Teşbihte hata olmaz derler. Avrupalı Alexi Carell’den gençler üzerinde bir araştırma yapması istenmiş. Carell yaptığı uzun araştırmaların neticesini resimlendirerek anlatmaya başlayınca, herkes dehşete düşmüş. Çizdiği resim, yiyip,içip,sonra da yan kulağının üzerine yatıp dinlenen serseri bir köpek resmi dir. Gençliğin tarifini ben böyle yapıyorum der Carell.
Kendi haline bırakılan bir tarlanın zamanla yabani otlara,ısırganlara teslim olup nihayetinde çoraklaşan ve atıl vaziyete düşmesi gibi.
Onun içindir ki, Tehodere Hersburg: Bir babanın çocuklarına bırakabileceği en büyük miras, en büyük hediye o çocukların annelerini sevmektir der ki ne kadar da iisabetlidir.
Zira Anne ,herşeyden önce yuvanın ve geleceğin toplumunun inşaası adına çok önemli bir sorumluluk mevkisindedir.
Montaıgne ise, Bir aile ile bir devleti yönetmek arasında çok büyük fark yoktur der. Buradan şunu anlayabiliriz ki, önce bizler çocuklarımızı yetiştirmek istediğimiz gibi olacak, onlar arasında adil, dengeli , merhametli ve hassas davranabileceğiz ki, hem ailenin hem toplumun huzur ve mutluluğu adına sorumluluklarımızı yerine getirmiş olalım.
Sürekli başarılı çocukları örnek gösterme hastalığına tutulmadan,onların ruh dünyalarını örselemeden, bu başarısızlıkta Anne ve Baba olarak bizim ne kadar payımız var düşüncesinden hareketle onları hayata hazırlamada daha hassas davranmalıyız.
Yakın zamanda çocuklar karnelerini aldılar. Ne kadar çocuk kimbilir Annesi ve Babası tarafından küçük düşürüldü, horlandı,hakir görüldü. Ancak böyle bir davranış biçimin aile içi güveni ve sevgiyi nasıl anlamsızlaştırdığına o çocuğun dünyasından bakmayı öğrenmedikçe gelecek adına hiçbir Anne ve Babanın ümitvar olmaya hakkı yoktur.
Çocukları eğitmenin yolunun Anne ve Babanın kendisini eğitmesi gerektiğini unutmadan, bir çocuğun Anne ve Babasından korkma iç güdüsü ile değil, onların sevgisini kaybetme korkusu ile hayatına yön vermeye çalışması o yuvanın sağlıklı temeller üzerine inşa edildiğinin göstergesidir.
Çocuklar öğüt ve nasihatlerden ziyade aile içi kararlı ve örnek davranışlarla, sağlam diyaloglarla olgunlaşır ve geleceğin nesillerine kaynaklık eder.
Günümüzde Batı tarzı hayat özentisi koskocaman bir değirmen taşı… O değirmen taşının arasında ezilen, kişilikleri zedelenen, ruh dünyaları felce uğramış,sadece madde eksenli bir hayat tarzına aç kurtlar gibi saldıran manadan mahrum bir gençlik azımsanmayacak oranda…
Çocuklarımıza maddi imkanları sunmanın onlara bir lütufmuş gibi devamlı yüzlerine vurulması olsa olsa sorumlulukların maddi imkanlarla örtülmeye çalışılmasından başka hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ayağına aldığınız en pahalı ayakkabı çocuğun beden üşümesini giderebilir ancak ruh üşümesini neyle gidereceksiniz?
Çoğu Anne ve Babadan zaman zaman aynı serzenişleri duyuyoruz: Allah’ım biz ne yaptıkta bu evlat böyle asi,ipe sapa gelmez oldu.
Hiçbir şey yapmadın da ondan oldu.
Bugün günümüzde akıl almaz cinayetlerin, sokak gösterilerinin,kendi emniyetini korumaya çalışan güvenlik güçlerinin canına kastetmeye çalışmanın,devlete baş kaldırmanın,insan canına kıymanın,gasbın, hırsızlığın,tecavüzün, rüşvetin ve terörün…hepsinin kökeninde ruh dünyaları paramparça olmuş,anne ve baba şefkatinden ve terbiyesinden mahrum insanları görürsünüz.
Böyle bir durum karşısında vicdanlarını rahatlatmak için de o Anne ve Babaların “mum dibine ışık vermez”tekerlemesine sığındıklarını görürsünüz. Fizik kanunlarına göre düşünürseniz doğru mum dibine ışık vermez. Onun dibine ışık verebilmesi için mumu biraz eğmeniz gerekecek.
Yani çocuklarımıza eğilecek,onlarla hemhal olacak,merhameti,sevgiyi,saygıyı,en büyük aşkı o yuvada tatıracağız ki, süfli hayatların içinde, kendisini ve toplumu uçurumlara sürükleyecek sahte hayatlara koşa koşa kendi ayağı ile gitmesin.
Şöyle demek geliyor insanın içinden, Çocuklarımızla sahiden en son ne zaman oynadık? En son ne zaman onlara fani ve ebedi hayatın bir kuralını öğrettik. Öğretmedi isek, ne kadar büyük bir vebalin altındayız.
Halbuki, Peygamberimiz, Efendimiz (As) ın o mübarek sözleri nasıl da hatırlatıyor bize sorumluluklarımızı. “Yaşlılıkta öğrenilenler suya yazı yazmaya benzerken, gençlikte öğrenilenler taşa yazı kazmak gibidir buyururlar.
Zaman zaman uçak kazalarını televizyonlardan izleriz. Genellikle uçak kazaları ve uçak düşmesi pilot hatasından kaynaklanır. Nedeni ise, Pilotlarda genellikle his yanılması ,baş dönmesi şeklinde tarif edilir ki,İngilizce olarak VERTİGO diye ifade edilir. Yani, pilot önündeki kart okuyucuya göre değil de kendi hisleri ile uçağı kumanda etmeye çalışınca uçak şirazeden çıkar ve düşer. Aynen bunun gibi, eğer bir çocuğun örnek alacağı, başucu kitabı gibi müracaat edeceği, talim ve terbiye adına rehber olarak göreceği bir Anne ve Baba dan mahrum ise, kendi hisleri ile hareket tarzını belirleyen, düşünmeden yaşayan, başkalarının hayat figuranı olan, sürekli kişilik kaymaları yaşayan, toplumun huzur ve refahını tehdit eden tipler ortaya çıkar ki, en tehlikelisi ise işte budur. O zaman iş işten geçmiş Uçak çoktan düşmüştür.
Zaman, Anne ve Babalar olarak bütün sorumluluğu eğitimcilerin üzerine yıkma hastalığından vazgeçip, sorumluluklarımızın çok büyük olduğunun farkına varıp kendimizi yeniden gözden geçirmenin zamanıdır.
Sadece seküler düzenin bir parçası değil, hem dünyanın hem ukbanın hayırlı bir ferdi olma adına evlatları için sancılanan Anne ve Babalara Ne Mutlu.