İnsan, hayati önem taşıyan bazı şeyleri çok iyi kavradığını, farkında olduğunu zanneder. Ancak onları kaybetmeye başlayınca, yeteri kadar farkında olmadığını, yeteri kadar içselleştiremediğini anlar. Zaman ve sağlık… gibi.
İnsan, hayati önem taşıyan bazı şeyleri çok iyi kavradığını, farkında olduğunu zanneder. Ancak onları kaybetmeye başlayınca, yeteri kadar farkında olmadığını, yeteri kadar içselleştiremediğini anlar.
Zaman ve sağlık… gibi.
Kanuni Sultan Süleyman şu veciz sözünde, sağlığın önemini ne kadar da güzel özetlemiştir:
“Halk içinde muteber bir Nesne yok Devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Her gün yaptığımız ilk konuşmalardan biri de sağlıktır: “Nasılsın, iyi misin? Sağlığınız, sıhhatiniz nasıl… gibi”
Zaman ve sağlığın, Yüce Allah’ın insana verdiği en büyük emaneti ve nimeti olduğunu, bunların korunması gerektiğini, korunmak ve kollamak için her şeyin yapılması gerektiğini, hasta olunca insan, daha iyi anlayıp kavrayabiliyoruz.
Zamanın değerini anlamak, hayatın özünü kavramakla eşdeğer bir durumdur. Her anı, bir hazine gibi bilmenin ve değerlendirmenin önemi: “ Ay bacayı geçtikten sonra,” çok daha iyi anlaşılır. Ancak her şeyin zamanında çaresine bakılması gerektiğini, geç kaldığımızda; faturayı, çok daha ağır bir şekilde ödeyeceğimizi de, zaten ödemeye başlayınca anlıyoruz.
Bir kaç gün önce, torunumu; AĞIZ DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİNE götürdüm. Dişlerine tel takılacak. Oradaki dostlarımızla, hassaten Müdür Metin KILIÇ Bey ile sohbet ettim. Kendilerine çok temiz, tertip ve düzenin yerinde olduğu, çok iyi çalışan hastanelerinin olduğunu söyleyerek tebrik ettim.
Gerçekten temiz, tertipli, çok iyi organize edilmiş güzel bir kurum. Erzincan’ın şanslı olduğu çok iyi kurumlarından biri. Ve çok nitelikli, çok iyi yetişmiş doktorları var. Dr. Halil Ejder... Bey gibi
İlgili bölüme gittik. Ortodonti bölümü, ağzına kadar hasta doluydu. Nihayet bizim toruna sıra geldi. Değerli hocamız canla, başla, durmadan çalışıyordu.
Muayene etti ve üç yıl sonrasına; yani 2027 yılına sıra verdi.
- Saygı Değer Hocam! Bizim torun zaten, o zamana kadar ihtiyarlar. Daha erkene almak mümkün değil mi? Diye sordum.
- “Görüyorsunuz! Yüzlerce hastam var. Hepsi de tel takılmasını bekliyor. Yapabilecek bir şey yok. Ben tekim!” Dedi.
- Haklıydı. Bir sürü gencimiz dişlerinin daha düzgün olması için sıraya girmişti. Bir umutla bekliyorlardı.
Eğer bu branşta, en az iki doktor daha gelmezse, daha da çok bekleyecekler.
Bu konularda sıkıntıları olanlardan maddi durumu yeterli olanlar, özel doktora başvurabiliyorlar. Sağlık güvencesi olanlar da, civar illere veya büyük şehirlere sevk çıkarabiliyorlar. Maddi durumu iyi olmayan, hastalarımız ise; bizim gibi sıkıntıları ile baş başa kalıyorlar.
Erzincan gibi özelliği olan, büyük felaketler yaşamış ve yaşamaya da aday olan ilimizin; işinin ehli olan, çok sayıda doktora ihtiyacı var.
Bu hastanemizin doktora ihtiyacı var da; Erzincanlının hasta olunca gidebileceği tek kurum olan Araştırma Hastanesinin durumu daha mı iyi? Bu hasta hanemizin durumu daha da kötü. İçler acısı.
Daha çok; tecrübesi olmayan doktorlarımız hizmet veriyorlar. Onların da yapacağı ne kadar olur ki? Bu hastanemizin nitelikli, yetişmiş doktorlara ihtiyacı var. Yıllar önce de insanımız, yakın illere şifa bulmak için taşınıp duruyordu. Değişen bir şey yok. Bu gün yine: Erzurum’a, Sivas’a,
Trabzon’a... Taşınıyorlar.
İnsanlarımızın bu durumlarına şahit olup, seyirci kalmaya, keyif sürmeye, hiç kimsenin hakkı yoktur. Hassaten, telefon edince, yüzümüze kapatan siyasilerimizin, etkili ve yetkili makamlarda bulunanlarımızın; bu duruma, gönüllerinin razı olmayacağına inanıyorum.
“Bir şehirin, yerel dinamikleri harekete geçemezse, o şehire, hiç kimse yardım edemez. “Biz Erzincanlılar bunu, ne bir türlü öğrene bildik, ne de harekete geçebildik.
Allah! Yar ve yardımcımız olsun!