11-17 Kasım 2019 tarihleri arasında Tema Vakfı tarafından düzenlenen erozyonla mücadele haftası kutlamaları yapılmıştı. Bu hususta duyarlı vatandaşlar ve öğrenciler pankartlarla yürüyüş yapmışlardı. Şöyle bir başlık geçiyordu ‘’SUYU DÜŞTÜĞÜ, YOPRAĞI OLUŞTUĞU YERDE TUT! Keşke bu sözün arkasında durabilseydik de, dengeleri bozmasaydık.
Dağıtılan broşürlerde özet olarak: Toprak ve su yaşam için olmazsa olmaz iki önemli varlık olduğu vurgulanıyordu. Eğimli arazilerde erozyonla mücadelenin önemi, mevcut bitki örtülerinin korunması, diğer taraftan suyun yerinde ve israf etmeden kullanmanın önemi vurgulanıyordu.
Toprak ve su olmasaydı bu dünya ve canlılar olmazdı. Erozyonlu bölgelerde toprağı yerinde tutmanın tek yolu ağaçlandırma olduğu malumdur. Sel ve erozyon afetlerini önlemek için muhtarlar ve yetkililer aracılığıyla sıkı denetim ve tedbirler almalıyız.
Erozyon konusunda devletimiz son derece duyarlıdır. Bu hususta her yıl belediyeler aracılığıyla muhtelif yerlerde fidandikim merasimleri düzenlenmektedir. Keza halka çam fidanı dağıtımı yapılmaktadır.
Ne güzel bir cümle kurmuşlar, ‘’Suyu düştüğü yerde tut.’’Ama biz bu suyu düştüğü yerde tutamadık. Şehirleşme ve modernleşme uğruna yollarımız su geçirmez asfaltlarla, kaldırımları betonlarla, apartmanları beton bloklarla kapladık. Daha evvel resmi dairelerimizin, camilerimizin, bahçeleri çimenlerle çiçeklerle süslüydü, yollarımız parke taştı, patikaydı. Evlerimiz topraktandı, düşen yağmur suları yerinde kalıyordu. Bırakın suyu yerinde tutmayı, evlerimizde, iş yerlerimizde, umumi yerlerde sonuna kadar açılan musluklarımız var.
Suyu yerinde tutamadık, güneşin ışınlarını geri yansıttık. Dolayısıyla kutuplardaki büyük buz dağları eriyor, dünyada sıcaklık ortalamaları artıyor. Dikkat ederseniz, suyun tutulduğu dağlık, yamaç ve sahil bölgelerinde aynı yoğunlukta yine yağışlar devam ediyor.
Artık şehir merkezlerinde kış aylarında günlerce yoğun bir şekilde yağan bereketlikarlar, yok. Nisan aylarında başlayan kırkikindiler yok. Son senelerde kış aylarında yoğun bir şekilde yağan kar, bahar aylarında doludizgin yağan yağmurlar yok. Şimdi bacaları güneşi geri yansıtan evlerimiz,asfalt yollarımız, egzozları havayı kirleten caddelerden kaldırımlardan taşan otolarımız var. Ozon tabakasını etkileyen kimyasallarımız, parfümlerimiz var.
Köylerini terk edip şehirlere doluşaninsanların sayesinde, ne eski muhabbetler var, ne şirin köylerin coşkusu insanlar var, ne de şehirlerin sakinliği var.