Adına şarkılar bile yazılan çağımızın en büyük psikolojik hastalığı olarak üst sıralara adını yazdırmış olan depresyon birçok insanın kâbusu haline gelmiş durumda. Özellikle gençlerde sıkça görülen depresyon duygusal, bedensel ve zihinsel bazı belirtilere yol açan ruhsal bir hastalık olarak tanımlanmakta. Uzmanların açıklamalarından derlediğimiz depresyona dair merak ettiğiniz bilgileri sizler için derledik.
Depresyon Nedir?
Depresyon, beyni etkileyen bir hastalıktır. Beynin belirli alanlarında ortaya çıkan kimyasal dengesizlik hastalığa neden olabilmektedir. Depresyon aynı zamanda majör depresfif bozukluk ve aynı zamanda klinik depresyon olarak da bilinmektedir.
Depresyon, bir kişilik özelliği ya da “şımarıklık” değildir.
Depresyon belirtileri kişide zamanla ortaya çıkmaktadır. Belirtiler genellikle karamsar ruh hali ve uyku bozuklukları ile belirir ve zaanla kişinin hayatını olumsuz etkiler. Depresyon belirtileri olan kişiye uzman tarafından depresyon tedavisi uygulandığı zaman kişi ilk bir ay içerisinde olumlu yönde değişir.
Depresyon çeşitleri diğer bir adıyla depresyon türleri kendi içinde sınıflandırılmaktadır.
Maskeli depresyon
Gülümseyen ve atipik depresyon
Yaşlılarda ve menopoz sonrası depresyon
Distimik depresyon
Doğum sonrası depresyon
Çocuklarda ve gençlerde depresyon
Postpsikotik depresyon
Organik nedenlere bağlı depresyon
Depresyon, kişinin “kendisinin halletmesi gereken” basit bir durum değildir.
Depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlık. Depresyon kısa zamanlı keyifsizlik hali değildir. Depresyon olabilmesi için uzun süreli duygu durumlarında bir problem yaşanması gerekmektedir. Depresyon tedavisi uzman psikiyatrist tarafından yapılır ve genellikle büyük oranda başarı elde edilir.
Depresyon teşhisi genellikle orta yaşta konulur. Bu da genel dilime bakıldığında 30 lu 40 yaşlara denk gelmektedir. Depresyon teşhisi kadın ve erkek oranına bakıldığında kadınlara depresyon teşhisi daha fazla konulmaktadır.
Depresyonun Belirtileri
Bir beyin hastalığı olarak Majör Depresyon, beynin işlevlerinde bozulma ve düzensizliklerin yansıması olarak duygu, düşünce, davranış ve bedensel işlevlerde bozulmanın ortaya çıktığı belirtiler kümesidir. Her hastada tüm belirtiler bir arada olmayabilir.
Depresyonun temel belirtileri
Karamsar ve kederli duygu-durumu
Kötümser düşünce içeriği
Umutsuzluk
Çaresizlik hisleri.
Hayattan zevk alamama
Günlük hayatta her konuda ilgi kaybı yer alır.
Kişi günün çoğunda, özellikle sabahları depresiftir. Beraberinde boşluk hissi olur ve her şey anlamsız gelebilir.
Motivasyon kaybı nedeniyle gelecekle ilgili hedef belirleyebilmek ve hedefe odaklanabilmek güçleşir.
Kaygı ve korkular da bulunabilir. İç huzursuzluğu ve gerginlik hisleri olabilir. Hüzünlü duygu duruma eşlik eden ağlama olabileceği gibi bazı hastalar ağlayamamaktan şikâyetçidir.
Geçmişte yaşanmış olumsuz olaylar sık sık akla gelmeye başlar, pişmanlık hissi yoğunlaşabilir.
Şimdiki zamanda ise hasta kendini sürekli değersiz, yetersiz, ya da suçlu hisseder kendine ve çevreye güvenmekte zorlanır.
Alınganlık artar.
Yalnızlık hissedilebilir.
Gelecekle ilgili olumsuz düşünceler olabilir.
Düşünce yavaşlayarak konuşmanın da yavaşlamasına ve azalmasına neden olur.
Unutkanlık olur. Dikkat bozulabilir.
Yeni bir şeyler öğrenmek güçleşir. Enerji düşer, kişi çabuk yorulur.
