(1861-1923)

KAZIM KARABEKİR PAŞA’NIN ANLATTIKLARI

Kâzım Karabekir Paşa hatıratında o günlere dair Hacı Fevzi Efendi ile ilgili şunları kaydeder;

“19 Ağustos 1919 Salı

Hoca Raif (Erzurum Müdafaa-i Hukuk Reisi)bizim çocukların terbiye-i bedeniyesi hakkında itirazla namaz kılarak idman yapmalarını söylüyor.Erzincan murahhası Şeyh Fevziise diyor ki: ”Başımıza gelenler, askerler eskiden sağ ayağı atarken şimdi sol ayağını attığından ve arş yerine marş kabul edildiğindendir!” Nasihat ettim. Allah akıllar versin diye de dua ettim![1]Kâzım Karabekir “Günlükler” adlı hatıratında bu konuya Sivas’ta bulunduğu 30 Kasım tarihli günlüğünde şu şekilde atıfta bulunmuştur;

“30 Kasım 1919 Pazar..

Sivas’ta hayat-ı hususiye hakkında.

Sabahlara kadar Mustafa Kemal, Mazhar Müfit, Süreyya, Haydar Beyler kumar oynarlarmış. Bir gece sabahleyin kalkıyorum, dışarı çıkıyorum. Yanımdaki odadan başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere birtakım zatlar çıkıyorlar. Beni görünce hayretle eyvah baskına uğradık dediler!

      Çok düşündüm. Bir taraftan Hoca Fevzi ve Hoca Raif’in 19 Ağustos yazılı olan (yukardaki) sözleri. Bir taraftan da Kemal Paşa ve rüfekası.[2]

Erzincan Umumi Manzarası (İBB.At.Kit.Arşivi, Krt_013512.)ŞEYH FEVZİ EFENDİ’NİN ERZİNCAN’A DÖNÜŞÜ

Erzurum kongresi’nin bitiminden hemen sonra Kongreye en evvelden gelmiş olan Şeyh Hacı Fevzi Efendi, Heyet-i Temsiliyye azaları Sivas’a giderken yolda onlara katılmak üzere daha önce Erzurum’dan ayrılmış ve Erzincan’a dönmüştür.[3]

Mustafa Kemal “Nutuk”ta şunları kaydeder;

Erzurum’da Rauf Bey ve Raif Efendi var. Raif Efendi özür diliyor. Yolumuz üzerinde, Erzincan’da Şeyh Fevzi Efendi’yi bulabileceğiz.

Nihayet Heyet-i Temsiliye üyeleri olarak Erzurum’dan üç kişi, Erzincan’dan bir kişi (Şeyh Fevzi) ve Sivas’ta bulunan Bekir Sami Bey ile beş kişi olduk. Sivas Kongresi’ne katılan temsilcilerin ellerindeki kartları inceleme gereği duyulduğu zaman, ben, orada şöyle bir belge hazırladım ve altına heyeti temsiliye’nin mührünü bastım.

Heyet-i Temsiliye’den:

Mustafa Kemal Paşa

Rauf Bey

Ulemadan Raif Efendi

Şeyh Fevzi Efendi

Bekir Sami Bey

Yukarıda adları yazılı şahıslar, Doğu Anadolu adına Sivas Kongresi’nde bulunmak üzere Erzurum Kongresi’nce görevlendirilmiştir.                                                                 

(Mühür)

29 Ağustos günü Erzurum’dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa Başkanlığındaki Heyet-i Temsiliyye üyeleri 30 Ağustos günü Erzincan’a gelmiştir.[5] Bu sırada Erzincan’da bulunan Şeyh Hacı Fevzi Efendi onları Şehrin doğu girişine 11 kilometre mesafede olan Ekşisu mevkiinde “Törenle” karşılatmıştır.[6] Mazhar Müfit Kansu, hatıratında;”Buna rağmen Erzincan’a yakın bir su başında(Ekşisu’da) tevakkuf etmeğe mecbur olduk. Zira Erzincan Mutasarrıfı ve Ahıasker Kalemi Reisi ile Sair Zevat, Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini ve Heyeti karşılamıya gelmişlerdi[7] demektedir.SİVAS  YOLLARINDA, ÇARDAKLI ‘DA PUSU                            (31 Ağustos 1919)

O günün gecesini Erzincan’da geçiren Mustafa Kemal ve rüfekası, Şeyh Hacı Fevzi Efendi’yi de yanlarına alarak, Sivas’a gitmek üzere 31 Ağustos 1919 günü öğlenden bir saat evvel Erzincan’dan hareket edip ayrılmışlardır.[8]

İki otomobille yola çıkan heyet’in, Erzincan’ı çıkıp Çardaklı boğazı’na geldiklerinde burada Dersimli Çetelerin, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliyye’nin Sivas’a ulaşamamaları gayesiyle yol’a pusu attıklarını, “Nutuk” başta olmak üzere hemen hemen bütün kaynaklar zikretmektedir.[9]

Ancak Hacı Fevzi Efendi’nin torunu E.Piyade Albay merhum Vehbi Baysoy, Erzincan Valiliği’ne vermiş olduğu 1966 tarihli malumatta; dedesi Hacı Fevzi Efendi’nin Çardaklı Boğazı’ndaki Pusu’yu önceden haber aldığını ve bunu Kemah’ta bulunan Sağıroluzâde Halit Bey’e “Şifreli telgraflar” çekip haber vererek Boğaz’ın açık tutulmasını sağladığını da kaydetmiştir.[10]

Hacı Fevzi Efendi bu tedbiri almasaydı, ne olurdu? Bunu yapmasaydı, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliyye azaları Sivas’a ulaşamıyacaklar, Sivas Kongresi toplanıp yapılamayacak ve belki de Cumhuriyet kurulamayacaktı. İşte Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin Milli Mücâdele’deki yeri ve ehemmiyeti bu vak’a ile gün yüzüne çıkmaktadır.[11]

(***Sürecek)