Bir gariplik var bu dünyanın düzeninde. İnsanlar çok farklı değil mi? Bedenen tüm insanlar neredeyse aynı olmasına rağmen davranışlar o kadar farklı ki ...
Ruh ve fikir karmaşıklığı içerisinde hepsi ayrı bir yapı sanki. Adalet , sevgi ve merhamet gibi değerler ise apayrı bir bozukluk içerisinde.
Adalet ; artık eşitlik ve herkese hakettigini, hakettiği şekilde vermek değil de kişilere sınıflara işlenen bozuk bir sistem gibi. Sevgi ise beşerin en birinci değeri, varlığı olması gerekirken menfaatlere bürünen bedbah bir hâl almış durumda. İyilik ise din, dil ırk ve renk gözetmeksizin her canlıya verilmesi gereken bir değer olması gerekirken apayrı bir vaziyette bozuk bir makine gibi dolanıp duruyor. Sahi neden acaba?
Bizi biz yapan bu güzellikler menfaatlerle kişiselleşti.
Bizler neden var iken varmışız gibi bir hâl aldık?
Medeniyetimiz , kültürümüz , geleneğimiz hangi bedbah bir kalıba girdi ki bizi bizden edip her eşyaya her cisme bürünür hale gelen, ruhtan yoksun bozuk sistematik bir fikrin tutsağı haline geldik.
Hakikati kendi dünyevi ve bedbah zevklerimiz için örtbas edip aynı yaşamaya aynı düşünmeye modanın ve çağın bozuk sistemine hayat ve mutluluk dedik.
Dar bir kalıpla aynı yere bakarak , o düşüncenin adamlarına fanatiklik kavramı içinde itaat eder hale geldik. Yani kısacası bakış acımızı kendi çıkarlarımız için kalıptan kalıba bürüdük.
İnsan aciz olan insan her şeyi arar ama bir kendi kendini bulamayan insan.
Var ile yok arasında aynı eksende kendi kendinin kurdu olan insan bilinmelidir ki Hakikat ile tekrar dirilmeden ne tam manasıyla insan oluruz nede bu insanlık içerisinde ruhumuzu ve fikrimizi elde edebiliriz.