Gerçekten yaşanmış bir olay ve olayın aslı şudur. Bilindiği üzere, Bayburt ilk baharın gelmesiyle yeşerip güzelleşen, Anadolu’nun nadide illerinden biridir. 1940’lı yıllarda Bayburt’ta açık hava konserini verecek senfoni orkestrası gelecektir orkestra bunu da göz önüne alarak ilk önce Stravinsky’nin bahar ayinini (le sacre du printemps) çalmayı planlamış, yalnız bazı orkestra üyeleri "bahar ayini, klasik müziği ilk defa dinleyecek olanlara biraz ağır gelebilir, biz iyisi mi haydn'dan bir şeyler çalalım." diyerek çekincelerini belirtmiş, diğer orkestra üyeleri de onları onaylayınca konser programı değiştirilmiştir. Tüm Bayburt halkı bu konseri izlemek için davetlidir. Ayrıca hem Bayburt’taki orkestrayı izlemek hem de halkın izlenimlerini yakından sormak için yabancı heyet gelecektir. Tabi ki yabancı heyete mahcup olmamak için, Bayburtlular nerdeyse üç ay kadar bir süre ile özel eğitimden geçirilir. Yani orkestra nerede alkışlanacak, nerede sessizce dinlenecek gibi bazı eğitimlerden geçirilirler ve eğitimi tamamlayan bütün Bayburtlular sonunda konser günü gelip çatmış, kasabanın yeknesak gündelik hayatına renkli bir değişiklik getirecek bu olayı merakla bekleyen Bayburt ahalisi kasaba meydanına akın etmiş ve heyecanla izleyici sıralarını doldurmuştur. orkestra şefi zındık efendi, Bayburt kaymakamının verdiği plaketleri kabul ettikten sonra konsere başlanmış; haydn'in 82 no'lu ayı senfonisi, Bayburt ve çevresinin aksam sessizliğine aniden hükmedivermiştir. o sırada çevredeki ormanlarda aylak aylak gezmekte olan ayılar, haydn'in müziğini duyunca kendilerinden geçmişler gangnam style oynaya oynaya dağdan kavalcının fareleri misali hep birlikte kasaba meydanına inip herkesin gözü önünde coşkulu ve fütursuz bir eski tarz miting yapmışlardır. bunun üzerine ayılardan korkan çocuklar ciyak ciyak ağlamışlar, korku ve sakinlikten zangır zangır titreyen yetişkinler de "tövbe tövbe, bugünleri de mi görecektik başımıza gökten taşlar yağacak yarabbi, bu ne ahlaksızlık, fesuphanallah!" deyip la havle vela getirmişlerdir. neyse ki kaymakamın çağırttığı jandarmaların da yardımıyla ayıların gangnam style tarzı çılgınlığına kolluk kuvvetleri ile son verilir. ortalık teskin edildikten sonra konserin ikinci yarısına devam edilmiş, gelgelelim tuhaf sürprizler bitmemiştir. orkestra haydn'in 83 no'lu horoz senfonisini çalmaya başlar başlamaz, kasabanın horozları hep bir ağızdan feryat figan ötmeye başlamışlar. Hatta bazıları depremin habercisi diye yorumlayanlar bile olmuş. ertesi sabaha dek susmayarak milletin gözüne uyku koymamışlardır. Bayburt horozlarının bu histerisinden fena etkilenen tavuklar da depresyona girmişler. bir hafta boyunca yumurtlamayı kesmişlerdir ve bazı Bayburtlular ekonomi krizi hissine kapılıp yiyecek silolarını stoklamışlardır. ve yabancı heyet te bu unutulmaz geceyi Bayburtlular ile birlikte geçirmek için yalnız bırakmamıştır. Yabancı heyette bulunan bir gazeteci konser bittikten sonra Bayburtluya sorarlar bir Bayburtlu olarak 19 yüzyıl çağdaş batı müziğini nasıl bulduğunu sorar, zaten Bayburtlular üç ay kadar verilen eğitimden bıkmış bir şekilde ; ‘’ sorma geç gardaşım Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi’’ diyerek cevap verir. tabi ki konserden bir yıl öncesine kadar Bayburt ilinin komşusu olan hemen yakınında büyük acı ve felaketler yaşamış ve atlatmaya çalışan Erzincan halkının gözyaşını görmezlikten gelen çağdaş Türkiye’nin o günün eski basiretsiz kağıttan kaplan idarecileri maalesef memlekette başka iş kalmamış gibi davranarak sanki isyan edercesine Anadolu’nun en dindar kesimin yaşadığı yerde yani Müslüman mahallesinde salyangoz satar gibi zorla ve baskı ile yapıldığı apaçık ortadır. Bir taraftan depremden yeni çıkmış ve yaraları sarmakta olan kesim diğer tarafta dindar kesimin yaşadığı yere zorla ve baskı ile halka dayatılan şenlik festivalleri ne kadar acı bir tablo ve ibret verici bir hadisedir. 