KAHROLSUN MİKROPLAR…

Günümüzden bir asır öncesine, yani dedelerimizin, ninelerimizin yaşadığı dünyada esamesi bile okunmayan televizyon, sinema, tiyatro, internet, cep telefonu, video, mp3,dvd, sms, reklam derken günümüz insanını öyle bir maceranın içine çekti ki, bu araçlar büyük bir okus pokusla insanımızı rehin almaya, düşünmekten alıkoymaya, anı yaşa sloganı ile adeta ölümü bile ölümsüzleştirmeyi vaat edecek derecede insanları kitabilikten, ruhtan, manadan, özden ve maneviyattan merhale merhale uzaklaştırmaya başladı.

Bir zamanlar hayata ihtiyacı kadar değer veren dedelerimizin yerini bu çağda bu teknolojiye bekçilik eden nesiller aldı.

O taraklarda sizin bezinizin olmaması çok ta önemli değil. Sadece size dayatılmıyor ki bu durum. Koca ülkeye dayatılan her gün ağına yeni kurbanlar alan, sistematik bir şekilde toplumu dönüştürme projesi.

Ondan kurtulsanız diğerine yakalanıyorsunuz. Bilgiye ulaşmak istediğiniz yerde bile ekranın sağında, solunda, altında, üstünde her türlü tuzaklar sizi ağına çekmeye çalışıyor. Bilgisayarı kapatsanız, cep telefonuna, cep telefonunu kapatsanız, reklam afişlerine kadar hayatı basite almanız ve tüm dikkatlerinizi bu yöne yöneltmeniz, bütün değerlerinizi bir kenara atıp bu projeye ortak olmanız için her gün yeni hinlikler aşama aşama insanların önüne konuyor.

Kadını alabildiğine bir meta olarak gören, sömüren, basite alan ve onun etrafında örgütlediği yaldızlı sözlerle sapkın ilişkileri meşrulaştırmaya çalışan medya mantığı müşterisini artırdıkça çarkın dişlileri tıkır tıkır dönüyor.

Olumlu ve güzel şeylerden bahsedenlere ise, gerici yaftası yapıştırılarak, etrafı boşaltılmaya ve yalnızlaştırılmaya çalışılıyor. Menfaatim ve çıkarım yoksa, zevklerime ve nefsime hoş gelmedikçe insanlarla niye vakit geçireyim düşüncesi hakim düşünce…

Ne kadar saçmalarsanız, ne kadar çanak çömlek kırarsanız, ne kadar müzik eğlence adı altında kışkırtıcılık, seks, adrenalin pompalayacak resimler, figürler kullanırsanız o kadar ilerici ve entelektüel oluyorsunuz.

Sabır, şükür, kanaat gibi kavramların anlamsızlaştığı, onun yerini ne şekilde olursa olsun, bu tip modellerin yaşam tarzlarının taklit edilmesi, maddi imkânların iyi olmasının zorunluluğu, hangi yoldan, nasıl olursa olsun o yaşam tarzına ulaşma adına neler feda edilecekse edilsin, yeter ki ben de o yaşantının bir ucundan tutayım, bende zengin olayım anlayış ve özlemi dur durak bilmeden körükleniyor.

Fikir mi dediniz? Onun yeşermesine fırsat yoktur bu toz duman içinde. Zira bu çok yönlü ve karmaşık hareketlilik fikirden yoksun bırakılarak sanat aldatmacası, modernite adı altında cinsi hayat tahrik edilerek, mahremiyetler ayaklar altına alınarak gençlik bu mecraya doğru çekilmektedir.

Zira manevi reflekslerini kaybetmiş bir millete diz çöktürmenin hiç te zor olmayacağını bu tezgâhı kuranlar biliyorlar ve bu milletin manevi rabıtasını, işte o bağı koparmaya çalışıyorlar.

Gayet tabii ki, koyunlarını, kuzularını dağda, bayırda başıboş bırakan bir çobanın, “zalim kurtlar niye hayvanlarımızı katlettiler” demeye hakkı var mı?

Bilmiyor muyuz ki, koyuna, kuzuya saldırmak kurdun tabiatında vardır. Kurdun vazifesi o ise çobanın vazifesi tedbir almak değil midir?

Hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz ikazı ne kadar anlamlıdır. Tedbir almayan çobanın katledilen koyunlarına ve kuzularına yanıp yakılmasının ne anlamı vardır?

Mikroplar da öyle değil mi? Onların vazifesi organizmaya girip bünyeyi hasta etmektir. Mikroba karşı tedbir almak yerine, kahrolsun mikroplar sloganı atmanın pratikte bir faydası var mıdır?

Evet, asla küçük şey yoktur, Düşmanın karınca bile olsa sen onu fil bil. Tabii ki ondan önce onun düşmanın olduğunu bilmen şartı ile. Bütün büyükler küçüklerden başlıyor. Küçük bir ateşin koskoca ormanı yakıp kül edeceği idraki ile düşüncelerimizi yoğunlaştırabilir isek, hem kendimizi, hem ailemizi dolayısı ile toplumumuzu, ülkemizi tehlikelerden uzak tutmuş, anlık aldatan görüntülere değil, dikkatimizi kökü kemiren kurda yoğunlaştırırsak, şerrin oyununu da bozmuş oluruz.

Yoksa Yılanın ağzına parmağımı soktum, hain yılan parmağı ısırdı demek safdillikle de izah edilebilecek bir durum değildir.

  1. ne güzel söylemiş: İnsan düşünmeye fırsat bulamasın diye ittifak etmiş her şer… İnsanı kendi haline bıraksalar, ona çok şey bırakmış olurlar diyor.

Herhalde dedelerimiz, ninelerimiz mezarlarından kalksa, bizim ballarımıza kimler dadanmış böyle diye feryad ederlerdi.