1893 senesi haziran başında Aşçı İbrahim Dede çıkmış olduğu tayini sebebi ile gemi ile Şam’a hareket etmiştir. Dede, yola çıkmadan Şeyhzadesi Hacı Fevzi Efendi’den on lira yol harçlığı aldığını, vapura binmeden onu yolculamak için geldiğinde vapurunun çoktan hareket etmiş olduğunu ve bunun üzerine Hacı Fevzi Efendi’nin Şam’a gönderdiği emirnâmelerinden şöyle bahsetmektedir:

      “Binaenaleyh keyfiyeti faziletlû, reşadetlû efendimiz hazret-i şeyhzâdem Hacı Fevzi Efendimize arz ederek zâhirî güya istikraz ve bâtınî ihsan suretinde vapura râkib olacağım günü on adet lira dahi onlardan alınarak yine yirmi adet liram oldu.”[1]

“Reşadetlûveliyyu’n-ni’am Hacı Fevzi Efendimiz Hazreteri bizzat vapura gelip teşyi (yolcu) etmek arzusunda olmakla vapurda her nasılsa, vakt-i mu’ayyenesinden iki saat evvelce hareket ettiğinden gelip vapuru bulamadığı cihetle pek ziyade mükedder (üzülmüş) olarak kemâl-i te’essüfle avdet ettiği muahherenŞâm-ı Şerîf’e göndermiş olduğu emirnamelerinde şöylece beyan buyurmuşlardır;

Sûret-i Emirnâme:

“Buradan hareket buyrulduğu gün saat on raddelerinde mahsûsan vapura geldimse de “ Yeller eser şimdi yerinde, vapur hareket etmiş şamandırası mevcut” fâtiha-hân-ı selâmetle me’yusen avdet ettim. (Selâmetle varmasına du’âlar ederek geriye döndüm.)Dahi “Revîd ey âşıkân-ı Hak be-ikbâl-i edep-mülhak”  kıt’a-i latîfesizebân-ı âcizîden tekrar olunarak cereyan etti. (Ey Hakk’ın âşıkları! Edeble varınız! beytlerindekima’nâya uygun söyledim).Kalem, âlem-i muhabbet sahralarında (çöllerinde)cünbân olmak (dolaşmak)fikrinde ise de vaktin müsaadesizliği cihetle sükût olundu.(sustum)” diye irade ve beyan buyurmuşlardır. İşte bu selâmet duası idi ki lehu’l-hamduve’l-minne(büyük bir kolaylıkla ve râhatlıkla) Kâğıthane deresine girer gibi Beyrut’a muvasalat müyesser-kerde-i Cenâb-ı İzzet oldu.” [2]

HACI FEVZİ EFENDİ’NİN ŞÂM-I ŞERÎFE HİCRETİ                  (22 Eylül 1893)

Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin TBMM albümlerinde ve diğer birçok kaynakta Padişah Sultan Abdulhamîd tarafından 1887 yılında Şam’a sürgün edildiği ve 7 senelik bir sürgünden sonra 1894’te Erzincan’a döndüğü kayıtlıdır.[3] Oysaki Lalası Aşçı Dede hatıratında hiçte böyle söylememektedir. Aşçı Dede hatıratında, Fevzi Efendi’nin 1892 de İstanbul’da komutan (4)olduğunu[4] ve 22 Eylül 1893 te Şam’a hicret ettiğini, orada hakikat güneşi gibi zuhur ettiğini bildirmiştir.[5] Hacı Fevzi Efendinin İstanbul’da olduğu da 4 Temmuz 1903 tarihli mektubuyla sabittir.[6]

Kaldı ki Hacı Fevzi Efendi’nin TBMM’deki 155 nolu dosyasında Şam’a sürgün edildiğine dair herhangi bir kayıt ta yoktur. Hacı Fevzi Efendi Şam’a gitmiş ve hatta 10 sene orada Derviş Paşa’ninBîkâ’el-az’iz’deki çiftliğinde 1893-1903 seneleri arası kalmıştır. Şeyh Hacı Ahmed Fevzi Efendi'nin Yenikapı mevlevihanesine yaptığı ziyaretlerin yönetim tarafından hoş karşılanmamış olması bu atfolunan sürgününe sebep olarak belki gösterilebilir. Zira Yönetim muhalifi olan Yenikapı Mevlevihanesi gibi yerlerin ziyaretleri Hacı Fevzi Efendi’nin Şam’a gitme sebebi olmuş olabilir.

Metin Kutusu: Hacı Fevzi Efendi’nin hanımının amcası olan Derviş Paşa.(Kara Harp Kom.lığı Arşivi)Binaenaleyh Hacı Fevzi Efendi’nin kaynaklarda verilen İstanbul ve Şam’a gidiş-dönüş tarihleri (1887-1894) hatalı olup burada en itibar edilmesi gereken bilirkişi Aşçı İbrahim Dede ve onun kaleme aldığı hatıratı olmalıdır (doğru tarih aralığı, Şam’a gidiş;1893; İstanbul’a dönüş;1903). Yaptığımız bu biyografik çalışmamızda yeri ve zamanı geldikçe ortadaki yanlışlıklara dair gerekli düzeltmeleri daha evvel de dediğimiz gibi yapacağız.

