Yapılan araştırmalardason üç asrın yirminci yıllarında ortaya çıkan umumi mikrobik afetler kıyamete iyice yaklaştığımızınhabercileri mi? Tarihi araştırmalarda; 1720 tarihinde Marsilya salgını, 1820 tarihinde Kolera pandomisi, 1920 tarihinde İspanyol gribi, çiçek hastalığı vs. on binlerce insan yok etmiştir.
Yaşadığımız asırda, ilimlerin ayyuka çıktığı, günümüzde küresel olarak yayılan, mikrobik hastalıklar sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Keza asrımızdaki; (2020 yılı), ölümcül korona virüs pandomisi dünya ülkelerine hızla yayılmış, korku ve telaşa düşürmüştür, çünkü bölgesel değil küresel ve kitleseldir. Bütün dünya ülkelerisıkı yasaklar getiriliş, ülkeler arası ulaşımlar izine bağlanmış. Üç ay gibi kısa bir sürede bu salgın hastalık yedi milyonu yakın insana sirayet etmiş, iyileşenlerin yanı sıra dört yüz bini aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde de can kayıpları beş bine yaklaşmıştır. Halen bu mikrobun önü kesilememiş, bir yerde küllenirken bir yerden alevlenmektedir. Silahlar susmuş, bütün tıp bilim adamları seferber olmuş, acil bir arayış içindeler.
İnsanlar Nuh’un gemisi gibi evlerine çekilmiş, kimse ne zaman terk edeceğini kestiremiyor. Ama o muazzam Nuh’un gemiyle bu günkü geminin bir farkı vardı. O gemide sadece iman getirmiş saf temiz inançlı insanlar vardı ve topyekûn kurtulmuşlardı. Ama teşbih ettiğim bu günkü geminin içerisinde, muhlislerde, müflisler de, küffarlar da var. Tufanın dinmesini bekliyoruz. Issız sokaklar, caddeler ve izne bağlanan seferler, kapanan iş yerleri. Hâkimiyetler kuran süper devletler aciz duruma düşmüş, ekonomileri çökmek üzere. Hastalara bakan sağlıkçılarda bu hastalığın pençesinde, insanlar gelecekten endişeli, vahamet içinde yakınlarıyla sadece telefonla teselli oluyorlardı.
Bu gün denetimlerle birlikte yasaklar kaldırılmış. Ne yazık ki, insanlarımız rehavete kapılmış, ‘’Sabrın sonu selamet’’ bekleyemedik, bana bir şey olmaz ve aldırmazlıklar ortaya çıkmıştır. Çevremizde ve basında maskesiz, sosyal mesafeye uymayanları, eğlenenleri, kavga ve törenleri sıklıkla görmeye başladıkça pozitif sayılarda yeniden artmaya başladı.
Peygamber Efendimizin yolunu izleyerek bütün şehirlerarası iletişimler, atamalar tamamen tamamen kesilmeliydi ve kendi içinde tedavileri son bulmalıydı. Keza muhtarlar, azlarıve güvenlikçilerin işbirliğiyle daha kapsamlı takipleri başarılı olurdu. Pazar yerleri daha sıkı gözetim altında olmalıydı, en yakın temas halindeki kuaförler yeniden kapanmalıydı.Yüksek cezaların yerine kurallara uymayanlara her görüldüğü yerde en fazla beş yüz lira ceza yazılsaydı belki de daha etkin olacaktı. Zira yüksek ceza alanların çoğu, bir gün affa gider umuduyla ödemeyecekler. Cezalar caydırıcılığın yanı sıra usandırıcı da olmalıdır.