Erzincan’ın tarihi kültürel miraslarından olan Mamahatun Külliyesi ve birimlerinden biri olan türbesinin acıklı bir hikayesi olduğunu biliyor muydunuz. Mamahatun ile ilgili bu enfes hikaye ve bilgileri sizler için bir araya getirdik.  
Öncelikle Mama Hatun kimdir, yaptırdığı bu eser ile ilgili detaylı bilgiler neler? Bu soruların cevabını verdikten sonra kulaktan kulağa gezen bu acıklı hikayeyinin detaylarına geçeceğiz.

Mama Hatun kimdir?

Saltukoğulları Hükümdarı II. İzzettin Saltuk'un kızı Saltukoğulları Beyliği'nin hükümdarı.
1191 yılında hükümdar olmuştur. Eyyubiler'in Ahlat'ı kuşattıklattıkları sırada çevre beyliklerine ait ordularla, Ahlat'a yardıma giden Saltuklu kuvvetlerinin başında bulunmaktaydı. Hükümdarlığının ilk yıllarındaki durumu açıklık kazanmamış olmakla beraber, yeğenlerine karşı kararlı ve güçlü bir şekilde mücadele ederek 10 yıl hükümdarlığını sürdürmüştür. Mama Hatun Mısır ve Suriye Meliki El Adil'den kendisine uygun soylu biriyle evlenmesi konusunda istekleri gerçekleşememiş, kadın hükümdar olmanın güçlükleri nedeniyle siyasi yaşamından ayrılmıştır. Onun daha sonraki yıllarda nasıl yaşayıp, kaç yaşında öldüğü bilinmiyor. Ancak, hayatının son yıllarını Tercan'da geçirmiş olması ve buradaki türbede defnedilmesi ile Tercan, bir süre onun adıyla anılmıştır. Bu soylu kadın hükümdar, Tercan'da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa etmiştir.

mamahatun (3)_1280x853

Sultan Alparslan’ın komutanlarından olan Saltuk Bey tarafından 1071 yılından kurulan Saltuklu devleti 1202 yılında yıkılmıştır. Bu süre içerisinde birçok kültürel mirasını bize bırakan Saltuklu Beyliği, eserleriyle Türk-İslam Sanatına katkılar sağlamıştır. Bu eserlerden belki de en önemlilerinden birisi Bugün Erzincan’ın Tercan ilçesindeki Mama Hatun Külliyesi biriminden biri olan Mama Hatun türbesidir.

Mama Hatun Türbesi, diğer türbeler gibi sadece bir bölümden oluşmaz. İnsanlar bu türbeyi çok sık ziyaret ettikleri için aynı zamanda yanına yine oldukça eski zamanlarda bir kervansaray, hamam ve bir de mescit yapılmıştır. Bu bölümlerde insanlara çok uzun yıllar boyunca hizmet etmiş ve eski kervanların en büyük konaklama alanlarından biri olmuştur. Yanı tüm bu alana bakıldığında bir külliye görünüşündedir. Bu nedenle Mama Hatun Türbesi, insanları ağırlamaya devam etmektedir. Yani bu bölümler aynı zamanda bir tarihi yaşattığı için birçok insan sadece türbe için değil, aynı zaman tarih severler için de büyük bir önem taşır. Bu nedenle Mama Hatun Türbesinin çok büyük bir tarihi özelliği de bulunmaktadır. Bu türbe, görüntüsü itibari ile diğer türbelere göre çok daha güzeldir ve Anadoluyu anlatan bir yapısı bulunur. Ülkemizde bu türbeye benzeyen herhangi bir türbe bulunmaz. Eşi benzeri olmayan Mama hatun Türbesi Ahlat Kümbetlerini andırdığı için insanlar bazen bu türbeyi Ahlat kümbetlerine benzetir. Mama Hatun Türbesinin diğer türbelere göre bir diğer özelliği ise sarı sarı taşlardan ve iki ayrı bölümden oluşmasıdır. Bu bölümler son derece itinalı bir işçilik ile yapılmış ve o zamanın mimarisi olmasına rağmen çok büyük önem taşır.

mamahatun (1)_1280x660

Saltuklu dönemine ait olan türbe, 12.yy sonu ya da 13. yy başında öldüğü tahmin edilen Saltuklu Erzurum sahibesi Mama Hatun için yaptırılmıştır. Mimarı Ahlatlı Ebul-nema bin Mufad-dalü`l-Ahval`dır. Türbe, dairesel planlı mimari özelliği ile Anadolu türbe mimarisi içindeki tek özgün eser olarak dikkat çeker.