Hacı Fevzi Efendi hakkında sonra 1911 senesinde Erzincan’da hükümet-i mahalliye işlerine karıştıklarına dair bir tahkikat yapılmış ve her hangi bir şahsi müdahalenin olmadığı belli olduğundan neticesinde soruşturma açılmasına gerek kalmamıştır. Kronolojik sırası geldiği bölümde ilgili vesikalar eklenmiştir.[7]

Aşçı İbrahim Dede, Hacı Fevzi Efendi’nin Şam’a gelişlerini açıkça sürgün olarak değil, “Beni yolculamaya geldiğinde bulamadığından bunun için Şâm-ı Şerif’e kadar teşrif buyurmuşlardır” diyerek, Şeyh Efendi’nin Şam’a hicret sebebini,  Yâver-i Ekrem Müşir Derviş Paşa’nın Bikâ’el-azîz deki çiftliğini teftiş ve ona vekil olarak geldiğini hatıratında şöyle kaydetmiştir; 

 “Her ne ise, buraları bizim mebhas değildir. Bu tefeülden anlaşılan, fakirlerinin Hazret-i Şeyh-i A’zam (Hacı Fevzi) Efendimize olan merbûtiyyet ü vârisiyyet-i ma’neviyye muktezasınca ahâlî-i İstanbul’a bir hitâb-ı umûmî imiş. Fakirleri içlerinde bulunmadığım cihetle fakire cihet-i taalluku olmadığı gibi, sâhib-i tefeül dahi suale memur olup onlara dahi cihet-i âidâtı yoktur. Ancak müşarünileyh (Hacı Fevzi) hazretleri ara yerde bir elçi ve resul gibi olup vesâtet-ifakîrî hasebiyle istizan olunup cevap alınmıştır. Bu sözün de böyle kalem ile ehl-i zâhire tefhimi adîmü’l-imkân kabilinden olup ancak ehl-i hakîkat ve sâhib-i gönül bilir azizim.”[8]

“Teşrîf-i sa’âdetlerininsebeb-i zâhirîsi devletlû Derviş Paşa Hazretlerinin Bikâ’el-azîz’de olan çiflik atlarında mevcut bulunan zahâirinfürûhtu (çiftlik atlarındaki zahîrelerin satışı) ve bazı çiftlik işlerinin teftişi ve buna dair olan mevâd için olup çiftlik nazırı olan, Hazret-i Mevlânâ HâlidkuddiseSirruhu’l-azîz Efendimizin hafîdleri (mübârek torunlarının) konağında misafir olduğu ve me’mûriyet-i ma’nevîleri ne olduğuma dair şimdilik bir işaret ü remz olmadığını beyanla oradan beraberce kalkıp müşarünileyh Mevlânâ Hâlid Efendimiz Hazretlerinin saadethanelerine gidilmiştir. Birkaç gün sonra çiftliğe teşrif buyurup oradaki olan işleri rû’yet ve tesviye ederek yine Şâm-ı Şerîf’e avdetle ziyâret-i ihvân-ı bâ-sefâ ve muhabbet-i dervîşân ve sâlikân-ı yezdân ile dem-güzâr olmuşlardır.”[9]  (Talebelerinin kendisini ziyâretleriyle, dostlarıyla sohbetlerle meşgûl olmuşlardır.)

Hacı Fevzi Efendinin Şam’daki Derviş Paşa’ya ait Bîkâ’el-az’iz’deki çiftliğine gidişinin bir sebebi de Derviş Paşa’nın bu aileye olan candan bağlılığı olmuştur, zira Derviş Paşa Şeyhi Mustafa Fehmi Efendi’ye büyük bir hürmet beslemiş, Şeyh Efendi’nin vefatından sonra eşi Gülsüm Hanımefendi’yi yanına alarak onunla ilgilenmiştir[10] Aşçı Dede, onun Fehmi Efendi için “Ben o kapının kıtmîriyim.  Benim hâl-i hayâtımda o hânedân-ı ehl-i beyt-i âliye (O Aileye) hiçbir taraftan zerrece bir inkisar ve kırgınlık târî olmasını gönül istemez; mâ-dâme’l-hayât her bir cihetle iradeleri başım üzerindedir”dediğini hatıratında nakleder.[11]

(***Sürecek)

 

[1]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.838.

[2]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.839.

[3]Hüseyin Bulut, age.s.120-147; Fahrettin Kırzıoğlu, age. s.222-223; Yunus Nadi Akın, age.s.78.

[4]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.797-798-801-811-829-830-838-839.

[5]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.846.

Bu meyanda; Erzincan eşrafından Hasan Dokgöz Bey, Bediüzzaman Said Nursi hakkında babası Bekir Sıtkı Dokgöz den rivayeten anlattığı malumatta; Said Nursi’nin 1896 yılında Erzincan’a geldiğini, Erzincandaki Terzi Baba Tekkesinde tekke şeyhi  Osman Fevzi Efendi’nin misafiri olduğu bilgisini vermiştir. Oysaki Osman Fevzi Efendi tekke şeyhi değil, Erzincan Müftüsüdür. Tekkenin asıl şeyhi Hacı Fevzi Efendi ise gerçekte ŞamdakiBîkâ’el-az’iz’deki Derviş Paşa Çiftliğinde idi.

[6]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.3, s:1286-1287.

[7]BOA,DH.MTV. Dosya No:18-3nolu vesika.

[8]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.857.

[9]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.2, s.846-847.

[10]Derviş Paşa’nın Hacı Fevzi Efendi’nin annesi Gülsüm Hanım ile yakinen alakadar olmasının sebebi Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin eşi Şefika Hanım’ın, Derviş Paşanın aynı zamanda (ağabeyi ibrahimbey’in kızı) yeğeni olmasından ve Şeyhi Fehmi Efendi’ye olan hürmet ve taziminden kaynaklanmaktadır.

[11]Aşçı Dede’nin Hatıraları, c.1, s.XLI, N.Aydoğan Ünal,  age.s.98.