Ülkemizin halk danslarında ne kadar meşhur olduğunu herhalde söylememize gerek yok. Birçok yöremizde farklı kültürlerle kaynaşma sonucu değişik fügürleri meydana getiren ve zamanla daha da zenginleşerek bugünlere kadar gelmiş olan halk oyunlarımız aslında yörelerimizin tarihini gerek kıyafetler gerekse figürlerle bugünlere kadar yansıtmış. Bu konuda yine meşhur olan illerimizden Malatya’nın halk oyunlarını ele alıyoruz. Halay bölgesinin tam içerisinde yer alan Malatyahalayın dışında farklı oyunlarla da adından sıkça söz ettirmekte. Farklı illerle kaynaşma içerisinde olduğu için de kültür aloşverişi daima dinamik bir halde devam etmiş bu halk oyunları da yansımıştır.
Örneğin, Elazığ'da delilo, Adıyaman'da beşayak, papurinin ise Bitlis'te oynandığı görülür.
İşte Malatya’da oldukça meşhur olan halk oyunları;
Halaylar, davul-zurna eşliğinde oynanır. Yörede halay çekmeye "Dillân Çekme" denilir. Beş kişiyle oynanan halayın başını çeken oyuncuya "halay başı" sonundaki oyuncuya "Pöççü" denilir. Her ikisi de elinde mendil bulundurur.
Çalgı olarak; davul, zurna, kaval başta olmak üzere bağlama, cümbüş ve darbuka çalınmaktadır. Arapgir ilçesinde klarnet daha yaygındır. Diğer taraftan halayların yanısıra toplu oynanan ve törensel bir karakter arzeden semahlar vardır. Malatya ve çevresinde Hızır Semahı, Bozok Semahı, Demdem Semahı, Arguvan Semahı, Kırat Semahı oynanmaktadır. Kına havası olarak bilinen "Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter" türküsü genç kızlar ve kadınlar tarafından kına yakılırken oynanır.
Malatya'da oynanan oyunlarda giysiler bu yöreyi tamamen yansıtmaz. İlçeler arasında değişik giysilere rastlanır. Genellikle halk oyunlarında, erkekler başlarına "Küm" denilen ak işlemeli "Papak" takarlar, Ancak, zaman zaman oyunlarda erkeklerin başı açıktır.
Bayanlarda başta "Küllük" adı verilen etrafı altın liralarla çevrili fes, fesin üstüne "Pusu" takılır. En üstü ise dolak, ya da yazma bağlanır. "Şalvar", "Üç etek" ve üç eteğin üzerine bernavile denilen önlük giyilir. Bele sarılan renkli şalın kenarına beyaz ve kırmızı renkli mendil takılır. Ayakta ise nakışlı çorap ve siyah renkli yemeni bulunur.
Oyunların başlıcaları şunlardır:
Ağırlama (Grani, Ağır, Ağır Malatya)/Alkışta (Arkuşta, Yarkutta, Halkuşta, Harkuşta)/. Aşırma Halayı / Arapgir Halayı/Bapuri (Papuri, Papori, Pagpuri)/Berde/Başayak Halayı/Çarşı Su Halayı/Cezayir
Oyunu/Çeçer/Dillan/Değirmenci Halayı/Delilo Halayı/ Gelin Halayı (Yüksek Ayvanlarda Bülbüller Öter)/Gerzani Halayı/Gezinti/Güvenk (Kevenkj/Güzeller (Nâri)/Hem Hime (Hımhime)/Heyhat/Hoplama/Halayı/Hoşgeldin/ Karahisar Halayı/Keçike (Koçike), Keçikey, Lorke, (Lorki) Halayı/ Kemaliye Tamzarası/Kırıkhan/Kol
TURA OYUNU
Tura oyunu iki ekipten oluşur. Taraflar gurup olarak köy köy veya farklı köylerden guruplar oluşturarak ayrılırlar. Önceden hazırlanmış turalar gelir. Turalar örülmüş kemer biçiminde ki ipler biçimin de olur. Ya da bükülmüş bezlerden de yapılanlar vardır. Ekipler belirlenince davul zurna tura havası çalmaya başlar. Tura havası çalınca turacılarda büyük bir heyecan başlar. Tura aslında bir savaş oyunudur. Askere gidecek delikanlıları acıya alıştırmak amacıyla folklorumuza yer etmiştir. Hem rakibine vurarak saldırıyı, hem de rakibinin saldırılarından savunmayı içermekte. Bir nevi savunma ve saldırıdır. Turada rakibe dayak atmak çok zevkli olduğunu herkes bilir. Dayak yemenin zevkli olduğunu söyleyen turacılar da yok değil. İyi bir tura ( kamçı ) yiyen oyuncunun daha iyi oynadığı turacılar tarafından söylenir. Taraflar hazırlanınca turacılar meydana çıkar. Davul zurna eşliğinde kamçılar çalışmaya başlar. Herkesin ayrı bir tura oynama şekline tanık olursunuz. Gerçekten tura insanların bir şekilde kendini ispatlama biçimidir.