Uykuya dalmak zorlaşabilir. Gece boyunca uykuda bölünmeler ya da sabaha karşı yorgun bir şekilde uyanma ve tekrar dalamama görülebilir. Tersine, uykuya meyil ve uyku süresinde uzama da olabilir.
İştah azalması ve kilo kaybı olabileceği gibi aşırı yemek yeme ihtiyacı da olabilir.
Ağır durumlarda kişi kendine zarar verme planları yapabilir ya da zarar verebilir. İntihar düşüncesi /planı / girişimi olabilir.
Major depresyon:
Orta yaşlarda (20-40 yaş) zirve yapan majör depresyon, her 4 kadından birini, her 8-10 erkekten birini yaşamları boyunca en az bir kez tutan, en sık görülen psikiyatrik hastalıklardandır.
Genetik, biyolojik ve psişik yatkınlıkla birleşen olumsuz yaşam olayları depresyon gelişiminde ana etkendir.
Depresyonda 4 ana bileşen vardır.
1)Depresif duygu durum: Olağan etkinlik ve daha önce zevk veren durumlardan eskisi kadar zevk almama ve bunlara karşı ilgi kaybıyla seyreden çökkünlük, karamsarlık, keder ve elemli olma hali.
2)Gerek mental, gerekse fiziksel alanda enerji azlığı, gerileme ile kendini gösteren psikomotor yavaşlama.
3)Düşünce içeriğinde kısıtlılık ile seyreden bilişsel yavaşlama.
4)Kişinin işlevselliğinde azalma.
Depresyon belirtilerini şöyle özetleyebiliriz.
A)Duygusal belirtiler
1) Moralsizlik, karamsarlık, yaşamdan zevk alamama, umutsuzluk, mutsuzluk, elem, keder, hüzün ve kendini boşlukta hissetme ile karakterize çökkün duygu durumu.
2) İşine, çevreye ve hayata karşı ilgisizlik, daha önce yapmaktan zevk aldığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelme (anhedoni).
3) Sıkıntı, gerginlik, rahatlayamama, sinirlilik ile kendini gösteren bunaltı (anksiyete).
4) Affektif anestezi denilen duygusal tepkisizlik hali. (Örneğin, çocuğumun hastalanması bile benim için bir şey ifade etmiyor.)
B) Bilişsel (kognitif) bozukluklar
1) Düşünce bozuklukları: Düşünce süreci ve akışı bozulduğundan hasta sözel anlatımda zorlanır, sorulan sorulara yanıt verecek gücü bulamaz ya da sorulan soruya dikkatini toplayamaz.
Düşünce içeriği bozulmuştur. Suçluluk ve değersizlik hisleri hakimdir. Yetersizlik duyguları içinde artık bir işe yaramadığını düşünür.
Kendisini, çevreyi, dünyayı ve geleceği olumsuz görme depresyonun belirtilerinden olup, bilişsel çarpıtmalara dayanır.
Umutsuzluk da bilişsel kaynaklı bir depresyon belirtisidir. Özellikle gelecekle ilgili umutsuzluk yoğun olup, iyileşmeyeceğine, kendisi ve yakın çevresinin perişan olacağına dair düşünceler de sıktır.
Yavaşlayan düşünce süreci ve yoğun karamsarlık nedeniyle karar vermekte zorlanılIr, ciddi bir kararsızlık depresyon kliniğine hakim olur.
Depresyonun getirdiği halsizlik, vücut ağrıları gibi belirtiler yanlış yorumlanarak ölümcül bir hastalık geliştiği inancı yerleşir ve hasta hipokondriyak uğraşılarla boğuşabilir.
Takıntı ve fobiler gelişebilir.
İntihar düşünceleri depresyonlu hastaların %75’ inde gözlenir.
2) Konsantrasyon güçlüğü, psikomotor yavaşlamanın bir parçası olup, depresyondaki hasta dikkatini toplayamaz, konuşmaları anlayamaz, okuduğunu anlayamaz, işte ve okulda başarısız olabilir.
3) İstemli ve istemsiz dikkat azalmıştır.
4) Unutkanlık da yaygın bir depresyon belirtisidir.
5) Nadiren hallüsinasyon ve illüzyon tarzı algı bozuklukları gözlenebilir.
