İnsan bazen çaresizlik içinde kalır. Tüm imkânlarını kullanır, maddi ve manevi bütün gücünü
seferber eder ama derdine bir çare bulamaz. Bu öyle bir derttir ki, dermanı yoktur. Ailenden veya
yakın akrabalarından biridir çaresiz olan... Para ile pul ile çözemezsin sorunu, çünkü bu derdin
dermanı para ile satılmaz. Ne yapacağını bilemeden dört dönmektir çaresizlik...
Elin kolun bağlandığı, gücün var olan duruma alışmak dışında hiç bir anlamının kalmadığı,
beynin geçmişe dönük çözümler üretip, dilin bolca keşkeler sarf ettiği elim durumdur çaresizlik…
Yapacak hiçbir şeyin olmadığı, elin kolun bağlı olduğu, tüm ümitlerin kesildiği, ağlamanın da artık
rahatlatmadığı durumdur çaresizlik...
Umudunu yitirmektir. Öyle anlar gelir ki bazen aldığınız her nefes acı olarak dolar içinize. Gitmek,
sadece uzaklaşmak istersiniz ama gidemezsiniz. Köşe kapmaca oyununda ortada kalan çocuk gibi
hissedersiniz kendinizi... Sadece gökyüzünün sizi anlayacağını düşünürsünüz, yeryüzünde nefes
alacağınız yer kalmamıştır artık.
Belli etmek istemezsiniz çevrenize, ailenize, yakınlarınıza, ziyaretçilerinize. Hıçkırıklar
düğümlenir boğazınızda. Gözyaşlarınızı içinize akıtırsınız. Yaşayan bilir…
İşte tam bu noktada; İnanlar için, rabbine sığınanlar için, yeni bir kapı açılır. Hak kapısı. Rabbinin
huzuru. O yüce kapı, umutların bittiği an açılan ana kucağı gibi sıcak ve güvenli. Yapılan duaları
kabul eden. Duaya anında icabet eden, daralan kulunun gönlünü ferahlatan, Göğsünü genişleten ve
iç huzura kavuşturan Rabbimizin o yüce merhameti devreye giriyor ve bize söyle diyor: ”
Dualarınız olmasaydı Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var”. “De ki! Duanız olmasa Rabbim
size ne diye değer versin?”(Furkan/77). "Rabbimiz buyurdu ki: Bana dua edin size cevap vereyim."
Yaradan ve bizi yoktan var eden, öldükten sonra tekrar diriltecek olan Rabbimize yalvararak,
durumumuzu Rabbimize ileterek ona teslim olmalıyız.
İnsan, maruz kaldığı sıkıntılı takdirlere nefsinin isyan etmeyip itaat etmesi için duâ etmeli, hakkında
hayırlısını dilemelidir. Peygamberimiz (sav) böyle sıkıntı içinde kalan kimseye duâ tavsiye
buyurmuştur. Onu okumalı, Allah'a teslim olmalıyız.
Duâ şöyledir:
"Allah'ım, senin ismine, malımı, dinimi ve nefsimi emanet ediyorum. Allah'ım, hükmüne
beni razı kıl, kaderimde olanı bana mübarek kıl ki, te'hir ettiğinin acelesini, acele
ettiğinin de te'hirini istemeyeyim. Nefsimin isyanını önle, teslimini sağla."
İNANLAR İÇİN ÇARE, HAK KAPISIDIR. RABBİMİZ ÇARESİZLERİN ÇARESİDİR…
Dayan gönlüm!. Biçare değilsin Yaradan sana yar. Kimsesiz değilsin, yanında "Kimsesizler kimsesi" var!.
Biliyorum! ... Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla, dünya sana dar! Ama dayan gönlüm! Dayan ki her gecenin
mutlaka bir sabahı var. (Hz. Mevlana)
EMİN AYAYDIN