağa sığan insanlar artık koca evlere ne kendileri ne de eşyaları sığabiliyor. Kime kimsenin yanına yakışmıyor, gelinler artık eşlerinin yakınlarını evlerinde görmek istemiyor. Ya tek başına evinde otursunlar, ya da istikamet huzur evi. Eski muhabbetler itaatler şimdi darbımesel olmuş içimizi acıtıyor.
Asrımızda ortaya çıkan ve ülkemizi sarmalayan kredi kartları hastalığına maruz kalmışız, ne kanaat, ne de bereket kalmış. İsraflar sebil olmuş, ne önünü gören, ne ölümü düşünen var. Şuna şahit oldum, krediye, faize bulaşanların ya bitmeyen aile huzursuzlukları, ya da ömür boyu tükenmeyen borçları var.
Diğer taraftan kolaylıkların ve güzelliklerin yanı sıra, gıybetin, hayasızlığın, nefretin ve sırların kol gezdiği akıllı cep telefonlarımız var. Bu yüzden yıkılan yuvalar, cinayetler, arsızlar, hırsızlar kol gezer oldu.
Bu ne devrandır, şehirdeki bahçeli evler birer birer yok olup, ağaçları sökülürken, üzerindeki kuşlar sitem ederek uzak diyarlara gidiyor, onlara da yer bırakmadık. Köyler şehirlerin mahallesi olurken tarlaları bağları yok ettik, yerine apartmanlar dikiliyor. Köyleri küçülttük, şehirlere ilave ettik.
İçimizi azgın bir şekilde daha büyük daha lüks ev ve araba alma hırsı kaplamış. Artık sokaklarda bisikletli insanları göremez olduk. Evlerimizbüyüdükçe eşyalarımız da büyüdüsığmaz olduk. Bankalar sebil gibi faizli para dağıtıyor,koşan koşana, ama kimde huzur var. Yetinemeyen yetiremez insanlar.
Evvelkiler gibi bizde bırakıp gideceğiz. Dünya metaları ahret inançlarımızı zayıflattıkça dünyanın kölesi olduk, kimse umur etmiyor. Evvelce bir at arabasına sığan ev eşyalarımız şimdikamyonlara sığmıyor.
Bir dokunuşla, ocağı yanan, evi ısınan, evi süpürülen, çamaşırı bulaşığı yıkanan, lambası yanan, suyu akan evlerimiz. Çocuk bezi yıkamayan, sobayı, süpürgeyi bilmeyen kadınlar. Varlıklar içinde bunalan insanlar artık çıkış yolu ararken, doyumsuzlukları umumi huzursuzlukları ortaya çıkarıyor.
Asrımızda dünya hırsı müptela olmuş, faizmiş, krediymiş, arsızlıkmış, hırsızlıkmış, çoğunun umurunda değil. Keşke bu kadar çok sevdiği nadide eserlerimiz bizi biraz daha fazla yaşatabilseydi. Ömürleri sınırlı biz insanlar, sınır tanımadan sahipleniyoruz.
Yazıklar olsun dünya için bahçeli evleri yıkıp, ağaçlarını sökerekapartman dairesi dikenlere, faizi eşine çocuklarına yedirenlere, terazisi şaşanlara, büyüklerini evinde görmek istemeyenlere, yaşadığı ülkeye ihanet edenlere.
Ve bir gün o çok övündüğümüz gücümüz,tapu kâğıtlarımızbizi yarı yolda bırakarak başkalarının olacaklar..