Geçtiğimiz hafta Gazeteci Yazar Ağabeyimiz Şefik Aras’la Terzibaba Mezarlığı’na fotoğraf çekmeye gittik. Yol boyunca anlattı. Konuştukça ufkunuz açılıyor, ağzından çıkan her cümle ile kent tarihine not düşüyor…
Terzibaba Mezarlığı’nın çok kötüyken, yeşiller, çiçekler içinde sevimli bir mekân haline geldiğini bu başarının şuanda il Genel Meclis başkanı olan Sayın Ünal Tuygun’a ait olduğunu söylüyor. Evet, Terzibaba Mezarlığı’nı Sayın Tuygun’suz düşünmek zordur. Her çakıl taşında emekleri var. Görevi sırasında kurdukları vakıf aracılığıyla buraya hizmet akıttılar.
Aynı şekilde Saim ve Tevhit Tavşanoğlu gibi işadamlarının Terzibaba Mezarlığına katkılarını hatırlatıyor Şefik Ağabey. Kutluyoruz… Erzincan’ın böyle köklü ailelerin yatırımlarına her zaman ihtiyacı var.
ŞEFİK ARAS SOKAĞI
Gazeteci Yazar Hekimoğlu İsmail’in ismi Erzincan Belediyesi tarafından bir sokağa verildi. İyi de oldu. Erzincan’da gazetecilik tarihinin en başarılı ismi ise şüphesiz Şefik Aras Ağabey’dir.
Erzincan Basınına yıllardır profesyonelce hizmet veren ve bu mesleğin Erzincan’da ki en büyüğüdür.
Kent için yayınlanmış 15 bine yakın makalesi bulunmaktadır.
Şefik Aras ismini herhangi bir projede, önemli bir mekânda görmeyi çok isteriz. Özellikle de basın camiasının yoğun olarak bulunduğu bir sokak veya caddeye verilerek yeni nesil gazetecilere örnek gösterilmeli diye düşünüyoruz…
MÜŞİR ZEKİ PAŞA
Şefik Ağabey’in Erzincan’a verdiği onlarca hizmetten biri de Müşir ZEKİ PAŞA mezarının bulunmasıdır.
Kendisi anlatıyor;
Aile mezarlığına gidiyordum, devlet nişan ve armalarının işlendiği bir mezar taşı dikkatimi çekti. Zamanın müftüsünü götürerek Osmanlıca yazıları tercüme ettirdim. Meğer bu kabir 1877 den 1908 kadar 21 yıl Erzincan’ da ordu komutanlığı yapan mutasarrıf, yani; İdari, belediye ve güvenlik hizmetlerinin başındaki paşaya aitmiş. 3. ordu komutanı Org. M. Hikmet Bayar’a bahsettim. Araştırıldı; Paşanın İstanbul’da vefat ettiği, Maçka Mezarlığına defnedildiği ortaya çıktı. Peki, öyleyse bu kabir kime ait?
Bu kabir; “Makam Mezarı”.
Eskiden bulundukları yerlerde iz bırakanlara yapılan mezar… Fotoğrafını çektik.
Kitabe ayrı, mezar taşı ayrı bir zenginlik.
Yaklaşık 2 mt. Bulan mezar taşı tarihi bir eser gibi duruyor.
Bu mukaddes mekân Erzincan için çok önemli. Yunus Emre mezarı da birkaç yerde var. Naaşın burada olmamasının hiçbir önemi yok. Aynı ruhani havayı hissedebiliyorsunuz mezarın başında.
Müşir Zeki Paşa; “PLEVNE” muharebesine katılmış, “TRABLUSGARP” Komutanlığında bulunmuş, Hamidiye Alaylarının kurulmasında ve Ermeni İsyanlarının bastırılmasında büyük rol oynamıştır. II. Abdülhamid’in saltanatının 25’ Yılında saray meydanı çeşmesini yaptırmış olup Erzincan Eski Belediye Binası önünde bir kısmı bulunmaktadır.
Birçok Osmanlı Paşası gibi Müşir Zeki Paşa da halkın içerisinde, onlarla sevinen, dertleşen “Ali Cenap” bir insan... Bu güzel geleneği, Cumhuriyet Dönemi’nde Erzincan’da da görev yapan Org. Selahaddin Demircioğlu gibi paşalar yürütmüştür.
NATALİA ÇERNİÇENKİNA
Erzincan Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Natalia Çerniçenkina 100. Yılında Balkan Savaşları konulu fotoğraf ve resim sergisi açtı. Balkan Tarihi’ne bir de Rus Tarihçinin arşiv çalışmalarıyla baktık, anlamaya çalıştık…
Sergi hiçbir siyasi mesaj içermiyor. Yaşanan acıları olduğu gibi anlatıyor.
Bakarken hüzünlendik. Ölenler, yitirilen topraklar, arkada kalan şehirler, kaybedilen kutsal mekânlar, göçler, acı olaylar… Osmanlı’nın en çok yatırım yaptığı yerlerdi Balkanlar. Yıllarca kardeşlik havası içerisinde yaşayan milletler, Türkleri Avrupa’dan atma ve Çarlığın Pan-Slavizm politikasıyla bir anda boğaz boğaza geldiler. Büyük felaketler yaşanarak terk edildi Balkanlar. Kazananı olmadı. Osmanlıdan kopan milletler zaferi yaşayamadı, yıllarca birbirini öldürüp büyük acılar yaşadılar.
Yrd. Doç. Dr. Natalia Çerniçenkina’nın bu çalışmasıyla yaşanan acıları, herkesin acılarını bir kez daha hissettik.
Not: “Protesto Gösterilerinden Çıkan Mesajlar” başlıklı yazıma “köşe yazınızı didikleyerek okudum” cümleleriyle başlayan uzun bir cevap geldi. Bende gelen cevabı didikleyerek ve keyifle okudum. Bana ayrılan sayfayı aşmamak için yayınlayamıyorum, ama Sayın İsmail Akpınar’a hem iltifatları, hem uyarıları, hem de özünde “HOŞGÖRÜ” olan yorumları için çok teşekkür ediyorum.