Kurulan hayaller, aslında bir nevi beklemeyi seven, her daim her an olacakmış gibi bir köşede durur. Vaktin tesiri altındadır. Vakit geldimi onu durduracak hiçbir güç bulamazsınız.
İnsan yaradılış gereği her daim muhtaçlık sıfatına bürünür. Madden veya ruhen olan muhtaçlık.
Ama bu muhtaçlık bir de sevdayla kavruldu mu vay vay...
Yanıp kavrulan bir gönüle ne merhem olabilir ki zaman mı ondan çekinir yoksa sevdamı o gönülden çekinir. Ne diyelim şunu diyelim mi?
Sevdayla gönlümü yakana aşk diyelim...
Hayallerimin en güzel süsüne bürünen, umutlarının, yarınlarımın sevdamın güneşine aşk diyelim azizim...
Onun geçtiği her caddenin her sokağın ondan gelen her şeye aşk diyelim azizim...
Gönlümü yakıp kavuran, gözlerimi âma eden dilimi lal eden sevdama aşk diyelim azizim...
Aşk yağmurunun altında, onun gözlerine sevdayla baktığım her âna aşk diyelim azizim...
Ondan gelen her şeye, sefasına da cefasına da aşk diyelim azizim...