1939 Erzincan Depremi, 26-27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da oluşan çok şiddetli yer sarsıntısıdır. Yüzey dalgası büyüklüğü 7,9 richter ölçeği'ne göre büyüklüğü 7,2 olan deprem sonucunda toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Oluşan deprem neticesinde 116.720 bina yıkılmıştır. Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem Türkiye’nin en ciddi deprem felaketlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Ama maalesef çağdaş Türkiye’nin yapmış olduğu hatanın sonucunda sanki hiç felaket olmamış gibi davranmaları ve duyarsız olmaları felaketin hemen yanı başında resmen halk ile alay etmek galiba ne kadar bir garip bir durumdur ki halen bu hatalar yerine yani konser yerine televizyonlarda diziler ve eğlence programları ile acaba ne yapılmak isteniyor. nerdeyse yaklaşık 8 veya 9 aydır terörle mücadele kapsamında şehit cenazeleri daha geleneklerimize göre kırkı dolmadan yapılan eğlence programları ve durmak nedir bilmeyen diziler ile nerden nereye geldik. Bu millet böyle olamaz. Bazen düşünüyorum da acaba Çanakkale’de şehit düşen dedelerimiz bir kalksa ve şimdiki torunlarının bu vurdumduymazlığı karşısında ne için hangi istikbal için şehit olduklarını görseler iki ellerini kafalarının arasına alıp hiç düşünmeden ağlarlar. Şu Anadolu insanı ne hale gelmiş değil Anadolu insanını ne hale getirmişler derler. Ben böyle tahmin ediyorum. Yetenek Sizsiniz deki İranlı aref ghafouri bile kırk yıl düşünse tahmin edemez. Ne gariptir birileri bu ülkede istikrar ve sükûneti bozmak için daha önce yaptıkları yetmemiş gibi ortalığı ver yansın ve tarumar eden çağdaş Türkiye kökenliler herhâlde kuyruk acısı sendromuna kapılmış olmaları lazım ki bu kadar ortalığı velveleye veriyorlar. Acaba neyi ve ne istiyorlar onu da söylemiyorlar ama bana kalırsa bunlar ah şu eski Türkiye manzaraları özlercesine nerde o eski günler misali bir tavırla insan gibi konuşmak yerine sağa sola saldıran başıboş medeni! İnsanların anladıkları dilde olmayınca tabi ki kimse ilgilenmez bunların amacı 29 ekim yürüyüşü yapmak değil tam anlamıyla provoke olmuş kaos ve kriz hasreti ile yanıp tutuşanlar 1940’larda ne idilerse şimdi 2012 versiyonu ile karşımıza çıktılar. Eskiden ordu göreve pankartları ile hangi türden olduklarını anlayamadığımız insanların şimdi ne olduklarını en azından görmüş olduk. Yani kambersiz düğün olmaz taktiği ile hangi tür miting yaptıkları belli oldu. Artık eskisi gibi ordu dayanak sistemleri bozuldu çalışmıyor. bazen bakıyorum da bizleri kimler yönetmiş vah vah Yani dayanacak ve tutunacak dalları bile yok. Bunların amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Güzel güzel devlet törenlerini izlemek varken akılları nerede maalesef kusura bakmayın sizden önceki eski basiretsiz kağıttan kaplan idarecilerin bıraktıkları kaos fedaileri. artık Türkiye eski Türkiye değil. yani o eski meşhur ya sev ya terk et zamanı değil. artık değişim için varız zamanı çoktan geldi haberiniz yok mu hiç mi duymadınız nerdeyse sağır sultan bile duydu affedersiniz. Dünya dönüyor beyler haberiniz olsun ayakta duramayanlar otursun bu dönüşüm dengenizi bozabilir. Dün Mohandas karamçand Gandi Hindistan’a bir otur dedi Hindistan oturdu ve şu anda Hindistan nerdeyse gelişmiş ülkeler arasında Şimdi bugün boş yürüyüş yapanlara oturun diyorum. Çünkü sizden önceki basiretsizler nasıl oturduysa halkı ayakta bırakırken oturdular. Siz oturursanız daha iyi göreceksiniz Türkiye her geçen gün ilerliyor siz görmeseniz bile. Yeter ki hayata gülümseyin gözlükçülerde siyah at gözlüğü maalesef yok ellerinizi yüzünüze kapatsanız da kabul olur. Kötü niyetli olmayın yeter.