Erzincan'da yaşayan 76 yaşındaki Sebahattin Tanoğlu, yarım asrı aşkındır 20 metrekarelik dükkânında saat tamir ediyor. İlk kez 1960’lı yıllarda abisinin telkin ve ısrarlarıyla saatçide çalışmaya başladı. Çırak olarak bir süre çalışıp askere giden Tanoğlu, 1970'de Merkez Çarşısı'nda dükkânını açarak kendi işini yapmaya başladı. Tanoğlu o gün bu gündür 20 metrekarelik dükkânında akreple yelkovanın kovalamacasına tanıklık ediyor. Bu sayede 3 çocuğunu okutup evlendiren Tanoğlusağlığı el verdiği sürece ömrünün sonuna kadar zanaatını icra etmeyi düşünüyor. Zamanında yanında çok çırak yetiştirdiğini ancak onlardan kimsenin mesleği devam ettirmediğini ifade eden Sebahattin usta, dükkanında çırak olarak yetişip daha sonra vali ve çeşitli makamlarda müdürlük yapanların olduğunu söyledi.
Eski zamanlarda ki gibi kurmalı saatlerin kalmadığını bu yüzden saat tamirinin rağbet görmediğini belirten saatçi Sebahattin Tanoğlu, Doğu Gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“1948 yılında Behçeliköy’de doğdum. İlkokulu okuduktan sonra köyden merkeze geldim ve ortaokula kayıt oldum. O zaman köye elektrik yok. Gaz lambalarıyla dersimize çalışıyorduk. Son senemde okulu bıraktım, daha da gitmedim. Saatçiliğe başladım. Bazı ustaların yanında çalıştım. O zamanları herkes çırak almıyordu. 1 sene kadar çalıştım. O zaman çırağa para vermek yok. Dükkânı temizliyordum, baka baka öğreneceksin bu işi. Çok şükür sebat ettim ve öğrendim bu işi. Daha sonra evlendim, çocuklarımız oldu. Bir kızım iki oğlum oldu. Onları bu dükkân sayesinde büyüttük, okuttuk ve evlendirdik. Artık gelip gidiyorum ama kapatmayı da düşünüyordum. Artık bu iş bitti. Biz hep kurmalı, otomatik saatlerin üzerinde çalışmıştık. Şimdi her şey elektroniğe döndü. Pil tak, pil çıkar. Başka iş olmuyor. 1966’da bu işe baladım çıraklığa. 1970’de de dükkanımı açtım. O zamandan beri buradayım. Burada çalışıyorum. Bir tane çırak yetiştirdim vali oldu, birisi bankada müdür oldu, birisi belediyede şoför oldu. Hiç birisi bu işi yapmadı. Ben de bu işten başka bir iş yapmadım. Ben de gittikten sonra artık kim gelir bilemiyorum. Belki benim büyük oğlum gelir. O biraz anlıyor.”