Fark ettim ki gereksiz tedirginlikler bir iğne boyu bile yol aldırmıyordu. Biraz adımlayınca o bahçede gülücük saçan, etrafını güneş gibi ısıtan insanlara rastladım. Ve doğrusu gözlerim kamaştı. Biraz sohbet edince anladım ki onlar bunu bir görev edinmişler. Etraflarında bir ışık huzmesi vardı ve bu müthiş bir huzur veriyordu. O bahçe bana terapi gibi geldi.
Hezeyana uğrayan bir insan varsa bende elimden geleni yapmalıydım. Çünkü anladım ki elim kolum doluydu umuttan yana. Yüreği titreyen kalbinde sevgi kabarcığı olmayan insanlar kendini hemen ele veriyordu; yüzleri solgun, bakışları soğuktu. Hayatı bir bilinmeyenli denkleme çevirmiş soru işaretleriyle cebelleşip duruyorlardı. Ve onları avutmanın tek yolu sevildiklerini hissettirmekti. Peki, ama bu gücü bulan insanlar enerjisini nereden alıyordu? Beni duymuşcasına gülümseyip konuşmaya başladılar. 'İçinde iman gücü olan bir insan hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmaz. Her zaman kendini oyalayacak, mutlu edecek kırıntılar bulur, bununla yetinmeyi bilir. Bir deneyin ve beyhude yakarışlarınız son bulsun' dedi, içtenlikle. Sinemde sevgi hep vardı ve elbette iman gücü de. Biraz daha gayret edip , herkesinde fark etmesini sağlamalıydım. Anladım! Alaca karanlık olmamalıydı yaşamım ne ışık ne karanlık ortada yaşamak hiç kimseyi mutlu edemezdi! Kesinlikle biliyordum ve her ne olursa olsun ümitsiz diyarlardan uzak durup, ıhlamur kokan bahçeleri gönlümce doyasıya yaşamalıydım...