Meğer evde hayat varmış… Dışarı çıkmamakla öğrendik.

Arayı ne kadar açmışız evimizle? Eşimiz, çocuklarımız, anamız-babamız…

Biz yaramaz çocuklar çok oynadık sokaklarda… Çok bağırdık.

Artık akşam oldu… Görünmez bir dost bizi ikaz etti:

-Yeter artık, dedi…”Haydi evinize”.

Evimiz sığınağımız… Ailemiz keza… Ki, düşmanımızın sirayet edemediği muhkem

kalemiz;

 Evimiz...

Bağrını açmış, hasretini sermiş, sofrasını kurmuş; sıcacık çorbasının kokusunu kapı

aralığından hissettiğinizde “nefis olmak” ve nefes almakla hürriyetinize kavuştuğunuzu

anlayacağınız ocağınız değil mi?

Evde hayat varmış…

Nasıl olmasın?

Hele bir dışarı çıkın:

-O da nesi?

Ağzınızda kelepçe!

Dudaklarınızdan neler dökülmüş, ne konuşmuşsunuz, ne kem söz söylemişsiniz de bu

               böyle olmuş?

Sahi kirli, bulaşık insan eli…

Nereye dokunmuşsa bir iz bırakmış… Her taraf kirlenmiş.

Kara ve deniz… Mahalle ve şehir… Park ve bahçe…

Kâinatta bir nezafetsizlik görünüyor ki,

Görünmez bir dost söyledi:

-Hadi evinize,

Kalenize sığının…

Kalabalıklardan kurtulun

Hele bir nefes alın

Ve kelepçenizi çıkarın bakalım!