"Nerede O Eski Bayramlar" Diyenlere Erzincan'da Bir Yolculuk

Nerede o eski bayramlar dediğimizde, gençlerin ya da çocukların şaşkınlıkla baktığına şaşmamak lazım. Çünkü bugünün kuşağı, Erzincan’ın bir zamanlar Ramazan ve bayramlarla örülü olan o sıcak dokusunu çoğunlukla bilmiyor. Camilerin minarelerinden yükselen salâlar, iftar davetlerinin samimiyeti, çocukların heyecanla beklediği “tekne orucu”… Tüm bunlar, unutulan bir kültür mirasının izleri. Erzincan’ın unutulmaya yüz tutan Ramazan ve bayram gelenekleri, geçmişin sosyal dokusunu anlatan bir hazine niteliğinde. İşte bu hazinenin kapılarını aralıyoruz…

Ramazan’da Maneviyatın İzinde: Menekşe Çayından Tekne Orucuna

19. yüzyıl Erzincan’ında Ramazan, sadece oruçla değil, dayanışma ve paylaşımla şekillenirdi. Fakir sofraları, iftariyeliklerle donatılır; reçel, şurup ve özellikle Vasgirt bahçelerinden toplanan menekşelerle demlenen çaylar ikram edilirdi. Çocuklar 5-6 yaşından itibaren “tekne orucu” ile alıştırılır, yarım günlük bu deneyim sonunda sırtta gezdirilip ödüllendirilirdi. İftar vakti yaklaşınca, ellerinde bastık ve çemiçle sokaklarda bekleyen çocukların heyecanı, şehrin sesine karışırdı.

Teravih namazları ise camilerin kalabalık olması nedeniyle evlerde kılınırdı. 1869’da Müşir Paşa’nın talimatıyla başlatılan Cami-i Kebir’deki tefsir dersleri, hem askerî hem de mülkî erkanı bir araya getirirdi. 1939 depremi öncesinde Hafız Tevfik Şenocak’ın hatimle teravih kıldırdığı biliniyor. Bu gelenek bazı camilerde hala devam ediyor.

Bayram Mescidi’nden Bahçe Şenliklerine: Bir Zamanların Coşkusu

Erzincan’da bayram namazları, Selçuklu mirası “Bayram Mescidi”nde kılınırdı. Fırat’ın üst kıyısındaki bu çayırlık alanda bir zamanlar sanat eseri niteliğinde bir mihrap yükselirdi. 1930’larda taşları sökülen mescidin hatırası, bugün yalnızca yaşlıların hafızasında. Bahar bayramlarında ise halk, şehir dışındaki bahçelere taşınır; subaylar, memurlar bile bahçe kiralayarak bu geleneğe dahil olurdu.

Bayram sabahları, en yaşlı aile üyesinin evinde toplanılır; bamya, yaprak sarması ve şerbetlerle donatılan sofralar kurulurdu. “Karalı Bayram” adı verilen matemli evlere ilk ziyaretler yapılır, ardından yaşlıların elleri öpülürdü. Çocuklar gruplar halinde kapıları dolaşır, fındık toplayıp oyunlar oynardı.

Erzincan Valisi Ali Kemali’nin Erzincan bayramlarında davul-zurna ile eğlence anlatısına karşılık, yaşayan tanıklar bu geleneği reddediyor: “Dinî bayramlarda davul-zurna asla olmadı!” diyorlar.

Bağırsak Sorunlarına Doğal Çözüm: FODMAP Diyeti Bağırsak Sorunlarına Doğal Çözüm: FODMAP Diyeti

Kaybolan Miras: Hatırlamak ve Anlamak İçin…

Zaman, Erzincan’ın Ramazan ve bayram ritüellerini geri getirmeyecek belki. Ancak menekşe çayından tekne orucuna, Bayram Mescidi’nden bahçe şenliklerine uzanan bu hikâyeler, geçmişin sosyal dokusunu anlamak isteyenler için bir rehber niteliğinde. Belki de bu geleneksel renkleri yeniden keşfetmek, bugünün monotonluğuna bir cevap olabilir…

Editör: Doğu Gazetesi