Kedi deyip geçmeyelim. İnsanlık tarihinde evlerimizin içinde yaşayan, temizlikleriyle, titizlikleriyle, munis, müşfik ve gizemli kediler. Kedilerinde insanlara örnek olacak yaşantıları vardır. Ne yazık ki sevgi ve merhametlerin yok olduğu yozlaşan ve küreselleşen dünyamızda onlar evlerimizden sokaklara atıldılar, taşlandılar, garip kaldılar.
Peygamber Efendimizin en yakın, dostu hadis âlimi Ebu Hüreyya hazretlerinin kedi sevgisinden dolayı kedicik babası olarak adlandırılmıştır. Kedilere hep iyi davranmışlardır. Her kedinin anlında parmak işaretleri vardır, hatta denilir ki bu işaretler Peygamber Efendimizin parmak izleridir. Peygamber Efendimiz ve Hz. Ali seccadesinde, eteğinde yatan kedi incinmesin diye o bölümü kesip yerinde bırakmışlardır. Evimizin içerisinde bizimle yaşamışlardır. Keşke insanlarda kediler kadar temiz olsaydık. Kediler dünyanın en temiz ve en titiz hayvanlarıdır. Bir kedi sabah uyandığında ve muhtelif zamanlarda umumi vücut bakımlarını yaparlar. Bütün vücudunu, hatta tırnak uçlarına kadar diliyle yalayarak tertemiz yapar, sonra tekrar patilerini ıslatır yüzünü uzun süre sıvazlayarak yıkar, sanki bir gusül abdesti alırcasına, insanlara örnek olurcasına. Daha sonra zindeliğini, formunu korumak amacıyla uzun, uzun ger neşir, sabah sporu hareketlerine başlar. Duvarlara zıplar akrobasi yapar, bir ağaç gövdesini tırmalayarak patilerini güçlendirir. Küçük yapısına rağmen kendinden emin, korkusuzca mağrurane dolaşır. Bütün bunlara rağmen sevgi hayvanlarıdır, sevgiye muhtaçtır, sevimli ve munis hayvanlardır.
Sizden bir yakınlık hissettiğinde dizinizin dibinde yaslanarak gözlerini yumar, bir duamı okur, yoksa bir şarkımı söyler bilmiyorum. O kadar sevgiye muhtaçtırlar ki çoğu kez, bilhassa akşamları yolda giderken sizinde ardınıza takılan bir kedi olmuştur. Açlığından değil, sadece sanki sizinle muhabbet etmek için veya onu sevmeniz için, ardınız sıra koşar durur. Evinizde hiç kedi beslediniz mi? Türlü maskaralıklar yapar, çocuklarımızın canlı ve psikolojik oyun kaynaklarıdır.
Küçükken yastığımın yanında uyurken mırıltısını duyduğum ve beni sabahları patileriyle yumuşakça yüzüme dokunarak uyandıran, benimle oyunlar yapan küçük bir kedim olmuştur. Derler ki kedi nankördür, hayır, hayır bu doğru değil. Zira sıhhatine o kadar çok düşkündür ki ancak yarayışlı olanları yer hatta doyduğunda et dahi verseniz artık yemez. Ama biz insanlar önümüze konulan yiyecekleri fazlasıyla ve hatta sıhhatimizi bozacak şekilde yiyoruz da biz iç bir zaman nankör olmuyoruz. Diğer canlılar âleminden alacağımız o kadar çok ibretler ve örnekler var ki!