Türbe kapısı üzerinde bulunan 5 kitabenin dördünde kurandan alınan ayet, Hazreti Muhammed ile 4 Halifenin adları, birinde ise mimarın adı yazılıdır. Ortadaki sivri külahlı kümbet, kimi aynlıkları dışında, genel çizgileriyle Ahlat kümbetlerini andırmaktadır. Sarımsı kesme kireç taşından inşa edilen yapı, iki bölümden oluşur.

mamahatun (4)_1280x853

Ortadaki kümbet ve çevresinde 2.50 m kalınlığında dairesel duvarla çevrilmiştir. Çevre duvar, içten 11 nişlidir. Bu nişlere Mama Hatun`un yakınlarının sandukaları yerleştirilmiştir. T.Erdoğan Şahin`e göre, Evliya Çelebi`nin gördüğü orijinal süslemeli mermer sandukanın yerine, günümüzde geç dönemlere ait sembolik bir sanduka bulunmaktadır. Ortada yükselen kümbet iki katlıdır. Dıştan 8 dışbükey dilimler, köşelerde ince uzun sütuncelerle son bulmaktadır. 8 köşeli kaide üstünde yükselen kümbetin altında çapraz tonozlu mezar odası vardır. Üst kattaki mescide 7 basamakla çıkılmaktadır. Taçkapı mukarnas dolgu, geometrik motifler, çok dilimli rozetler ve dörtlü düğümlerle bezenmiştir. Bordürlü dikdörtgen niş içindeki mazgal pencereler üzüm salkımı, palmet ve rumi süslemelidir.

mamahatun (2)_1280x852

Mama Hatun Kervansarayı, Hamamı ve Mescidi: Yapım kitabesi bulunmayan kervansarayın 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. T.Erdoğan Şahin; A.Tevhid ve Ravendi`yi kaynak göstererek yapının 13. yüzyılda inşa edildiği görüşündedir.
Türbenin 30 m doğusundadır. Onarımlar nedeniyle özgün biçimini yitirmiştir. Yakın bir geçmişte çevre düzenlemesi ile birlikte restorasyonu yapılmıştır. Ana hatlarıyla Osmanlı kent hanları planındadır. Sarımsı renkte, düzgün kesme kireç taşı ile inşa edilmiştir. Çevre duvarı konik çatılı 16 silindirik yarım kuleyle desteklenmiştir. Doğuda sivri kemerli taçkapı vardır. Girişin sağ ve solunda dikdörtgen planlı mekanlar sıralanır. Ortada üstü açık avlu, kuzey ve güneyinde yük hayvanları için uzun ahırlar ve bir dizi hücre bulunmaktadır. Planı ve mimari özellikleriyle 12. yüzyıl sonunda yapıldığı sanılmaktadır.
Kervansarayın kuzeydoğu köşesinde yer alan Mama Hatun Hamamı, kitabesi olmamakla birlikte kervansarayla aynı zamanda yapıldığı sanılmaktadır. Orijinal özelliklerini oldukça yitirmiştir.

Erzincan Yaylabaşı köyündeki” Alkarısı” efsanesi: Hem anlatması hem dinlemesi pek keyifli Erzincan Yaylabaşı köyündeki” Alkarısı” efsanesi: Hem anlatması hem dinlemesi pek keyifli

Külliye içerisinde bulunan ve Evliya Çelebi`nin sözünü ettiği mescit, I.Dünya Savaşı`nda yıkılmış, daha sonra yerine bir cami inşa edilmiştir.

Mama Hatun’un efsaneleşen hikayesi

Erzincan’ ın  Tercan ilçesinde bir kervan sarayın yanındaki türbede yatan Mama Hatun bir Türk Beyi’nin kızı idi. Dünyada bir iz bırakmak için  bir türbe yaptırmaya karar verir.

Görevlendirdiği mimar sanatının bütün olanaklarını kullanarak  türbenin temelini attı. Duvarlar su basmanını aşmış, sıra sıra yükselmeye başlamıştı. Ne var ki hatun işin her evresini büyük bir ilgi ile izliyordu. Bu amaçla da hemen her gün iş alanına gelerek yapılanları denetliyordu. Hatunun her geliş gidişi ona derin bir ilgi duyan mimarbaşının ruhunda kaynaşan kabarcıkları biraz daha artırıyordu. Bu çoşku kabarcıkları bir yandan işin daha hızlı yürümesini sağlıyor öte taraftan hatuna yönelik dupduru sevgiyi iyiden iyiye yoğunlaştırıyordu. Hatun mimarın durum ve davranışlarındaki değişikliği sezinlemekte gecikmedi. Ama bilmezlikten, görmezlikten geliyordu.

