İnsanoğlu bir yüce varlığa inanma, ona güvenme ve ona dayanma, ona sığınma ihtiyacı olacak şekilde yaratılmıştır. Bunun için inancımız bütün yaşantımızı etkilemektedir.
Toplumumuzun sahip olduğu kültür yapısına baktığımız da;dinimizin çok derin etkisini görebiliriz. Çünkü; Davranışlarımızın her zerresi, sözlerimizin her kelimesi; inancımızın ve imanımızın oranının göstergesi gibidir.
Ayrıca; örf ve adetlerimizde, konuşma biçimimizde, aile içinde ki saygı ve segide, giyinişimizde, komşularla olan münasebetlerimizde, kısacası; insani ve tüm yartılmişlarla olan ilişkilerimizde, her türlü gelenek ve yaşama biçimimizde; dinimizin çok büyük etkisi vardır.
Kısacası dinimiz: Millet olma yapımızı ve kültürümüzü derinden etkilemiş ve şekillendirmiştir.
Bunun için tüm dini değerlerimizi; yeni yetişen genç nesillere doğru, başarılı, çok iyi bir şekilde aktarmak ve öğretmek zorundayız.
Öğretmeye de çalışıyoruz. Eğitime çok önem veriyoruz. Genel eğitimimiz içinde dini eğitime çok önemli bir yer ayırmışızdır.
Dinimizi insanımıza ve genç nesiler öğretebilmek için çok büyük sermaye ve çok büyük insan gücü yatırımı yapmışızdır: Bu alanda: 88.021 Camimizde 109.332 din ğörevlimiz hizmet vermektedir. Binlerce Kuran Kursunda: 1 Milyo 417 bin oğrencimiz eğitim almaktadır. Binin üzerinde İmam Hatip Okullarımızda: 1 Milyon 237 bin öğrencimiz okmaktadır. Ortaokul ve liselerde ki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerinde; binlerce ögretmen din ve ahlak eğitimi vermektedir. Dini kurum ve kuruluşlar durmadan çalışmakta, Dini cemaatler ellerinden gelen gayret göstermektediler. Bir milyona yakın öğretmenimiz; tüm okullarımızda öğretimin yanında, çocuklarmızı islah etme eğitimi de vermektedirler.
Ama!!! Her nedense? İnsanımızı islah etme yolunda; gerken başarıyı bir türlü ve yeteri kadar başarmıyoruz.
Edepsizlik almış başını gidiyor. Artık Üniversiteli öğrencimiz otobüs duraklarında; kız arkadaşı ile rahatlıkla örf ve adetlerimize uygun olmayan davranışları sergileyebiliyor.
Suç oranlarını gösteren istatistiklere baktığımıda: Son on yılda; suç oranlarında ki artışın: Yolsuzluk,Fuhuş , Uyuşturucu , Cinayet, Cinsel İstismar.... gibi; % 100 e varan rakamlarla ifade edilir hale geldiğine şahit oluyoruz.
İnsanlarımızın dertlerini kendilerine dert edinenler; sadece basına intikal eden çirkin hadiselere, sokakta ki gençlermizin davranışların baktıklarında; ne halde olduğumzu çok iyi görebilirler.
İnsanlarımızın bazılar tarafından: “Söz senettir” bağlayıcılığından, bugün yolsuzluk ve dolandırıcılık; neredeyse geleneksel hale gelmiştir. Utanma ortadan kalkmış, utanmazlık ve onursuzluk ; uyanıklık sayılmaya başlanmıştır.
Pekii ! Neden?
Çünkü eğitim ortamını hazırlayamıyoruz. Yani haritaları hazırlamadan; Coğrafya dersi vermeye kalkışıyoruz. Labortuarları işler hale getirmeden ; Fizik, Kimya öğretmeye çalışıyoruz.
Eğitim ortamını iyi hazırlamadan yapılan tüm çalışmalarımızdan da tabii ki; gerekli verimi almıyoruz. Yeteri kadar başarılı olamıyoruz.
Toplumumuz, medya dediğimiz araçlar yoluyla farklı ve yabancı kültürlerin etkisi ve bombardımanı altındadır.
Sadece, eğitimi kıt insanlarımızın seyretmekten zevk aldıkları ve nefes almadan izledikleri, hayatın gerçegiymiş gibi kabul ettikleri; yerel dizilerde sergilenen aşağılıkları izlediğimizde; durumun ne kadar kötüye gittiğinin farkına varabiliriz. .
Öncelikle insanlarımızın sözlüklerinde olmayan, bilmedikleri kötülükleri ve günahları insanlarımıza öğreten, aile yapımızı yerle bir eden dizilerin yayınlanmasının önüne geçilmelidir. Bunun tek yolu da ; İnsanımızı; bizim insanımız yapacak, Millet olma yapımızı güçlendireck ve bizleri bir arada tutacak, huzur içinde ve bir millet olarak yaşamamızı sağlayacak değerleri öne çıkaran dizilerin hazırlanmasının sağlanmasıdır. Bunun için de, bu tür dizilerin yapımi için yapımcılara ; en az % 50 oranında Kültür Bakanlığımız tarafıdan destek verilmelidir.
Dini eğitim veren kurum ve kuruluşlarmızın, Dini Eğitimin temellerini; 0-6 yaş arasında, çocuk merkezli, çocuğun ruhi fonksiyolarını, gelişim özelliklerini, davranışlarını esas alarak; önce aile eğitmine ağırlık vererek işe başlaması gerekir. Çünkü çoğu anne, babaların dini değerlerimzden haberleri bile yoktur. Bunun için Dini eğitimin temellerinin öncelkle; aile, kreş, anaokulu üçgeninde atılmasına önem verilmeldir.
En öncelikle de; bu gün olduğu gibi : ilkokul öğretmeninden, üniversite profesörüne kadar; genel olarak niteliği çok düşük bir öğretmen ve öğretim kadrosu yerine; bu toplumu ayağı kaldırabilecek, çok yönlü ve çok zorlu mücadele verebilecek, geleceğimizi hazırlayabilecek bir öğretmen ve öğretim kadrosu yetiştirmeye çalışılmalıdır.
Her millet, kendi inancına, kendi coğrafi yapısına, kendi sosyal yapısına ve kendi kültürel yapısına göre; kendi çocuklarını yetiştirmeye çalışır. Biz, millet olarak bunu bir türlü başaramadık. İçler acısı durumda olan eğitim sistemimizin, bizim değerlerimizi ortadan kaldıran veya yerle bir eden, parçalarına ayıran, çocuklarımızı sığ, seküler, popüler Batı Kültürü ve medya organlarının, kölesi haline getiren, bu yıkıcı, yabanlaştırıcı, mankurtlaştırıcı ve ruhsuzlaştırıcı bir hale gelmiş olan kültür dünyamızın; bizim değerlerimize, medeniyet dinamiklerimize göre yeniden dizayn edilmesi en öne alınmalıdır.
Türkiye'nin gerçekten ilerlemesi, huzura kavuşması, güvenli bir ülke olması, toplumun millî barış ve mutabakat içinde yaşaması için: Millî kimlik ve kültüre dayalı, çok vasıflı, çok güçlü, çok etkili bir eğitim müfredat ve sisteminin en kısa zamanda hazırlanması elzemdir.