C) Depresyonun bedensel belirtileri
Yorgunluk, bitkinlik, iştahsızlık, kilo kaybı, cinsel istek kaybı, uyku düzensizlikleri en yaygın depresyon belirtileridir. Cinsel istek kaybı tedaviye karşın en geç düzelen bedensel belirtilerdendir. Uykuya dalmada zorluk en sık uyku düzensizliği olup sık uyanma, erken uyanma, bazen de aşırı uyuma gözlenebilir. Bazı depresyonlu hastalarda iştahsızlık yerine aşırı yeme ve kilo alımı da gözlenebilir.
D)Depresyonda davranış değişiklikleri
Bazen belirgin bir psikomotor yavaşlama ortaya çıkar ve hastanın mimiklerinde, jestlerinde, konuşma hızında, yürümesinde, hareketlerinde yavaşlama gözlenir.
Bazen de tam tersine kıpır kıpır, olduğu yerde durmakta zorlanan, huzursuz bir klinik gelişebilir.
E)Gün içi değişimler
Depresif belirtilerin gün içinde dalgalı seyir göstererek, sabah ve akşam farklı şiddette olması depresyonun tipik özelliklerindendir. Hastaların en az yarısı sabahları daha sıkıntılı ve karamsar olup, kendilerini daha kötü hissederler.
Melankoli:
Melankoli eskiden beri bilinen ve tariflenmiş depresyon çeşididir. Yorgunluk, çalışma isteksizliği, baş ağrıları, iştahsızlık, sabah erken uyanma gibi belirtilerle yavaş biçimde başlar. Sabahları kötüleşme belirgin bir özelliktir. Suçluluk duyguları yoğundur. Depresyon tablosu ağır seyreder. Aşırı kilo kaybı görülebilir. İntihar olasılığı kuvvetlidir. Tüm etkinliklere karşı zevk kaybı, hoşnutluk verecek verecek uyaranlara tepkisizlik belirgindir. Günümüzde endojen depresyon ismini de alır.
Psikotik depresyon:
Ağır bir depresyon çeşidi olup hezeyan, halüsinasyon ve düşünce bozuklukları ile seyreder. Şiddetli uykusuzluk, psikomotorajitasyon ve retardasyon ile şiddetli depresyon bulguları klinik tabloya hakimdir. Hareketler ve konuşma o kadar yavaşlayabilir ki, hasta tamamen hareketsiz ve sessiz durabilir. Yetersizlik, zayıflık, değersizlik, yoksulluk, kendine acıma duyguları çok yoğundur. Suçluluk duyguları ileri derecede olup, hasta kendini cezalandırılmaya layık bulur. Ölümcül bir hastalığa yakalanma, kanser olma, iç organlarda çürüme şeklinde hipokondriyak, somatik ve nihilistik hezeyanlar görülebilir. Şizofrenilerde gördüğümüz beyine düşünce sokulması, düşüncelerinin çevreye yayılması ya da suçlayıcı-yargılayıcı sesler duyma gibi hezeyanlar psikotik depresyonda da görülür. Bundan dolayı genç hastalarda psikotik depresyon, şizofreni ayırımı zordur. İntihar riskinin en yüksek olduğu depresyon çeşitlerindendir.
Maskeli depresyon:
Maskeli depresyon yaygın bir depresyon türü olmasına rağmen duygulanımla ilgili belirtiler pek açık olmadığından çoğu kez tanı gecikir. Psikolojik belirtiler ikinci planda kalmış olup bedensel belirtiler, alkol ya da madde kullanımı, cinsel işlev bozuklukları öne çıkmıştır. İştahsızlık, baş ve genel vücut ağrıları, uykusuzluk, kalp ve sindirim sistemi yakınmaları sıktır. Bazı psikiyatristler maskeli depresyonu somatoform bozukluk olarak kabul ederler.
Atipik depresyon:
Kadınlarda 2-3 kat daha fazla gözlenen, aşırı yeme ve bol uyku ile karakterize, belirtilerin akşamları şiddetlendiği, külçeleşme hissi ve yoğun letarji ile seyreden bir depresyon çeşididir. Hastalarda reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık söz konusudur. Klasik depresyon özelliğinin tam tersine olumlu olay ve yaşantılara olumlu tepki verilir. Atipik depresyon tedavisinde antidepresandan çok psikoterapi önerilir.
Kronik depresyon (distimi):
Karamsar mizaç, hasta mizaçlı anlamına gelen distimi, Hipokrat zamanından beri tanımlanmıştır.