Gün oldu bu tutku mimarın uykularını kaçırdı. Duygularını açığa vurmaktan başka çıkar yol olmadığını düşündü. Yüz yüze  geldikleri, baş başa kaldıkları bir gün niyetini açıkladı. Türbenin bitiminden sonra yaşamlarını birleştirmeyi, yepyeni bir yuva kurmayı önerdi. Hatun ilk cevabında, bu işin kolay olmadığını, kendisin bir bey kızı olduğunu söyledi. Daha sonraki konuşmalarında kurmayı düşündükleri yuvada mutluluğa ermenin  olanaksızlığını bildirdi. ‘’El ne söyler.’’ Kaygısı içinde hep olumsuz karşılıklar veriyordu. Şu var ki hiçbir konuşmasında karşısındakini  büsbütün karanlıklara boğmuyor,  sözü kestirip atmıyordu. Bu nedenle de mimar için umut kapıları kesinkes kapanmamış oluyordu. Ölmeyen umutlar, kapanmayan kapılar kişioğlunun  gönlünde bitip tükenmek bilmeyen bir güç kaynağıdır.

Mimar yapı işini büyük  bir titizlik içinde yürüttü. Günü geldi türbenin kubbesini de kapatacaktı. Son taşı yerine yerleştirmeden hatunun son sözünü işitmek istiyordu. Olumlu karşılık alacağına hâlâ  inanıyordu.
Bir gün Mama Hatun mimarbaşına kırk yumurta gönderdi. Bunlardan her birini günün üç öğününde  yesin diye haber saldı. Öğünler günleri izlemiş, günler ilerlemişti. Mimar hatunun  bu buyruğunu da yerine getirdi. Yumurtaları birer birer yedi. Sonra huzura kabul edildi. Ne yazık ki Mama Hatun’un son konuşması susturucu olmuştu: ’’ Mimarbaşı sen büyük bir sanat adamısın. Ünün her ülkeye yayılmıştır. Sen istersen zengin çocukları, ağa kızları sana kollarını açmaya hazırlar. Sen neden kısmetini bu yolda aramazsın da ille bana gönül bağlarsın. Ben bir hükümdar kızıyım ama insan olarak diğer kadınlardan ayrı bir yaratılışta değilim. Sana kırk yumurta göndermiştim. Bunları yedin. Tatları  bakımından aralarında bir fark var mıydı? İşte kadınlar da  bu yumurtalar gibidir. Sen bu olmayacak sevdadan vazgeç. Sen işini bitirip teslim ettikten sonra kendine uygun başka bir gönül ortağı aramaya bak.’’

Mimar bu kesin ve olumsuz cevap karşısında iliklerine kadar sarsıldı. Ta derinden ürperdi. Batan varlığı ile sendeledi. Yere yıkılmamak için yanındaki duvara güçlükle tutunabildi. Elindeki  külüngü var gücü göğe fırlattı,  başını altına tuttu. Hızla düşen ağır külüngün altında soğuk bir ürperişle can verdi. Bu kendine kıyış yüzyılların ötesinden bir ses gibi Mama Hatun’un türbesinden buram buram tüten bir acının silinmez izini taşır.

1640 yılında Tercan’a gelen Evliya Çelebi, en önemli eseri olan Seyahatname’sinde, burası ile ilgili olarak Tercanlı Ali Ağa’nın zeâmeti ve müslüman bir köy olduğunu, “azîze” diye vasıflandırdığı Mama Hâtun’un padişahlardan birinin “yıldız gibi temiz” kızı olup türbesinin ziyaret edildiğini, nakışlı ve uzunca mermer sanduka ile türbeye yakın bir câmi ve bir hamamın bulunduğunu, yedi yıl sonraki gelişinde ise köyün 100 hâneden 200 hâneye çıktığını, “bir hayır sahibi kadın” diye andığı Mama Hâtun’un tahsis ettiği vakfa ait gelir kaynaklarına el konulduğunu, bu yüzden sahipsiz kalan imâretin harabe olmaya yüz tuttuğunu belirtmektedir.

Vefat tarihi tam olarak bilinemeyen Mama Hâtun’un kabri, Tercan’da yaptırmış olduğu külliyenin içinde bulunmaktadır. Cesareti, gâziliği ve beyliği ile adını tarihe yazdıran ve bu meziyetlerle örnek olan Mama Hâtun’u rahmet ile yâd ediyoruz.

Mamahatun ile ilgili sıkça anlatılan bu hikayeye benzer bir kaç senaryo daha dilden dile dolaşmakta. Hangisinin asıl hikayeyi yansıttığı ise muamma. Haberimizde ele aldığımız bu hikayenin efsaneleşen hikaye senaryolarından sadece bir tanesi olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.


 

Editör: Merve Kiraz