Değerli hemşehrimiz, gazeteci-yazar Mustafa Kutlu, Doç.Dr.Erol Kaya’nın öncülüğünde yapılan, “Erzincan Sözlü Tarih Çalışması” nın önemini, anlamını vurgulayan bir makalesinde, söz konusu çalışmanın önemli bir hizmet olduğunu belirttikten sonra, Erzincan Şehri için şunları söylüyor :
“Yeni Şehir” dağa doğru kurulmuş, Türkiye’de hiçbir şehre nasip olmayan bir yapısı var. Çünkü kağıt üzerinde planlanmış, bütün sokaklar birbirini doksan derece kesiyor. Prefabrik evler (ki onlar da artık eskidi) üçyüz-beşyüz metrekarelik bahçeler ortasında. Hep tek katlı. Her aile meyvesini-sebzesini bahçesinde yetiştirebilir.
Erzincan “etrafı dağlık ortası bağlık” bir şehir. Konuşmacılar hep sanayi, hep fabrika istiyor. Ben üç yazı yazdım. Erzincan bu yeşilliği, betona bulaşmamış yapısı, munis halkı, kültürü, harika meyve ve sebze yetişen köyleri ve bugünkü yapısı ile bir “Cittaslow” olabilir. Yani “Sakin Şehir”. İnsanlar sanayiden, kirlilikten, kalabalıktan kaçıyor. Motor sesi gelmeyen sokaklar, bahçelerinden çiçek fışkıran yerler arıyor. Huzur arıyor. Otomobil yerine bisiklet. Sanayi yerine hizmet. Butik oteller, hizmet sektörü, yemek çeşitlenmesi, kayak, kaplıca, dağ paraşütü, rafting vb. ile bir turizm merkezi olabilir. Merkezi İtalya’da olan “Cittaslow” teşkilatına müracaatla bu unvanı alabilir. Reklamını yapıp kendini dünyaya tanıtabilir. Lütfen şu güzelim beldeyi sanayie kurban etmeyin…”
Sayın Kutlu’nun görüş ve düşüncelerine katılmamak mümkün değil. Gerçekten de, Erzincan’ın, insanların huzur içinde yaşadığı, trafik sıkıntısı, insanı rahatsız eden gürültü kirliliği olmayan, yeşil, sakin bir şehir olarak kalmasını, Erzincan’ın, doğası ile, doğa sporları ile anılan, ilgi duyulan bir kent olmasını kim istemez. Ama gidişat pek öyle değil…
1939 büyük deprem felaketinde tamamen yıkılıp yok olan Erzincan Şehri, eski şehirin kuzeyinde istimlak edilen arazi üzerinde yeniden kurulmaya başladı.
Yeni Erzincan Şehrinin imar planı, deprem riski gözönüne alınarak yapılmış ve uygulamaya konulmuştur.
Neydi o plan? Bahçeli nizam yerleşim. Depreme dayanıklı konutlar. Birbirini kesen caddeler, sokaklar. Ana caddelerde en fazla iki katlı binalar… Konutların kurulacağı arsalar. 540 metrekareden, 840 metrekareye kadar genişliyor.
Erzincan insanı ağaca, yeşile meraklıdır. O nedenledir ki, hemen her konutun bahçesi ağaçlandırıldı. Ayrıca, konut olsun, işyeri olsun dış kapıların önüne ağaç dikildi. İşte o nedenledir ki, Erzincan Şehri yeşil bir görünüme kavuştu. Yeşil bahçeler içerisinde, kırmızı kiremitli damların kuşbakışı görünümünün modern bir Avrupa şehrini anımsattığını, Erzincan’a gelen yabancılardan çok duymuşumdur.
Hemen ifade edelim ki, zaman içinde yapılan imar planı değişiklikleriyle, yeşil Erzincan şehri, bu özelliğini kaybetmeye başladı. Geniş yeşil bahçeler içerisindeki tek katlı konutlar yıkıldı. Yerine bahçeleri küçülten, inşaat alanı genişletilen, dolayısıyla ağaçları kesilen, yeşilliği yok edilen, çok katlı binalar yapılmaya başladı. Ve bu tarz yapılanma devam ediyor.
Olay bununla da kalmadı. Köylerde de yeşilliklerin, arazilerin yerinde TOKİ konutları kuruldu. Dolayısı ile köylülerin bir kısmı üretici olmaktan çıkıp, tüketici oldu.
Ben, beni bileli, Erzincan’ın kalkınması, gelişmesinin konuşulduğu toplantılarda, Bölgenin ve Erzincan’ın kalkınmasının tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi ile mümkün olacağı söylenir. Devlet Planlama Teşkilatı’nın ve Hükümetlerin görüşü de böyledir. Ama bu alanda da istenilen gelişmelerin olmadığı biliniyor.