İki yıldan uzun süren hafif depresyon distimi olarak değerlendirilir. Çocuk ve ergen depresyonlarında bu süre bir yıldır.
Distimide belirtiler her gün, tüm gün boyunca izlenmekte olup, umutsuzluk, benlik saygısında azalma, karamsarlık, odaklanma güçlüğü, iştahsızlık ya da aşırı yeme, uykusuzluk ya da aşırı uyku, enerji azlığı, yorgunluk ile karakterizedir.
Depresif kişilik özellikleri ile kronik depresyon (distimi) sıklıkla ilişkilendirilir. Depresif kişilik özellikleri şunlardır.
1) Şakadan uzak duran, neşesiz, hüzünlü bir karakter.
2) Fazla düşünceli, kötümser bir zihniyet.
3) Uykuyu seven, pasif, içe dönük bir yapı.
4) Kendi yetersizliği ve olumsuz olaylarla ilgili fazla kafa yorma.
5) Şüpheci, aşırı eleştirici, memnunsuz, şikayetçi özellikler.
6) Kendini kötülemeye, suçluluk duymaya eğilim.
7) Aşırı bağlı, bağımlı, haddinden fazla özverili olma.
Distimi tedavisinde, antidepresan ilaç tedavisine psikoterapi mutlaka eklenmelidir. Kişiler arası yönelimli psikoterapiler ve bilişsel-davranışçı terapi etkin olacaktır. Psikoterapideki asıl amaç hastanın kişisel ve toplumsal becerilerini arttırmaktır.
Mevsimsel depresyon:
Kış depresyonu adını da alan mevsimsel depresyon, genellikle ekim-kasım aylarında başlar, şubat-nisan aylarında biter.
Mevsimsel depresyonda aşırı yeme ve kilo alma, aşırı uyuma, karbonhidrat açlığı gibi atipik depresyon belirtileri belirgindir.
İnsan biyolojisinde tiroid hormonları, bazal kortizol ve bazal prolaktin düzeylerinin mevsimsel değişiklikleri, karanlığın melatonin salgısı üzerindeki etkileri, parlak ışığın beyin serotonin işlevlerindeki değişikliklerde rol oynaması mevsimsel depresyonla ilişkilendirilmektedir.
Diğer depresyon çeşitleri:
1) Yaşlılık depresyonu
2) Doğum sonu depresyonu
3) Çocukluk ve ergenlik depresyonu
4) Nörotik-reaktif depresyon
5) Minör depresif bozukluk
6) Maskeli depresyon
7) Tekrarlayıcı kısa depresif bozukluk
8) Adet öncesi huzursuzluk (premenstrüelsendrom)
Depresyondan Kurtulmanın 13 Yolu
İyileşme kendini çoğunlukla birkaç hafta sonra ortaya çıkmaktadır. Tedavinin başarısı için psikoloğunuzla uzun süre birlikte çalışmanız gerekmektedir. Tedavinin başarıya ulaşması ve tekrarlamaması için kendi kendinize alacağınız önlemler şöyle sıralanabilir:
Arkadaş ve aile bireylerinizle aktif bir şekilde iletişim kurun
Umutsuzluğa kapılmayın
Uzman doktorunuz veya psikoterapistinizle açık şekilde konuşun
Gerekli olduğu süre boyunca tedavi olun
Uzman psikoterapistinizin tavsiyelerine uyun
Küçük ve erişilebilir hedefler belirleyin
Uyandıktan sonra mümkün olduğunca çabuk kalkın
Bedensel olarak aktif olun
Kişisel haftalık planınızı oluşturun
Üzerinizdeki yükü hafifletin
Yardımlaşma grubuna katılın
Alkolden ve uyuşturucudan uzak durun
Sabırlı olun
Kendiniz başa çıkamıyorsanız mutlaka bir uzmana başvurmanız gerek. Depresyon olgularının % 85 ya da daha fazlası bilinen olağan tedavi yöntemlerinden yararlanır. Tedavi edilmeyen olgular ise 6-24 ayda düzelirler.% 5-10 kadar olguda ise iki yıldan fazla sürer.Tedavi ile bu süre birkaç hafta ile birkaç aya indirilebilmekte
Depresyon Tedavi Yöntemleri
Depresyonun tedavi yöntemlerinde en çok tercih edilen yöntem psikoterapi, daha ağır seyirlerine göre ise ilaç tedavisidir. Uygulanacak depresyon tedavisi türü depresyonun seyrine ve kişiye göre değişir.
