Romanya’da yayınlanan convertbiri Literare Dergisi Erzincanlı şairleri tanıtan bir yazı kaleme aldı. Yazıyı Rumen Yazar Marius Chleru kaleme aldı. Yazının Türkçe’ye çevirisi ise Güner Akmolla yaptı. Türkçe adı ile Edebiyat sohbetleri dergisinde yayınlanan yazının türkçesini aşağıya alıyoruz.
Anadolu dan esen șiiriyet havası / Makale romen dilinde yayınlandı meşhur Edebiyat Konuşmalar dergisinde sayı 2 ( 218) Şubat 2014 te YABANCI DIL fasılı, s.171-173
“Bildim, varlıkta değil, ahenk, yoklukta varlık”
Halil Ibrahim Özdemir
„Tașa verdi yanını toprak emdi kanını
Sılasına Hasretle ona verdi canını.
Duvarlar çökeğinde arabul beni tanı
Nasıl insan tanımaz bu arzda Erzincan’ı.”
Vehbi Yurt
Öyle bir şehirdir ki, Erzincan, çokluklara ders verebilir, ömür boyunca dayanma kuvvetine dair.Anadolu’nun yüreğinde O, Türkler Anadolu derler, asılında kelime yunancadan gelir, gün doğması manasında ya da, kısaca, doğu, şarq ve Şarqi hititlere ve onlardan önce gelenlere söz kökeni gider. Böyle, Erzincan, Anadolu nun doğusunda bulunan şehir, eski defterlerde de var. Hatırlayalım birisini, 6856 Dünya yapılışında, demek, 29 Haziran 1347 de ki Hronikasında Mihayl Panaretos yaza ”buraya, Trapezunt a, çok Türk geldi, Aches
(Achi) Anyapas yani Ayna Beg le birlikte daa Erzinjan ya da Arjandj an, farsların dedikleri gibi.Bugün, Erzincan, Munzur dağların aşasında, farklı panoramada, tarihnin havasını çekmekte, zamanımızın kıymetini bilerek çünkü, bu topraklarda yaşayanlar, her nekadar defren görselerde, yeniden şehiri yaradarlar gelecek insanlar içün. Şehirnin insanları ( 102.173 can sayısında 2010 da) Yüksel Çakır Bey nin dediğine göre, devamlı çalışmaktalar. Ben, Halil Ibrahim Özdemir beynin kardeşliğinde gezdim bu şehiri, tarihini, kültü
rünü, şimdiki durumunu duydum. Bu kitapta şairlerin seçtikleri şiirler var, bazılarının şiirlerini tanımıştım, dergilerimde yazıp onları (Kadô, Poezya).
Önümüzdeki Antolojiya, Halil bey Erzincan şairlerinin yönetmeni, Türkiye Yazarlar Birliğinde üye, şimdi o topraklarının şiyriyetini bize tanıtmaktadır.
Evet, müellifler farklı, stil farklı, yükselme şartlarıda ayni, tanışmak isteğinde. Konukarın bazıları herkez de bulunmakta, farklı öz ruh kaynamalarında, nasıl Halil bey de, ya da Rıfkı Kaymaz da, ve sonra yol uza
dıkça, yetişmelerimiz var, Vehbi Yurt’a. Konular, temalar, Vatan Türkiyenin güzellikleri, o yerin öz güzelliği, dil zenginliği ( Rıfkı K. nın Ana dilim, güzel Türkçem gibi, tarih ve efsane, tabiat, günlük çol işleri, birinci yerde Alklah’a inanç. Bunlardan dış, zamanımızın harpleri, gidenler ve gelenler için, sevdalık, göçler (ve Rıfkı K, Bosna Acısı. Geçmiş günlerin tarihine hürmet var. Sade bir misal verelim, Celaleddin – Rumi) ondan yaza Rıfkı :
“Yüzyıllardır çağırdın, / Doğruya iyiliğe./ “Gel!” dedin ötelerden, / Hoşgörüye, sevgiye.”
