Son yıllarda farkındaysanız camiler de dahi sandalye sayıları oldukça arttı. Peki neden dersiniz?
Toplumun sağlık problemini en basit olarak camilerden dahi anlayabiliriz. Eskiden camilerde hiç görmediğimiz sandalyeleri artık sıklıkla görmekteyiz. Ayakta namaz kılan yaşlı sayısı her geçen gün azalıyor. Çünkü insanlar ibadetlerini dahi yapamayacak kadar çok eklem problemi yaşıyor. Bu hastalıklar neden artıyor?
Diyabette Türkiye’den daha fazla artış gösteren bir ülke yok!
Aslında diyabet uzmanların verdiği bilgiye göre iyileşebilen bir hastalık fakat her gün iyileşme oranlarının artmasındansa hızla artışını görmekteyiz. Hala insülin 100. Yılı kutlamaları yapılıyor. Fakat hasta sayıları hem artıyor hem de hastalar iyileşmiyor. Bunu ülkece sorgulamamız lazım. Öncelikle doktorların bu konuda bir takım çalışmaları kararlı bir şekilde yapması ve her zaman doğru olanı anlatması şart.
Peki bize düşen ne?
Metabolizma zincirini en fazla etkileyen faktörlerin başında yanlış ve dengesiz beslenme, kontrolsüz ilaç kullanımı, sağlıksız beslenme, havasızlık, hareketsizlik, stres gelmektedir.
Her vücut kendisi için gerekli olan enzim ve hormonları kendi doğal dengesiyle, kendi başına üretebilir. Bunun için vücudun gerekli olan her şeyi beslenme yoluyla temin etmesi gerekir. Beslenme yoluyla vücudumuza 3 temel besin maddesi alırız: Karbonhidrat, yağ ve protein. Karbonhidratlar enerji kaynağı, proteinler vücudun yapı taşları, yağlar da hem enerji kaynağı hem de hücre yapısı için gerekli maddelerdir.Bunlarla birlikte vücudumuz için gerekli olan mineral, su ve vitaminleri de temin etmemiz gerekir.
Devamlı karbonhidrat ağırlıklı beslenmek, 3 öğünden fazla yemek tüketmek, ara öğünler veya abur cubur atıştırmak, aç karnına meyve veya tatlı yemek, hazır gıda ve içecekleri aşırı tüketmek gibi birçok farklı sebep kandaki şeker seviyesinin yüksekliğini neredeyse devamlı hale getirir. Buna bağlı olarak da insan vücudundaki insülin seviyesinin devamlı yüksekliği söz konusu hale gelir. Çünkü insülin yüksek şekeri algıladığı anda hemen vücut tarafından salgılanır ve kandaki seviyesini normalin üstüne çıkarır. İnsülinin görevi devamlı olarak şekeri hücreye taşımak ve hücre içine sokmak olduğundan, şekerin ve insülinin sürekli yüksek seyretmesi, hücrelerde bir müddet sonra doygunluk yaratır. Böylece hücreler insüline karşı direnç göstermeye ve getirdiği glikozu kabul etmemeye başlar.
Eğer yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları bahsettiğimiz gibi olan kişiler egzersiz veya spor da yapmıyorsa yani kaslarını çalıştırmıyorsa; kan şekeri gittikçe yükselmeye başlar. Böylece kan şekerinin yükselmeye başlaması pankreası tetikler ve daha fazla vücut olması gerekenden çok daha fazla insülin salgılamaya başlar. Bunun sonucu olarak pankreas zamanla yorulur ve diyabete giden yol böyle açılmış olur.
Diyabet ile metabolik sendromun sınırlarını veya bulgularını birbirinden ayırmak zordur. Genellikle bu iki tablonun bulguları iç içe geçmiş durumdadır. Yani metabolizmayı bozmak vücudun içine diyabeti de davet etmek demektir.
Kıssaca sürekli başkalarının görevlerini hatırlatmak yerine öncelikle kendi üzerimize düşeni yapmamızda her zaman fayda var. Unutmayın ki sağlığınızı sizden daha çok önemseyecek bir canlı daha yok.