Hayat bir okyanusta yol almak gibidir. Kendi kayığınızı kendiniz çekersiniz, kendi sularınızda yol alır ve o kayığa kimi bindirmek istediğinizi kendiniz belirlersiniz. Çoğu zaman derin sulara dalıp, oradan hiç çıkmak istemezsiniz. Basınçtan ciğerleriniz şişer,nefesiniz tıkanır ama yukarıya doğru, güneşe doğru bakar ve tekrar suyun yüzeyini hayal edersiniz. Yukarıya çıktığınızda rahatça nefes alabilmenin ne kadar kıymetli olduğunu anlarsınız. Kalbiniz'küt küt' atmaya başlar . Nefesiniz iyice sıklaşır ve siz o an tekrar kayığınıza binersiniz. Arada yanınızdan geçen kayıkları izler,onların kahkahalarına da ağlamalarına da ortak olursunuz.
Güneşi o okyanusa batırır , bazı zamanlarda ise yavaş yavaş doğuşunu izlersiniz. Elleriniz hep küreklerinizdedir. Onlar sizin iradeniz, isteklerinizdir. Nereye gitmek istediğinizi sadece onlara fısıldarsınız. En yakın dostunuz olmuştur onlar... Küreklere değil aslında hayata tutunmuşsunuzdur. Ve o kayıkta sizin yüreğinizdir. Bazen kopan fırtınalardan etkilenir bazense kürekleri bile çekmeden kendi kendine yol alır, almalıdır. Yorulduğunuzda bırakmak istersiniz kürekleri, kayığı.... Kendinizi o okyanusun ortasında yapayalnız kalmış hissedersiniz.'Kimse anlamıyor benim kayığımı' dersiniz. Nerden su çektiğini kimse bulamaz. Kendiniz tamir edersiniz, sonra tekrar yol alırsınız. Sonsuz mutluluğa ulaşmak istersiniz, içinizde ki iman gücüyle ve en YÜCE sevgiyle.
Bu bir rüyaysa siz hep en güzel yerinde kalsın istersiniz. O rüyadan ya hiç uyanmamayı ya da en güzel yerinde uyanmayı... Bazen de öyle olmalıdır hayat, tadı damağınızda kalmalıdır. O tadı hiç ama hiç unutmamalıdır.. Ve kayığınızın kontrolünü hiç bırakmadan en güzel adalara el salllamaktır o enfes tat.
Kendi yüreğinize bir adadan bakmak değil kendi adanıza yürekten bakabilmektir. İşte iki basit kürekte bu yüzden hep var olmalıdır yanı başınızda.... Ve o kayıkta sizi gerçekten hak edenler oturmalıdır.