Müellifler yazarlar, bulunurlar dilin anlaşıldığı kullanmasında, toponimler, isimler,ritim ve kafiye gelişmesinde dilnin müzikasını ve fikirlerini tanıtarak. Bazıları, istiyareyi aramakta, bazıları söz oyunu derler, sıraların arasında. En çoğu şiiriyetinin güzelliğine kurban olur, zamanın anahtarını arar ve modernizmanın içinde bulunur.
Ve şimdi, söz molasını yapalım, her müellifle birlikte:
Rıfkı Kaymaz – öz mısraların içersinde klasik müziği bulmakta, ülkesine efsane dokur, cemiyete Çanakkale Destanı ’nı, sonra yazar göçmeleri, Bosna harbini, Mevlana’ yı, Eğin’ i, Islam ve Muhammed için yaratarak sonsuz duvalarını, Onu anlatmak’ nı.
Halil Ibrahim Özdemir katrenleriyle bizlere konuşuyor, dünyayı ve insanları tanıtarak, soruyor: “Patlayan bombaların ruhsatını kim verdi?” ve ya “Binbir zehri toplayıp şıfa olsun deyerek, // Ölümcül sofraları önümüze kim kurdu?”. Insanlık şartları, inanç durumu, hayat “yalanlarını deviren”, “ ruhnı süsleyen”, yolunu şiirle yaratarak. Aşka dair olmuş yigit ruhunda aşkı duyar, gençliğin balı gibi, zamanın geçmesinde bulunar. Bugün hatıralar uyanırsa, unutmayalım ki “yeşil tabiat sevgidir”, hemen sararır.Denkini bulup tutmak, hayatnın anahtarı. Eski takvimler öyle şiir ki, orada Fuzulı var, hayat ve şiir içinde. Annesine yazan şiirde “Hatıran bende kaldı “ en zengin kanlı mürekkeple yüreğinde yaşamaktadır.
Tahir Erdogan Şahin hayata dair yazmakta, nasıl Ömrüm seni kendi yoluna vurduğum gecelerde yaşadım yıllardır.Ötesi bilinmez”.vatan ( kayalar kesilmiş, ırmaklar seslenmiş, geçmiş sevgiler, göklerde aranan çareler, v.b.) ; şairece ” eskisevdaların kapısını açmakta, bu aranan dünyada”.
Lütfi Şimşek annesine sevgisini öyle yaza ki, onu aşk dünyasına ve Mevlana ya bağlayarak: “Bana bir çol bu dünya // Bir seraptır ırmaklar...” “Tükenmez sermayemiz // Gel yine gel, yine gel... ; güzellik ruh demektir, görebilsen; uzaklardakı rüya ( kafeste bülbül) düşüncelerimi uçura, durmadan başka dünyalara , orada, belki sevgilim olar. Ve şair kendini tanıtar:”Ömrümüz biterde bitmez yokmuz”.
Metin Tombul için dyoruz beraberce “nevakit aşık oldum o zaman “çaresizlikten kanadı mı yüregin; ve, ayrılık olsada bir kaç dakikalık”hayatına sessizlik koyar. Her şey iyilikle biter, para, maç, gece, gündüz, sade sevdalık bitmez, o, “hayatın canı”.Demek, aşkıyle yaza, insanlara farklı haller verenleri de unutmadan: kürd, türk, v.b. çerkez ya da lazlarıda). Onların yaşadığı yerlerini de yaza, çekinmeden. Dersim dağlarından, orada yabani erikler Hakkarı bolluğunu verir; Ayvalık zeytinleri ruhlı fidanlar Şemlide Çukurca da kalarak, v.b.
Ayhan Uçar, yazarken sevdalığının sonunu ( Yolçin bir dağ kibi sevdam yucede dururken / Yenik düşüp savruldu şimdi”) ve ebediyette dile gelir onun aşk fikri, kadın güzelliği, “her dilber methini”. Yazar inançın kuvvetini, aşkını insannı Yüce Allah’ a verir ( Ey felek, senin elinden abad olanı görmedim”).
