KÜLTÜR-SANAT

Sıkça kullandığımız fakat asıl anlamını bilmediğimiz kelimeler

Biz ne söylüyoruz!

Abone Ol

Asırlardır kullandığımız fakat anlamları hakkında hiçbir fikrimizin olmadığı bazı kelimeleri oldukça sık kullanan bir toplum olarak çoğu zaman ne söylediğimizi bilmiyoruz desek yanlış olmaz. aşağıda sırasladığımız kelimelerin bir çoğunun asıl anlamlarını öğrendiğinizde bizlere hak vereceksiniz. Peki sıkça kullanılan ve manalarının pek bilinmediği o kelimeler neler?

Sittin sene : Sittin = altmış, yani "sittin sene bitmez bu iş" gibi bir cümle bahsi geçen işin bitmesine daha çok olduğunu belirtiyor.

Fodul : Özellikle kel arkadaşların bu lafı duymama ihtimali yoktur. Hem kel hem fodul derler ya, üstünlük taslayan, kibirlenen anlamı taşırmış.

Çil : Avlanan bir kuş türüymüş, ufak tefekmiş bir de. Tüfeğin sesini duyunca her mantıklı canlı gibi sağa sola hızla kaçıştığından "çil yavrusu gibi dağılmak" sözüne de ilham vermişler.

Panik : Güzide Yunan mitoloji karakterlerinden yarı keçi yarı insan Pan'ın şakacılığından çıkmış bu kelime. Bu arkadaş beklenmedik anlarda milletin önüne çıkıp onları şaşırtmayı sever, insanlar da panik olurlarmış.

Efkâr : Bir diğer çoğul olma durumu da bu kelimede karşımıza çıkıyor. Fikir'in çoğulu. Yani efkârlıyım diyen kişi aslında kederliyim, dertliyim değil düşünceliyim diyor, biz onu yanlış anlıyoruz.

Kıro : Kürtçede erkek çocuk demektir.

Bızdık : Ermenice bir kelime olan bızdık, ufak, küçük anlamına geliyormuş, "ufaklık" anlamında bir hitap sözcüğü olarak kullanılması gayet sevimli olur.

Hodri meydan : "Hayda bre" kısalıp hodri olmuş. Ardına bir de meydan eklenince, buyur meydanda kapışalım anlamını doğurmuş.

Zıvana : Marangozların dediğine göre ahşap mobilyaların (masa, sandalye gibi) bağlantı yerlerindeki kritik noktaların adıymış zıvana, eğer bu mobilyalar kötü kullanılır ve bu kısımlara zarar gelirse, o eşya bir daha iflah olmazmış.

Mihenk taşı : Denktaşı olarak da bilinen bu taş, altın veya gümüşe sürülünce oluşan izlerden madenin saflık derecesini belirlemeye yararmış. Kısaca saflık ölçer. Tam doğru kullanıyoruz denemez, çok yanlış kullanmasak da.

Kallavi : Yap şöyle bir kahve, kallavi olsun gibi bir kullanım nasıl oturmuş bilinmez ama kallavi Osmanlıda sadrazamın kavuğunun adı. Heybetli bir kavuk ve temsil ettiği güç efsane, o yüzden "çok sağlam" anlamında kullanıyor olabiliriz.

Bendeniz : Anlamının en bilinmediğini düşündüğümüz kelimelerden birisi de bendeniz'dir daha doğrusu "bende"dir. Bende, köle/kul demektir, birine kendimizi takdim ederken "bendeniz isim soyisim" dediğiniz zaman, emrinize amadeyim anlamı taşır

Eşya : Eşya kelimesi "şey"in çoğuludur, şeyler anlamında yani. Anlamını bilerek kullanmak daha güzel. Bu durumda eşyalar demek aslında yanlış oluyor.

Yosma : Güzel alımlı kadın anlamına gelen bu kelimenin anlamı gitgide kolay kadına doğru kaymıştır, neden böyle olmuştur bilmesek de doğru anlamıyla kullanabilen insanlar nadir de olsa vardır hâlâ.

Abaza : Abazalar Kafkas halklarından biri, bu halka mensup kişiler de haliyle Abaza oluyor. Bir grup aşırı komik insan da abazan yerine Abaza diyerek çok eğleniyor.

Ahkâm : "Bana hükümler verme" desek güzel olmaz ama "bana ahkâm kesme" demek çok güzel. İşte bu ahkâm kelimesi hüküm kelimesinin çoğulu oluyor.

Şamar oğlanı : Avrupa'da her asilzade okula halktan bir yaşıtıyla beraber gönderilirmiş, asil olan bir hata işleyince, bunun cezasını halktan olan çekermiş.

Hergele : Denilir ki binek olmaya ya da yük taşımaya alıştırılmamış eşek veya at sürüsü. Anlamını bilince hergelelik yapmak daha güzel geliyor kulağa. Boş boş bir işe yaramadan gezip durmak.

Fiyasko : Venedikli şişe işçileri üretim aşamasında en ufak bir hata bile olsa bunu fiyasko kabul edip o şişeyi ayırırlarmış, böylece potansiyel bir vazo yerine sıradan bir şişe kalırmış ellerinde.

İzbandut: Çağrıştırdığı şeyler anlamından pek uzak olmasa da yine de aşina sayılmayız. Osmanlı dönemindeki deniz eşkıyalarına izbandut denirdi, anlamı buradan geliyor.

Celse: 'Tek celsede...' diye başlayan cümleleri biliriz, genellikle de hukuk literatüründen aşinayız. Celse TDK'ya göre ''Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığı birleşimlerden her biri'' olarak tanımlanıyor.

Ukala: Hiç uzatmaya gerek yok, ukala akıl kelimesinin çoğulu. Yani 'akıllar' demek.

Ajitasyon: Duygu sömrüsüyle eş anlamlı olarak kullandığımız ajitasyon TDK'ya göre ''körükleme' anlamına geliyor. Belki de bir etki yaratırken kullanıldığı için bu biçimde evrilmiş.

Yanlış anladığımız bu kelimeler lafın yeri geldiğinde kullanılan alanlara nasıl gitti derseniz bu konuda bilgimiz yok.