Rakibe nasıl nerede vuracağını iyi hesaplamak zorunda. Vurduğunda kamçısının istediği biçimde hedefe ulaştıran büyük bir haz duyar. Bir yandan çeşitli sesler çıkartarak kendini motive eder. İyi bir vuruştan sonra meydan da bir horoz gibi kabararak meydan okumayı ihmal etmezler. Kimisi çok vurmayı tercih etse de kimisi az ve öz vurmayı tercih eder. Asıl turacılar genelde az ve öz vurmayı seçerler. Oyuncu vurma işlevini bitirince turayı kendi arkadaşına vererek meydandan bir kez daha geçerek rakibine vurma şansı verir. Bu sırada vurulan turaları hiç hükmü yokmuş havası yaratır. Vururken ne kadar şiddetli vurduğunu nara atarak destekleyen turacı, rakibin vuruşlarını küçümseyerek hareket eder. Tura oyunun da nereye vurulması gerektiğini belirleyen kuralar vardır. Genelde bel kısmına vurulması gerekir. Boyundan kemere kadar olan alan vurma alanıdır. Kafa ve kalçalar yasak bölgedir. Bacaklara da vurmak yasaktır. Kimi zaman bu bölgeye yanlışlıkla vuran turacı küçümsenir. Kural dışı çıkanlar nazikçe uyaranlar olsa da kızarak uyaranlarda olur. Turaya girmeden kalın elbise ve yelekler giyilerek korunma sağlanmaya çalışır.
Bazıları sadece gömlekle turaya girerek “Senin vurduğun turadan ne çıkar” gibi rakibini küçümseme tavırlar sergiler. Ya da acıya ne kadar dayanıklı olduğuna dair seyircilerine bir mesaj vererek kendini kanıtlamış olur. Bütün tura oyunların da kişinin kendi rüştünü ispatlaması tavrı söz konusudur. Vuruş şeklinden tutun da tura oynarken sergilediği davranış şeklerinde bunları görebilirsiniz. “Tura oyunu” isminden de anlaşıldığı gibi bir oyundur. Burada bütün amaç vurmak değildir. Vururken çeşitli figürler sergileyerek folklorik bir yapı kazandırmak. İlk tura oyununu lisede öğrenci iken Gökağaç köyünde bir düğünde izleme sansım oldu. Hıdır Kabakçı sergilediği figürler bende büyük beğeni ile iz bırakmıştı. Turayı alıp rakibine saldırdığı zaman, sahnenin orta yerine gelip turasıyla ( Kamçı ) yere bir tane vurup etrafında bir daire şeklinde dönüp naralar atarak, rakibini takip edip bir tane vurmak koşuluyla hareketini tamamlardı. Turayı yere vurup etrafında dönmesi onu hem heybetli hem de sevecen yapardı. Turayı izlediğimde böylesi farklı hareketler beklesem de genelde rakibe vurmayı amaçlayan kişiler bu figürleri sergilemeye vakit ayırtmadan oynuyorlar. Amaç sadece vurmak olunca görüntü pek hoş olmuyor. Eskide çok iyi tura oynayan kişilerin hikâyeleri kulaktan kulağa anlatılır. Turaları akşamdan suya koyup daha fazla sertleştirerek acının dozunu artırmayı hedefleyen eski turacılara rağmen yeni nesil daha esnek.
Malatya'da her şölen ve düğünlerin de olmazsa olmazı olan halk oyunları hala yörenin kültürünü yansıtmaya devam eden ilk unsurlardan.
Kaynak: (Rıza PARLAK )