Eski dönemlerde, özellikle Ramazan ayında, toplumda hayır ve hasenat işleri farklı adetler çerçevesinde yapılırdı. Bu geleneklerden en dikkat çekeni ise "Zimem Defteri" idi. Günümüzde daha çok "veresiye defteri" olarak bilinen zimem defteri, esnafın, alacaklarını sonra tahsil etmek için tuttuğu bir borç kaydını içerirdi.
Zimem defterinin kullanılma şekli oldukça ilginçti. Ramazan ayında, hali vakti yerinde olan kişiler, bulundukları yerlerden uzak semtlere giderek bakkal, manav ve diğer küçük esnafın dükkanlarına uğrar, zimem defterlerinin var olup olmadığını sorarlardı. Eğer bir esnafta zimem defteri bulunuyorsa, hayırsever kişiler bu defteri tamamen satın alarak veya rastgele sayfalar kopararak, üzerindeki borçları öderlerdi. Bu şekilde, alacakların ödenmesi sağlanır ve borçluların sıkıntısı giderilirdi.
Zimem defteri geleneği, bir anlamda sadakayı gizlice verme anlamına geliyordu. Borcu ödeyen kişi, kimi borçtan kurtardığını, borçlular da kendilerini kimin kurtardığını bilmezdi. Bu uygulama, İslam’ın "Sağ elin verdiğini sol el görmemeli" prensibini de en iyi şekilde yaşatan bir gelenek olarak öne çıkıyordu. Hem yardım eden hem de yardım alan, birbirini tanımadan, anonim bir şekilde bu iyiliği paylaşır, Ramazan ayının manevi havasına katkı sağlardı.
Bu gelenek, sadece maddi yardımı değil, aynı zamanda toplumdaki dayanışmayı ve yardımlaşmayı teşvik ediyordu. Zimem defteri uygulaması, bir bakıma toplumun ruhsal bütünlüğünü de güçlendiriyordu; çünkü herkesin ihtiyacı olduğunda elinden geleni yapması, toplumda güçlü bir bağlılık duygusu oluşturuyordu.
Bugün, her ne kadar bu gelenek unutulmuş olsa da, geçmişteki iyilik anlayışını ve yardımlaşma kültürünü hatırlamak, hala anlamlı ve önemli bir ders niteliğindedir. Zimem defteri, tarihin derinliklerinden gelen bir yardımlaşma simgesidir; yardımseverlik ve gizli iyiliklerin gerçek anlamını yansıtan bir hatıra olarak hafızalarımızda yerini almalıdır.