Şeyhettin Yalçınkaya bir şiirle başlayıp, oğluna şarkı yarata, ona akıl ve kıymet vererek, çünkü, o, ailenin geleceğidir. (Zeka, kılıç gibi körelir kında / Bilemen gerekir ilim çarkında.// Kendi kıymetinin ol ki farkında / Bu destan burada bitmesin yavrum”); babasına da ayni olur. Aşık olanıda şöyle:”Aşk amansız bir hecedir aşikar”; sevgi uzar ve şiirde “sevgi kuşta kanat, yürekte umut / Dağların başını koyduğu sukut.”
Metin Yıldırım ’nın sözlerinde hasretlik duyulur, zamanın akıntısı olur, onu ruhuna bekler küz ailarında sonuçlu duygularında (Doğumla ölümün vakti karıştı / Azrail ne küstü ne de barıştı / Ecelle vuslatta zaman yarıştı / Saati kurmadan geçti seneler”). Seven insanına duyguları açık, onun ışıkları sönsede”huzunluk kaldı” o genede yazar’ruh zenginliğinde aşkı görüp:”sürgün yemiş umutlar, ıssızca bir adada. Metin Yıldırım için dostluk en kıymetli iş “ dost olsun, yeter ki ben han istemem”.
Vehbi Yurt’ nın seçilmiş şiirleri Rıfkı Kaymaz ’nın gibi, geniş konularda yazılmış, aşk ve insanın sorularının arasında “büyük insani dertleriyle” geçici durumda barış (baharın barışı yazın güneşi).
“Götürün savaşı kazın güneşi; barışta mutluluk her şeyi özel / Barışa naralar ferisi gazel”) Şiirler pastelli görünüş yaratalar, nasıl “değirmen” ondan öncesi durak, köy ve onun resamı: “Yokuşu yolunda dereden sudan / Beylerin bağında sıradan sudan / Kuruyup dalında kıradan sudan / Kalıp da köye serme demedim mi”
Asılında, bu antolojide bulunan şiirler yernin düşüncesini, dayanmasını tanıta. Örnek gibi, Vehbi Yurtnın “Erzincan ve Fırat” şiirlerini vereriz, orada efsaneler akar Fırat la birlikte, Kara-su, Murat, Büyük Eufratı * Fıratı yaradar, ondan uzak olur fars dünyasına gider, orada Fırat ın özü olur...
Bu bizim kitabımızda evelkinin şehirlerinı bularız, nasıl Kemah, Kemaliye, Melih Şah nın yerlerinide, mezarını da, Kermah kalesinide, Fırat boyunda sufileri, efsane olan Kaf Dağı, İslamnın ve Dünyanın destanları ( Bin bir gece).
Bugünkü müelliflerin şiirlerini okuruz, zamanımızın Anadolusunu duyarız, ve, her şeyden üst, söz ve şiir, yeni dünya olur. Bu sebepten iki açılış verdim yazdığım makaleye ( başkalarıda yer alabilirdi) birisi Halil Ibrahim Özdemir nin görüşü hayata, ve, başka fikir şehire, Vehbi Yurt olarak.
Bir kitaptır bu, her farkları topladım demeyen kitap, müellifleri konuşturan ve onları seçen Halil Ibrahim Özdemir ve romenceye yerleştiren Güner Akmolla.
Sonunda değil, yani proje tanıtım yollarını açar türklere ve romenlere, kültür yolları – şiirlerle!
Kitap : Poezii Alese de autori // Şairlerin Seçtikleri Şiirler, Halil Ibrahim ve Güner Akmolla, romence çevirme, ald söz Marius Kelaru, Doğu Yayınları / editura, Erzincan 2012 Türkçe, 2014 Romence.
(biz ana dilimizde okul görmeden, böylesine yazarız ve özür dileriz – G.A)