.
Evvelce aile reislerine, büyüklerine karşı bir muhabbet, saygı itaat vardı. Büyüklerin derin muhabbetleri nasihatleri, yanlışlara karşı ikazları vardı. Her kafadan ayrı ses gelmezdi toplumda saygının, ahlakın kuralları vardı. Böyle her kesimin egemen olma dürtüleri yoktu.
2000 li yıllar, Erzincan da kiralık bir evim vardı. Bir gün evimi kiralamak için bir vatandaş telefon etti ve bir yerde buluştuk. Evime talip oldu. Sordum,
-Adı ne,
-Selami.
-Kimsin, nerede çalışıyorsun, ne iş yaparsın?
-Abi iki çocuğum var, 850 lira da aylığım var, öğlen yemeğimi de patron veriyor.
-Şu anda nerede oturuyordun, evinden neden çıkıyorsun?
-Abi kirada değilim,(......…) Köyünde babamın evinde oturuyorum.
-Babanla birlik misin?
-Hayır, bahçede iki ev var, birinde babam diğerinde ben oturuyorum.
-Peki, evini niye şehre getiriyorsun, Annenle eşinin sorunları var mı? Biraz mahcup ve üzgün bir ses tonuyla,
-Hiçbir problemimiz olmadı. Bizim hanım artık köyü istemiyor, doğalgazlı ev istiyor, artık yeter diyor. Şehre gelmek istiyor, çocuklarda şehirde okumak istiyorlar.
-İyi güzelde, benim evimin kirası 400, doğal gaz, elektrik, su en az 200 lira toplam 600 lira yapar. Hesabını iyi yatın mı? Bu parayla nasıl geçineceksin sonra perişan olursun. Genç adam iç geçiştirdi, düşünceye daldı. Ben söze devam ettim.
-Bak Selami, yolcu taşıma ücretleri şehirle aynı, aynı okul köyde de var, üstelik taşımalı sistem. Oduna suya para vermezsin, babanın bahçeli köy evinde bedava, rahatlık tepiyor herhalde. Adamcağız, boyun bükerek şöyle dedi.
-Abi ne yapayım, bende huzur bırakmadılar, başımın etini yediler. Bende biliyorum, ayrılırken anama babama nasıl, diyeceğim, derken gözleri doluyordu.
Eşinin maksadı belli oluyor, evleri ayrı olsa da oğlunu anasından babasından uzak tutmak, ayrılmak istiyor. Yeni nesil gelinlerinde geçimsizlikleri bundan değil mi?
-Anlaşıldı senin sözün geçmiyor, ama onların lafına uyarak şehre gelme perişan olursunuz, neyine güveniyorsun işin garanti değil, sana evimi sana kiraya veremem,
-Abi ne olur biraz ikram et belki babamda yardım eder.
-Hayır, olmaz, ikram etsem en fazla 50 lira ikram ederim, ama sana sebep olamam sen buralarda perişan olursun, en iyisi kimseye kulak asma, düzenini bozma.
-Sağ ol abi, senden bana fayda yok, diyerek, çaresizliğin vermiş olduğu eziklilikle düşünceli bir şekilde dönüp gitti. O kadın ve çocukları bu gün olmazsa yarın, bir bahaneyle adama ve atasına huzur vermeyecek, sonunda varlığını kaybetmiş, çaresiz o insanı şehre sürükleyecekler. Ben mutlu olayım, sen ne yaparsan yap, böyle evlilik olmaz.
Vah zavallı adam, onları memnun etmek için ek işler yapacak, sıhhati bozacak, ama kimin umurunda. Sırf kendi rahatı egemenliği için eşini imkânsızlıklara sürükleyen kadınlar ve her şeye boyun büken otoritesiz aile reisleri. Siz huzursuz olursunuz, ailenizi de huzursuz edersiniz. İmkânlara tekme atanlar bir gün o imkânlara uzaklardan bakarsınız.