AİLEMİZ.
En geniş manada ailemiz insanlık, görevimiz insanlıkta yarışma ve ailemize faydalı olma. Konulduğumuz yerde sağlam durup, dokuyu koruma, fıtratı bozmama, renkleri olduğu gibi muhafaza etme. Sarsıntıda, olağan hallerde, dalgalanma da, fırtınalar koptuğunda bize düşen, yük çekme, fedakarlık etme, kararlı bir duruş, rüzgarın yönüne göre yön değiştirmeme, emek sarf etme, enerjiyi asli yapıyı korumak için harcama. Gelecek darbelere karşı direnme, aile bireyleri arasında kenetlenme, sarsıntıları atlata bilmek için safları daha da sıklaştırma, yapıyı koruma, kollama, ayakların kaymaması için zemini kontrol etme, durduğu yere dikkat etme, açılan gedik varsa onarmak için çaba sarf etme, gerekirse kendini feda etme……
Bütün ve büyük yapıda insanlığımız en geniş ailemiz, kainat evimiz, arz iskan ettiğimiz yer. Sorumluluk alanımız başlangıcı, olanca genişliğine rağmen hususi dairedeki ailemiz. Küçük büyük sorumluluk alanlarının tümünde yapmak, yıkılanı onarmak, üretmek tek görevimiz. Üreteceğimiz şeylerin başında sevgi geliyor. Sevgi olmazsa diğer yapı malzemeleri geçersiz kalır. Sevgiyi karşılıksız ve sonuna kadar üretmek. Yapılacak onarılacak her şeyin temeline onu koymak. Ancak o zaman ayakta kalabilir yapılar, hayırlı yapılanmalar. Başkası için yaşamak ve bu muştuyla donananların sayısını çoğaltmak. Gönülleri binlerce yıkanın olduğu toplumda, yapıcıların ortalıklarda gözükmemesi, toplum çılgınlığı salgınının olmadan önceki sessizliğini göstermiyor mu. Yıkanı çok olandan, yapanı çok olan toplum a geçemezsek, büyük yıkılış ve yok oluştan kim kurtarabilir bizi. Her ferdimiz şu soruyu sormalı tüm samimiyeti ile benliğine: Ben yapıcı mıyım yoksa yıkıcımı. Ben üreten miyim yoksa tüketen mi, ben yük müyüm, yoksa yük alan mı, ben yara mıyım derman mı, çaresi miyim toplumun, çaresizimi…
Ancak samimi sorgulamalar hakikati ortaya çıkara bilir. Artık sorgulamadan kurtulup, sorgulanmaya samimiyetle teslim olmalıyız. Hatalarımızın, yanlışlarımızın kabulü, hayırlı istikametimize vesile olacaktır. Yük olmanın değil yük taşımanın, çaresizliğin değil çarenin mutluluğunu yaşatacaktır bize, yeter ki insanlığımızı, ailemizi ve sorumluluklarımızı unutmayalım…