James Churchward, “Kayıp Kıta Mu’nun Kutsal Sembolleri” adlı kitabında, dünya dinlerinde kullanılan kutsal sembollerin kökenlerini ve anlamlarını araştıran bir çalışma ortaya koymuştur. Kitapta, farklı dinlerin sembollerinin ortak bir kökene dayandığına ve Mu Uygarlığı’nın dinsel sembollerinin dünya çapında kullanıldığına vurgu yapılmaktadır. Churchward, 50 senelik araştırma süresince bu konuda daha çok bilgi edinmek ve benzerlikleri tespit etmek amacı ile neredeyse bütün dünyayı dolaşmış ve incelemeler yapmıştır.

Ayrıca Meksika’da bulunan 2600’den fazla tablet üzerinde yapılan incelemeler, nörolog ve arkeolog Dr. William Niven tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu incelemeler, Churchward’ın teorisini destekler niteliktedir. Ayrıca Churchward’ın kitaplarında kaynak olarak kullandığı tek belgeler, sadece bu tabletler değildir. Troano Elyazması, Paskalya Adası Tabletleri, Hint ve Maya kayıtları, Mısır kayıtları, Lhasa belgesi, Codex Cortesianus gibi belgeler de bu konuda kaynak olarak kullanılmıştır.

Tabletlere Göre Mu Kıtası

Tabletlere göre Mu kıtası, kuzeyden güneye 5000 kilometre, doğudan batıya ise 3000 kilometrelik bir alanı kaplamakta ve 3 ayrı kara parçasından oluşmaktadır. Ayrıca çevresinde Endonezya, Polinezya, Quan Fernandez ve Paskalya gibi bazı adaların bulunduğu ifade edilmektedir. Bu adalarda Mu’ya ait kalıntılar bulunmuştur ve bu buluntuların tüneller, tapınaklar, heykeller ve semboller olduğu düşünülmektedir. Mu ile ilişkilendirilen Mısır, Hindistan, Maya-Aztek gibi imparatorlukların Mu’nun bir uzantısı veya kolonisi olduğu ileri sürülmektedir.

Mu dininin temeli, Tanrı’nın “Tek” olduğuna, ruhun ölümsüzlüğüne ve sürekli doğuşun ruhsal gelişim için gerekliliğine dayanmaktaydı. Bu nedenle, günümüzdeki karma ve reenkarnasyon gibi inançların atası olarak kabul edilir. Mu dininin en eski bilinen din olması sebebiyle, diğer dinlerin buradan etkilendiği düşünülmektedir. Ayrıca Mu Kıtası’nın batmasıyla ortaya çıkan su taşkınının, Nuh Tufanı olayının yaşanmasına sebep olduğu söylenmektedir.

Mu dininin dört temel kavramı vardır;
1- Tanrı tektir. Herşey ondan varolmuştur ve ona dönecektir.
2- Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez.
3- Ruh, mükemmelliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar.
4- Mükemmelliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir.

nacaal

Güneş Sembolü

Mu dininde Tanrı, yaşamın sembolü olan Güneş ile temsil edilirdi. Güneş, kolayca akılda kalması ve Tanrı’ya en uygun sembol olarak görülmesi nedeniyle tercih edilmişti. Bu yüzden Mu’ya “Güneş İmparatorluğu” denilmekteydi ve Güneş için “Ra” ismi kullanılmaktaydı. Ra ismi daha sonra Mısır ve Maya dinlerinde de aynı anlamda kullanılmıştır. Mısır’ın Güneş Tanrısı Ra olarak bilinir.

Güneş sembolü birçok kültürde hem tanrısal hem de sonsuzluğun sembolü olarak kullanılmıştır. Güneş, yaşam veren ve enerji kaynağı olan bir güç olarak görülür. Aynı zamanda güneşin yükselip batması, döngüsel hareketi ve her gün yeniden doğması da sonsuzluğun bir sembolü olarak yorumlanır. Güneş sembolü, çoğu zaman bir çember şeklinde resmedilir. Çemberin başı veya sonu olmadığı için sürekli devam eden bir döngüyü temsil eder.

