BAŞBAŞA; Hayatta bir çok şeyle baş başa kaldık. Hastalıklar, sıkıntılar, imtihanlar, tehlikeler…Bir şekilde çare bulduk, aştık bunları. Hayatın gerçekleriyle, haksızlıkla, yalnızlıkla, çaresizlikle baş başa kaldık. Sabır derman oldu bize, ümitsizlikle kaplı karanlıklarımızı yırtan güneşimiz oldu sabrımız ve sebatımız…İmtihanlar la baş başa kalmak, acıları bire bir yaşamak, insanın hayat yolunda kaderiyse, çare aramak, çareyi doğru yerde aramak da iradesinin hakkı olsa gerek.
Seherlerin koynunda hiç Kur-an la baş başa kaldık mı, dertlerimize, sıkıntılarımıza onda çare aradık mı. Derdimizi ona arz edip onun enginliğinde derman aradık mı. Oysa o kutlu vakitte onunla olmamız isteniyordu.” Seherlerde okunan Kur-an şahitlidir” buyruluyordu. Bizim ona şahit olmamız, onun huzurunda olanların bize şahit olacağı müjdeleniyordu. Kim bilir kimler şahitti o kutlu ana. Biz, Kur-an ve şahit bulunanlar bir arada, bir ortamda. Kur-an ın manalarına şahit olmamız isteniyordu, mana kapılarının açıldığı, cesur yüreklilerin, uyanık bulunduğu, şeytanını yenmiş, sıcak yatağını aşmış, esas duruşa geçmiş huzurdakilerle beraber. Duruşu bozulmadan Rabbimize arz edilen kulluklara, açılan yüreklere kim bilir ne manalar konacak kur-an ikliminden. “ Onların oradaki duası; Allahım seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, sen yücesin, oradaki ibadetleri selam ve dualarının sonu alemlerin Rabbine hamdolsun “ Açılan mana aralığından , seyrettirilen cennet alemi. Güllere konmuş bülbüller gibi güzelden gelen, güzeli anlatan, güzelliklerden başka bir şey yok.
Baş başa kalmak kutlu vakitte…Vahyin rahmetiyle mana ikliminde iliklerine kadar ıslanmak.. rahmeti sonsuz olanın ikramıdır, davete icabet edenlere. Baş-başa olmak, Kur- anla olmak, ona şahit olmak, yada şahit olunmak..Ruhumuzun çöllerde dolaşmaktan yorulmuş dimağına mana akıtmak. Kur-anla baş başa olmak…..