Bir Bayram Yazısı
Yine bir bayram geldi, öpülecek eller var
Gönüllerde titreyen hüzün yüklü teller var
Kimi güler neş’eyle, kimi ağlar hasretten
Gurbetten sılaya dökülecek seller var! Ekrem Kaftan
Bayramlar hasretleri buluşturur, dargınları barıştırır…
Rabbimizin huzûrunda sâf saf olup O’na yöneldiğimiz kutlu bayramlar, rûhumuzun sıkıntılarını, nefislerimizin bitmek tükenmek bilmeyen hırslarını bir süreliğine bile olsa kül eder/etmelidir.
Bizler birlikte, berâberlikte, kardeşlikte buluşmalı, hayırlarda yarışmalıyız hep…
İşte bayramlar ve diğer mübârek zamanlar bu kutlu düşüncelerin harman olduğu ve hayat bulduğu zaman dilimleri olmalıdır.
Pürhândedir âfâk, cihân başka cihândır,
Bayram ne kadar hoş, ne şetâreli zamandır! M. Âkif ERSOY
Bayram tatilleri “tatil bayramı” olarak anlaşılmamalı tabii.
Bayramda tek amacımız “tatil” yapmak olacaksa, bunun adına bayram değil “tatil” demek daha doğru olacaktır.
Bu bayram, Rabbine yakın olmak için kutlu mekânlarda “Lebbeyk Allâhumme Lebbeyk” yakarışlarının semâda meleklerin âminlerine karıştığı nidâlar var…
Bu bayram, kurbanlarını “et/pirzola/kebap” için stoklayanlar olduğu kadar, Rabblerine “kurbiyyet” için sunanlar da var.
Her bayram, Rabblerinin rızâsını kazanmak için gözyaşlarını toprakla mayalayanlar var…
Yine her bayram, hak ve adâletin merhametine muhtâç bir şekilde hamurunu acıyla ve zulme mâruz kalarak yoğuranlar var…
Bayramlarda sıla-i rahîm’in tesisi, sosyal dokunun îmârı, kardeşliğin devâmı, yoksulun/yetîmin/düşkünlerin hayat bulması ve hayatta kalması için merhamet kanatlarını açıp, rahmete, ziyârete, ülfete koşanlar da var…
Bayramlarda bizden “nefislerimizin istediği”ni değil, “İslâmın ve insanlığın beklediğini” yapalım.
“Eski zaman-yeni zaman, eski-bayram-yeni bayram” kıyası yapmak yerine, “eski”den ibret ve tecrübe alıp, yeni güzellikler, yeni örneklikler ortaya koymaya bakalım.
Kusur varsa zamanda değil, insanda / bizlerde olduğunu unutmayalım.
Yokluk, imkânsızlık, donanımsızlık içerisinde yaşayan “eski”lerin ortaya koyduğu yüce değerleri, yaşayışı, örnekliği; bugün varlık, bolluk, donanım zenginliği, teknolojik imkânların kolaylığına rağmen hebâ eden, yıkıp yok eden, târumâr eden “yeni”ler olmayalım.
Çağdaşlık, uygarlık, muâsır medeniyet söylemlerimiz, modern çöküşümüzün, savruluşumuzun ve yokoluşumuzun sebeb-i âlâsı olmasın.
Şu vakit ve saatlerde, Beytullâh’ı tavâf esnasında, harem-i şerif’te, arafâtta, vakfede, müzdelifede, minada, sa’y ederken, ziyâret ederken…
Huccâc-ı kirâmın duâlarına “âmîn” nidâlarıyla yer-gök mukâbele ederken bizler de sesleniyor ve yalvarıyoruz:
Lebbeyk, Allâhumme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l hamde, ne’n-nîmete leke ve’l mülk. Lâ şerîke lek.
Allâhu ekber, Allâhu ekber! Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber, velillâhi’l hamd.
Allâh’ım! Evvelimizi, hâlimizi, âhirimizi; encâmımızı hayreyle!
Âhiretimizi bayram eyle. Âhiretimizi bayram edecek sâlih ameller işlemeyi ve rızâna ulaşmayı bizlere nasîb eyle.
Bayramlarımızı bereketli kıl, âlem-i İslâmın diriliş ve felâhına vesîle eyle!
Ümmet-i Muhammed’in acılarını dindir, bayramı Sana yakınlığımıza vesîle kıl. Haccımızı mebrûr, kurbanlarımızı makbûl, kulluğumuzu kabûl eyle!
Deki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162)
Çifte bayram tanırız ışıktan, nurdan
Birisi Ramazan, birisi Kurban…
Yâ Rab! Bayram eyle bayramımızı;
Yıka gönülleri kirden, çamurdan! Abdurrahim KARAKOÇ
Şeref İŞLEYEN
10 Ağustos 2019 Cumartesi
9 Zilhicce 1440
www.serefisleyen.com