Erzincan’ın yaylaları, bölgenin yüksek ve serin coğrafyasıyla birlikte önemli tarımsal ve ekonomik kaynaklar sunuyor. Toplam alanın yaklaşık 430.000 metrekarelik kısmını kaplayan yaylalar, 450.000 koyun ve keçinin otladığı geniş meralarla dolu. Özellikle Munzur Dağları'nın eteklerinde yer alan yaylalar, yaz aylarında hayvanların otlatılması için önemli bir alan teşkil ediyor.
Bölgedeki yaylalar, yazın serin hava ve temiz çevre arayan tatilciler için de cazip hale geliyor. Şehir ve köylere göre daha serin ve yağışlı olan bu yaylalar, hem hayvancılığın gelişmesine katkı sağlıyor hem de turizm potansiyelini artırıyor. Erzincan’da her yıl düzenlenen yüzlerce yayla ihalesi, sürü sahipleri tarafından büyük bir ilgiyle takip ediliyor.
Erzincan’da 50 civarında mera kiraya verilirken, bu meralarda 100.000 koyun ve 300.000 sağmal koyun, yıllık 9.000 ton tulum peyniri üretimi gerçekleştiriyor. Yaylaların bitki çeşitliliği ve verimli otlakları, hayvancılıkla uğraşanlar için önemli kaynaklar oluşturuyor.
Bölgede bulunan Çimen, Melan ve Sarıçiçek yaylaları gibi önemli alanlar, zengin bitki örtüsüyle dikkat çekiyor. Yerel halk için ekonomik destek sağlayan bu yaylalar, Erzincan’ın kültürel ve doğal zenginliklerini de gözler önüne seriyor.
Yaylalarda yaşam
Erzincan'daki yaylalarda, gündüz ve gece olmak üzere çift vardiya halinde çalışan çobanlar, sabah sürüyü sağar. Bu esnada çoban kahvaltısını yapar ve dinlenmeye geçer. Sağımdan sonra sürü dinlenir ve öğle saatlerinde diğer çobanlar onları otlatmaya çıkarır. Akşamüstü, sürü ikindi sağımı için geri getirilir. Sağımdan sonra sürü, gece boyunca otlakta kalır. Tüm işler, kadın ve erkekler tarafından birlikte yürütülür; sağım, mayalama, taşıma ve tüccara teslim gibi işlemler ortaklaşa yapılır.
Kadınlar ayrıca çalı çırpı ve yanacak dikenleri toplar, 3-4 günde bir sac ekmeği pişirirler. Dere kenarında giysilerini yıkar, odun ateşinde makarna, bulgur ve patates gibi yemekler pişirirler. Yoğurt, kaymak, çökelek ve gurut yapılır. Hastalanan koyunlar ayda 2-3 kez kesilir ve kavurma yapılır. Hastalık yayılınca etler tuzlanarak açık havada kurutulur ve yaklaşık bir yıl boyunca tüketilir.
Hayvanlar kırkılır; kırkılanların yünleri yaylada yıkanır ve kurutulur. Dönüşte köye getirilen yünlerden yorgan, ip ve kökboyasıyla boyanarak halılar dokunur; bir halının dokunması yaklaşık bir ay sürer.
Her aile çadırda yaşar; çadırın zemininde keçeler bulunur. Çadırın bir köşesi mutfak olarak kullanılır. Banyo ise havanın durumuna göre dışarıda veya çadır içinde yapılır. Hastalık durumunda geleneksel yöntemler ve “melhem” gibi doğal ilaçlar kullanılır. Üşütme durumunda sıcak topraklar serilir, farklı otlar kaynatılarak ilaç yapılır.
Hayvan hastalıklarında Semiz Otu, kavak kökü ve ışkın kökleri kaynatılarak hayvanlara içirilir; bu yöntemler karnı ağrıyan insanlara da uygulanır. Zaza, Kürt ve Alevi köylerinde de yaylacılık yapılır ve komşuluk ilişkileri iyidir. Alevi köylerinde tarım faaliyetleri yoğundur; buğday, arpa, çavdar ve tütün en çok ekilen ürünlerdir.
Yaylada bir ölüm gerçekleştiğinde cenaze belli yerlere gömülür ve bu yerler mezarlık olarak kabul edilir. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi ve namazı gibi ritüeller yerine getirilir. Düğünler 3-4 gün sürer; düğün yemeği olarak koyun eti ve pilav sunulur. Bir düğünde en az 15-20 koyun kesilir ve misafirler ağırlanır. Başlık parası vardır; gelin ata bindirilerek evinden çıkarılır ve kızlar erkek kardeşlerinden hisse almaz.
Yaylada doğumlar sık görülür ve komşu kadınlar doğumlarda yardımcı olur. Kum ısıtılarak çocukların altına konur; çocuk bezi olarak ise eski kumaşlar kullanılır. Çocuklar sağlıklı bir şekilde büyür; Halil Can, dört çocuğunun yaylada doğduğunu ve sorun yaşamadıklarını, yalnızca bir çocuğunun hastanede doğup öldüğünü ifade eder.
Eğitim ve okul durumu ise zordur; yaylaya gitmeden bir ay önce okuldan izin alınır. İlk başta kız çocukları okula gitmez, daha sonra gönderilir. Köyde ilköğretim okulu bulunmaktadır; liseye ise Pertek'e gidilir. On günde bir köye gelen üstü açık kamyonla eğitim görmek isteyenler, Pertek'te kalmak zorundadır.
Havalar soğuduğunda, özellikle Ağustos sonlarından itibaren yorgan altında yatılır. Yayladan dönüş Eylül ortalarında başlar. Tarım yapmaya zaman olmadığı için hayvanların kışlık yemleri köylülerden alınır; ahırlar, meralara erişim kolaylığı sağlamak için köylerin 2 km dışındadır.