Bazı insanlarda muhalefet etme, muhalif olma hastalığı var. Sanki toplumda herkesin savunduğu fikirlerin tersini söyleme ve savunma gibi bir görev üstlenmişler. Bir toplantıda veya kendi aralarında çoğunluğun fikrinin tam tersini savunurlar. Çünkü muhalefet yapmaya kendilerini mecbur hissederler. Böyle hareket etmezlerse iç dünyalarında huzur ve sükûnet bulamazlar.
        Herkesin ak dediğine onlar kara derler. Doğruya eğri, iyiye kötü, yanlışa doğru, sıcağa soğuk, ucuza pahalı demekten zevk alırlar.
Bir toplumda herkes A partisini savunsa, onlar B Partisini savunurlar. Köylere yol, asfalt yapıldı, bu insanlar şehirden arabalarla daha kolay gelecekler huzurumuzu bozacaklar dediler. Köylere elektik geldi Gaz lambası daha iyi idi, bunlar yarın Elektrikleri keserler bizi karanlıkta bırakırlar dediler. Karanlıkta kalırsak gaz lambalarını yakarız diyemediler. Matbaa icat oldu, gavur icadı dediler. Çünkü el yazısı ile geçinen ve yazısı güzel olan bazı meslek gurupları işsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Tüfek icat oldu mertlik bozuldu dediler. Bir tüfek tedarik etmek yerine tüfeği icat edene düşman oldular.
Et balık Kurumu Kesimhanesi yapıldı, Ray fabrikasına döner oda kapanır dediler. Ray fabrikasını Erzincan’da yapmak yanlış bir yatırım,  Et balık Kurumu kesimhanesi doğru bir yatırım olabilir bekleyelim görelim diyemediler. Yüzlerce tavuk çiftliği 10 senedir üretim yapmıyor bunlara yazık Milli servet çürüdü, heba oldu Bunları tekrar ekonomiye kazandırmak Milli menfaatimize olur, hem belki 300–500 Kişi bu işten ekmek yer diyemedi eleştirdiler. İlçelere taşımalı Doğal gaz verilmeye başlandı, gaz ile dalga geçtiler. Gaza gelmeyin millet bunlar sizin gözünüzü boyuyor dediler. Doğalgaz gelsin de, ister boru ile ister taşımalı olsun biz gelen doğalgazın rahatlığına ve ucuzluğuna bakalım diyemediler.
Pişmiş aşa devamlı su kattılar. Yapıcı değil hep yıkıcı oldular. İnsanların moralini yıktılar, heveslerini kırdılar. Ak partili görünüp, Kemal Kılıçdaroğlu’nu aratmayacak insanlar var. Bunları dinleyen Devlet adamlarımız, Siyasetçilerimiz, Sivil toplum Kuruluşlarımız hiçbir iş yapamaz daha çok rehavete kapılır. Yapıcı ve yol gösteren eleştirilere her zaman ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Bunu kimse inkâr edemez. Yapıcı muhalefet yapan, gerçekleri söyleyen dost gibidir. Hani derler ya “dost acı söyler” Gerçek dost ise acı söylesin,  ama doğrusunu da tavsiyesini de beraber söylesin. Böyle dosta can kurban olsun. Marifet iltifata tabidir. Yapılan iyi işlere iltifat edeceksin ki, eleştiriye de hakkın olsun.

        Şimdi gelelim Kıssadan Hissemize ve hikâyemize:
Bir gün kurbağalar arasında bir yarışma yapılacakmış. Yarışın amacı çok yüksek bir kulenin tepesine tırmanmakmış. Bir sürü kurbağada yarışı seyretmek için toplanmış ve yarışma başlamış.   
Kule o kadar yüksekmiş ki seyircilerin hiçbiri yarışmacıların başarabileceğine inanmıyormuş. Destek vermek yerine başlamışlar bağırmaya:
– Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!
Yarışmaya başlayan kurbağalar ümitsizliğe kapılıp, kulenin tepesine ulaşamayacaklarını düşünüp, teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar içlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya devam etmiş.

       Seyirciler bağırıyorlarmış:
– Zavallılar! Hiçbiriniz başaramayacaksınız!
Sonunda, geriye kalan son bir kurbağa yarışı bırakmamış ve büyük bir gayret ile kulenin tepesine çıkmayı başarmış.
Seyirciler ve diğer yarışmacılar hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler.  Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş:
 – Bu işi nasıl başardın.
Kuleye çıkan kurbağa cevap vermemiş, O an farkına varmışlar kurbağa sağırmış!
Kurbağa olumsuz tüm haykırışları duymayıp ümitsizliğe düşmemiş ve yoluna devam etmiş ve başarmış.

        Hikâyemiz de Cumhuriyetin ilk yıllarında 1920 li yıllarda yaşanmış gerçek bir hikâye. Uzun yıllar önce bir dergide okumuştum.
        Askeri birliklerin birinde Abdurrahman isminde bir çavuş varmış. Bölük Komutanı Abdurrahman’ı Bölük çavuşu yapmış. Fakat Abdurrahman çavuşun bir huyu varmış her şeye olumsuz tarafından bakar, Fitne çıkarır, İnsanları, Bölükteki askerleri birbirine düşürür müş. Onun yüzünden bölükte neşe ve huzur kalmamış. Abdurrahman Çavuşun bu özelliğinden Bölük Komutanının haberi yokmuş. Sonunda Bölük’te Abdurrahman çavuşun bu huylarından usanan askerler Abdurrahman çavuşu Bölük Komutanına şikâyet etmişler.
Komutan durumu araştırmış ve askerlerin doğru söylediğini anlamış. Abdurrahman Çavuşu çağırarak şöyle demiş: Abdurrahman Çavuş, bu bölükte senin gibi bir tane daha asker olsa, düşmana hiç gerek kalmadan Bölüğün anasını ağlatırsınız. Bu senin yaptığını düşman askeri bile yapmaz. Onlar senden daha merttir demiş.
       Ben de diyorum ki: Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir.

Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki karlardan şikâyet etmeyiniz.

İntikam yolculuğuna çıkacaksan, kendin için de bir mezar kaz-Konfüçyüs.                          

BU ÜLKE HEPİMİZİN
.                                        Emin Ayaydın.15.11.2016