PATIRTI, KÜTÜRTÜNÜN SEBEBİ…

Ülkemizde ve dünyada öylesine baş döndürücü hadiseler yaşanıyor ve gündem o kadar değişken ki, nefes nefese kalmamak mümkün değil. Biri biterken diğeri başlıyor, biri gündemden düşerken diğeri, gündemin ilk sırasına oturuyor.

Türkiye; Üç tarafı denizlerle çevrili ve Avrupa’nın Asya’ya, Asya’nın Avrupa’ya, Ortadoğu’nun da Batı’ya açılan kapısı. Önemli ve önemli olduğu kadar da; stratejik özelliğe sahip, kilit Ülke.

Her gün yeni bir kavram, yeni bir söylem ve onun etrafında gündem belirleme çabaları…

Ne yazık ki, pratikte ve gerçek hayatta hiç te karşılığı olmayan kavramların ve ideolojilerin etrafında insanları bir araya getirerek potansiyel oluşturup, siyaseti dizayn etme çabaları hep var olagelen bir vakıa olarak karşımıza çıkmaktadır.

Maddenin kutsandığı, mananın katledildiği, hakikatin esamesinin bile okunmadığı toz- duman bir ortam ortam yaratarak Cennet vaat edeceğini söyleyen kesimler, bir yığın kavram edebiyatı üzerinden, garip ve anlamsız tavırlarla arz-ı endam ederek karşımıza çıkıyor.

Türkiye’yi 1930- 1940 lı yılların siyaset anlayışı, dünya görüşü ve söylemleri ile idare etmek isteyen ve hala daha halka bunu benimsettirmeye çalışan ve her seçimde kaybetmelerine rağmen bu siyaset tarzında ısrar eden siyaset ve siyaset anlayışı var.

Onun içindir ki toplumun kahır ekserisi tarafından böyle bir siyaset anlayışı hüsn-ü kabul görmüyor.

Türk Milletinin hakkını ve Hukukunu, Uluslararası arenada korumak için fikir üretmeyip, iç siyasette de toplumun kodları ile uyuşmayan, aşırı ideolojik ve zaman zaman da, terör gruplarını cesaretlendirici söylemlerde bulunmalarını, toplum dolayısı ile bu millet, kavgaları körüklediğini ve huzuru bozduğunu, itaatsizlik ve fitne kültürünün oluşmasına hizmet ettiğini ve siyasetin bu yönde araç olarak kullanıldığını düşünüyor.

Milletin bu yöndeki düşüncesi ve kararlılığı Statükoyu korumaya çalışan siyasiler adına değil, milletimiz adına sevindirici…

Milletin bu kararlılığı, Statüko siyasetinin çok çok önünde olduğunun göstergesi…

Milleti, bu kararlılığa iten Saiklerin yani sebeplerin başında da, geçmişte bir türlü kavrayamadığı ideolojilerin cazibesine ya kapılarak, ya da baskı ile peşinden nefes nefese koştuğu, uğruna gecelerini uykusuz geçirdiği, şuurunu ve iradesini elinden alan durumu fark edip kurtulmaya çalışmasıdır.

İşte böyle bir kararlılığın ortaya konmasından itibaren uçak otomatikten çıktı ve rotasını kendisi belirleyen konumuna geldi. Devlet mesaisine daha verimli ve daha faydalı işlere teksif etmeye başladı.

Başbakanlık eski Müsteşarı ve Milli Eğitim eski Bakanı hasan Celal Güzel Hükümetlerin Devleti yönetme iradelerinin olup olmadığı ile ilgili bir hatırasını gazetecilerden Neşe Düzel’e anlatmıştı, dinlemiştim.

Merhum Özal’ın döneminde, Ekrem Pakdemirli ile başlayan, Uçak kullanma modası başlamıştı.

S.Arabistan’dan geliyorlarmış. Pakdemirli uçağı ben kullanacağım diye tutturup pilotun yanına gitmiş. Pilot bu isteğe itiraz etmemiş. Ancak hostes gelip pilotun kulağına fısıldamış…

Efendim, yolcular çok perişan Uçakta bir anormallik olduğunu aralarında konuşup duruyorlar.

Pilot, Pakdemirli ‘ye çaktırmadan uçağı hemen otomatiğe almış. Pakdemirli iki saat boyunca pilot koltuğunda oynamış durmuş. Tam Esenboğa’nın üzerine geldiklerinde, pilot uçağı otomatik pilottan çıkarmış.

Pakdemirli, uçağı kendisinin kullanmadığını anlayınca iyiden iyiye pilota sinirlenmiş.

İnsan tabi bu hatıradan yola çıkarak şöyle demekten de kendisini alamıyor.

Geçmiş dönemlerdeki iktidarlar gerçekten otomatik bir pilota bağlanmış, uçağın kokpitine oturmuş ve uçuşu yönettiğini zanneden pilot konumunda mıydılar?

İktidarların muktedir olamamasının nedeni bu olsa gerek.

Tabi at sahibine göre kişner derler. Değişimle beraber hem pilota hem uçağa müdahale 2002’ de başladı.

Şimdi uçağın kokpitinde iktidar oturuyor, üstelik uçağı da kendi kullanıyor, eski pilotlar sık sık uçağı otomatiğe bağlamak istiyorlar ve bu kadar patırtı, gürültü ondan mı kopuyor ?

Tamam yine Ülkenin başında sen ol ama, yöneten biz olalım diyorlar. Pilot eski pilot değil, Hayır diyor.

Ne dersiniz?

Yorum sizin…