Geçtiğimiz Salı günü Erzincan Üniversitesi’nin 2013- 2014 akademik yılı açılış merasimine katıldım. Daha doğrusu bilim camiasında itibarlı bir yere sahip olduğunu bildiğim Prof. Dr. Mustafa Alıcı’nın vereceği konferansı dinlemeye gittim. Ama önce törendeki konuşmalardan bahsetmek istiyorum.
Birbiriyle uyumlu güzel bir koroyu dinledikten sonra mesajların kuvvetli bir şekilde verildiği tanıtım filmi izledik. Akabinde rektör ve vali beylerin konuşmaları...
Rektör Prof. Dr. Sayın İlyas Çapoğlu özetle;
Üniversitenin 1967 yılından 2006’da kuruluşuna ve bugüne kadar geçirdiği safhalardan bahsetti. 2086 Vizyonu’nu ortaya koydu.
Günümüzde yükselişi sağlayan şeyin bilim ve teknoloji olduğunu bunların ise ancak üniversitelerde üretilebileceğini, çağı yakalamak, 2086 hedefine ulaşmak için zihinlerimizin bilime ve dünyaya açılması, bunun da yolunun daha çok piyasa ekonomisi, daha istikrarlı bir demokrasi, daha çok dışa açılma, bilime daha çok para yatırma, yurtdışına daha çok lisansüstü öğrenci gönderme, yani dünya bilimiyle irtibatlı olmaktan geçtiğini ifade ettiler…
Vali Sayın Abdurrahman Akdemir’ ise,
Hem Eczacılık Fakültesinin, kısmen de 2013- 2014 akademik yılı açılışında şehir üniversite bütünleşmesine dair önemli mesajlar vermişti. Bilim adamları ile her türlü bilimsel araştırma ve bilginin üniversite binalarının içinde kalmaktansa dışarı çıkması, Erzincan’a, Erzincan ekonomisiyle iletişime geçmesi, kentin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak şehirle bütünleşmesi gerektiğini ifade etmişti. Aynı şekilde şehrinde üniversitesine sahip çıkmasını ve böyle bir birliktelikte hem kentin hem de üniversitenin hızla büyüyeceğini belirtmişti Vali Bey.
Evet, şehir üniversiteden çok şey beklemekte…
Haklılık payı var…
Üniversitenin kurulması için siyasetçisi, iş adamı ve kentin ileri gelenleri ciddi uğraşlar vermişti bugüne kadar.
Bu nedenle üniversite Erzincan’a borçlu...
ÖZEL SEKTÖR VE ÜNİVERSİTE
Törene birtakım sivil toplum kuruluşları çağırılmıştı. Fakat üniversitenin akademik yılı açılış merasimi gibi bir etkinlik fırsat bilinerek çok sayıda iş adamı, çok sayıda müteşebbüs, sanayici, kentin ileri gelenleri de orada olmalıydı. Üniversitenin bu insanlarla gelişeceğini unutmamalıyız. Erzincanlı işadamlarının üniversite ile çalışma, araştırmalarını değerlendirme, onlardan faydalanma gibi alışkanlıklar kazanması gerekiyor.
“TÜBİTAK’ın verilerine göre ABD’ de ve Almanya’da bilimsel araştırmacıların 72’si özel sektörde Sovyetlerde ise tam tersi üniversite ve bakanlıklara bağlı enstitülerde çalışmakta. Birinde bilim sürekli yaratıcılığa, yeni buluşlara zorlanmakta, diğerinde ise hayata intikali olmadığı için yaratıcılık ölmekte.
Yani, Piyasayla doğrudan, hızlı ve verimli ilişki kanalları olmayan bir bilimin, “allemelik” olarak kalacağı ifade edilmekte”.
ÖNCE ERZİNCAN
 Önce şehre sonra dünyaya açılmalıyız. “ANADOLUDA BİR DÜNYA ÜNİVERSİTESİ” sloganı bir şeyler yapmak, rekabet etmek için heyecan uyandıran bir slogan. Fakat kabuğunuzu kırıp açılamayınca bu slogan havada kalıyor.
Şu kadar öğrencinin geldiği şu kadar ekonomik katkının sağlandığı bir anlayış kent için önemli fakat yeterli değil. Erzincan’da turizm adına bir şeyler yapılacaksa, şehir modernleşecekse, tarihi ve kültürel dokusu ortaya çıkarılacaksa üniversitenin lokomotifliğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Son yıllarda kentin kültür ve sanatına değer veren ve eserler ortaya koyan hocalarımız var.
Aynı şekilde Üniversite –sanayi işbirliği mevcut sarmalı kırmak için atılan önemli adımlardı. Ve yine Sayın Rektör’ün “Girişimci Üniversite” kavramına sürekli vurgu yapması da çağın üniversite anlayışını yakaladığımızı gösteriyor. Vizyonda sıkıntı yok. Sorun, bu söylenenleri gerçekleştirmek için kaçta ne araştırma projesi yürüteceğiz, üniversiteyi geliştirmek için ne gibi teklifler ve projeler var. Üniversiteye ne kadar girdi sağlanması hedefleniyor, Akademik kadronun performansı bu vizyona yetecek mi? Yani söylenenlerle yapılacaklar arasındaki fark Erzincan Üniversitesinin başarısını gösterecektir.
MUSTAFA ALICIYI DİNLERKEN
Prof. Dr. Mustafa Alıcı akademik yılın açılışında etkileyici bir konferans verdi. Doğu anlayışı ile batı anlayışını karşılaştırdı, aradaki farkı ortaya koydu. Hindistan’ın ruhu, Batının ise maddeyi öne çıkardığını İslam’ın ise ikisini uzlaştıran bir tavır ortaya koyduğunu belirterek İslam’ın kucaklayıcılığından bahsetti.…
Hocamızla tanışıklığımız henüz yeni.
Bir talebe olarak üniversitede derslerine katılmak için kendisinden izin aldım fakat hiç fırsatım olamadı. Talebesi olamasam da ara ara sohbet etme imkânı buluyorum. Herkese hararetle tavsiye ederim.
 Mustafa Hocam İslami ilimleri, İslam felsefesi, İslam tarihi konularında birikimli bir insan…
Uzmanlık alanı ise Dinler Tarihi, medeniyetler ve sistemler tarihi...
Dört Dil biliyor. Avrupa’da özelliklede Vatikan’ın bulunduğu bir kültürü uzun yıllar teneffüs etmesi ona yeni ufuklar açan deneyimler kazandırmış. Avrupada’ki senelerini tükenmez bir aşk içinde çalışarak geçirmiş. “Evrimci Politeizm-Devrimci Monoteizm: Erken Kültürlerde Yüce Tanrı Fikrine Etnolojik ve Fenomenolojik Yaklaşımlar” isimli eserini piyasada bulabilirsiniz.
Mustafa Hocam Sipyatağı köyünden…
Erzincanlıların gurur duyması gereken bir bilim adamı…