Depresyon tedavisinde kullanılan Antidepresan ilaçların etki süresi genellikle 2-4 hafta arasında değişir.
Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRIs)
Serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI’ler)
Trisiklikantidepresanlar (TCA’lar)
Tetrasiklikantidepresan
Dopamin geri alım engelleyicisi
Depresyon tedavisinde psikoterapi nasıl yapılır?
BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi)
Temel olarak, kişiyi depresyona sürükleyen irrasyonel düşünce kalıplarını ortadan kaldırmayı amaçlar. Bireyler çocukluk dönemlerinde yaşadıkları olumsuz yaşantılardan dolayı belli şemalar geliştirirler. Bu erken yaşantıda oluşan şemalar ilerleyen dönemlerde tetikleyen yaşantılar ile bilinç düzeyine depresyon şeklinde çıkabilir. BDT dört temel aşamadan oluşur:
Sorunun bilişsel-davranışçı formülasyonunu yapmak.
Bu formülasyon doğrultusunda tedavi hazırlamak.
Bireyi bilişsel-davranışçı yaklaşım konusunda bilgilendirmek.
Tedavi için bireyin uygun olup olmadığını belirlemek.
Kişiler Arası Terapi
Bu terapi yönteminde terapist, kişinin etrafındakiler ile ilişkisine odaklanır. Daha çok düşünce ve davranış kalıplarını geliştirme, sosyal ilişkileri güçlendirme ve başa çıkma becerilerini güçlendirmenin depresif belirtilerin azalmasında büyük etkisi olduğu üzerine çalışırlar. Sosyal ilişkilerde meydana gelen bozulmanın depresyona sebep olduğu inancı vardır.
Psikodinamik Terapi
Bu terapide depresif kişinin bilinçaltında yatan çatışmaları, savunmaları ve yerleşik inançları üzerinde çalışılır. Depresif kişinin suçluluk ve değersizlik duygularının, erken çocukluk döneminde yaşanılan travmatik yaşantılardan kaynaklandığını hedefler. Terapide özellikle çocukluk dönemine, çözülmemiş davranış kökenlerine inilir.
EMDR (EyeMovementDesensitizationandReprocessing)
Göz hareketleri eşliğinde depresif kişinin travmatik yaşantısı ile ilgili duygu ve düşüncelerini açığa çıkararak çalışmayı hedefler. Tedavi sekiz evreden oluşur. Anamnez alma ve tedavinin planlanması, hastanın stabilize edilmesi ve hazırlanması, travmanın değerlendirilmesi, duyarsızlaştırma ve proses etme, olumlu düşünceyi pekiştirme, bedendeki duyuların gözden geçirilmesi, kapanış ve kontrol muayeneleri.
Aile Terapisi
Bu terapi biçiminde depresyon hastası ile birlikte ailesinin yaklaşımı da terapiye dahil edilir. Başa çıkma, kriz yönetimi, suçluluk, değersizlik, özgüvensizlik gibi faktörlerin aile desteği olmadan düzelemeyeceği olgusu üzerine çalışır.
İnsancıl-Varoluşçu Terapi
Bu ekole göre depresif kişi yaşamdaki sorumluluklarını üstlenmediği için özgür değildir. Bununla birlikte kişi tüm enerjisini başkalarının onu sevmesi, kendi isteklerini yok sayarak onların istek ve arzularına göre yaşamayı seçen kişidir. Depresyonda sıklıklıkla görülen suçluluk duygusu aslında bu sebepten kaynaklanan bir varoluşçu suçluluk duygusudur. Bu terapide bireyin tamamen kendisine, arzu ve isteklerine odaklanarak çalışılır.
Farkındalık (Mindfullness) Temelli Terapi
Depresyona yol açan düşünceleri, davranışları, yaşantıları değiştirmek yerine onları farkındalık meditasyonu ile kabullenme üzerine çalışır. Bu meditasyonda dikkat, nefes alışverişine ve duygulara odaklanır.
Uzmanların açıklamalarına göre bu hastalığın farkında olmak iyileşmek için en önemli adım olarak görülmekte. Görülüyor ki bu sorunun çözümü için kilit anahtar harcayacağınız çabada gizli.