Erzincan'ın Altınbaşak beldesinde, 34 yaşındaki kadın girişimci ve arkeolog Gizem Demirbüken, ata buğdayı karakılçığı ile üretim yaparak hem sağlıklı ekmekler hem de güçlü bir girişimcilik hikayesi ortaya koyuyor. İstanbul'dan memleketi Erzincan’a dönerek, Ata topraklarında üretime geçen Demirbüken, Karakılçık buğdayını yetiştirdikten sonra, devlet desteğiyle açtığı fırın sayesinde ekmek üretimine başladı.

Geçtiğimiz yıl babasının tarım arazisinde buğday üretimine başlayan Demirbüken, bu yılın ağustos ayında hasadını yaptığı ata buğdayını yöredeki su değirmenlerinde öğüterek fırınında ekmek haline getirdi. KOSGEB’in hibe desteği ile kurduğu fırında, karakılçıktan ürettiği üç çeşit ekmeği Erzincan’ın sofralarına ulaştırmaya başladı.

Gizem Demirbüken, bu girişiminin sadece bir iş değil, aynı zamanda bir “eve dönüş” hikayesi olduğunu vurguladı. İstanbul’daki yaşamdan sıkılıp köyüne dönen Demirbüken, Anadolu topraklarının değerine dikkat çekerek, “Bu topraklar medeniyetin beşiği. Bu yüzden hem kendim hem de gelecekteki nesiller için sürdürülebilir bir üretim yapmak istedim” dedi.

Demirbüken’in buğdayı, geleneksel su değirmeninde öğütülüyor, bu da unun besin değerini ve lezzetini artırıyor. Ürettiği ekmeklerin içeriğinde glütenin sindirilerek sağlıklı aminoasitlere dönüştüğü belirtiliyor. Bu ekmeklerin raf ömrü 7 gün olmasının yanı sıra, buzdolabında saklandığında 6 ay boyunca taze kalabiliyor.

Yöreye özgü aromasıyla diğerlerinden farklı Yöreye özgü aromasıyla diğerlerinden farklı

Fırında günde 300 ekmek üreten Demirbüken, ürettiği ekmeği "altın külçesi kadar değerli" olarak tanımlıyor. Ürünlerinin sağlıklı ve doğal olduğunu belirten Demirbüken, girişiminin finalinde tüm buğday ürünlerini üretebileceği bir restoran açmayı ve nihayetinde markasını yurtdışına taşımayı hedefliyor. Bu topraklardan alınan ata tohumları ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir iş modeli oluşturmanın mümkün olduğunu anlatan Demirbüken, gençleri köylerine dönmeye teşvik ediyor.

Kaynak: aa