Piramit Yapıların Anlamı

Mu kültürü, tüm kolonilerinde ruhun ölümsüzlüğünü ve sürekli yükselişini, sonunda Tanrı ile birleşerek en yüksek seviyeye ulaşmayı (Sonsuz Yaşam, Nirvana) tasvir eden bir kültürdür. Bu ruhani ilerlemeyi betimlemek amacıyla piramit yapılarını sembolik olarak inşa etmişlerdir. Her kat, farklı aşamaları temsil eder ve sonunda tamamlanır, mükemmelleşir.

Boyları 135 santimetre ağırlıkları 45 kilogramdı: Çiğ ilik tüketiyorlardı: Taş devri insanları… Boyları 135 santimetre ağırlıkları 45 kilogramdı: Çiğ ilik tüketiyorlardı: Taş devri insanları…

İnsanların ilkel bir dönemde bu tür piramit yapıları nasıl inşa ettikleri, daha gelişmiş bir medeniyetleri veya öğretileri olmadan nereden elde ettikleri her zaman araştırma konusu olmuştur. Mısır piramitleriyle ilgili bazı belgeseller ve açıklamalar yazılmıştır ve bu yapıların mühendislik yönleri gerçekten dikkate değerdir. İş gücü ve zamanın bol olduğu antik dönemde piramit inşa etmek mümkündür.

Ancak, bu yapılar sadece Mısır piramitleriyle sınırlı değildir. Meksika, Çin ve birçok ülkede de piramitler bulunmaktadır. Sadece Mısır inancında değil, dünyanın her bölgesindeki piramitlerin genel bir dünya inancıyla aynı fikirle inşa edildiği görülmektedir. Dip noktadan en yükseğe doğru sivrilen ve sonunda tamamlanan bir ruhani gelişim sembolüdür. Her bir inkarnasyonunuzda birkaç karma daha ödeyerek en sonunda temiz bir şekilde Nirvana’ya ulaşmayı temsi eden bir tapınaktır.

Güneşin Oğlu Sembolü

Mu kolonileri, kendilerini yönetebilecek düzeye ulaştıklarında imparatorluk veya krallık olarak örgütlenirken, ana yurda bağlı kalmışlardır. Bu şekilde dünya, tek bir merkezden yönetilen büyük bir aileye dönüşmüştür. Bu durum, Masonluk‘un “Tek Dünya Düzeni” felsefesiyle ve New Age Spiritüalizm’in misyonuyla da uyumlu bir anlayıştır. Bu düzen milletsiz, devletsiz ve ırksız bir toplum düzenini amaçlamaktadır.

Mu, dünyayı yöneten güç iken, Güneş ise Mu’nun küçük kolonilerinin oluşturduğu krallıkların sembolü haline gelmiştir. Ancak Mu tamamen parıldayan bir Güneş olarak temsil edilirken, koloni imparatorlukları parlamayan veya yarı görünen güneş sembollerini bayraklarında taşımışlardır. Bu şekilde Mu’ya bağlılıklarını sembolize etmişlerdir. Aynı zamanda, kolonilerdeki krallar da “Güneş’in Oğlu” unvanını almışlardır.

Hindistan’daki Maya kolonisi bir krallığa dönüştüğünde, ilk kral Ra Ma olarak adlandırılmıştır. Armalarında yarı görünen güneş sembolü bulunuyordu. Günümüzde bile hala güneş sembolünü taşımaktadırlar. Ancak Mu imparatorluğunun var olmadığından veya başka nedenlerden dolayı, güneş sembolleri artık yarı değil, tam şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte, krallar yine “Güneş’in Oğlu” unvanını almışlardır. Doğan güneş sembolü günümüzde de çeşitli ülkelerin bayraklarında görülmektedir. Bunlar arasında Japonya, Pers (Eski İran) ve bazı Orta Amerika cumhuriyetleri de bulunmaktadır.

Kare Sembolü

Kare sembolü, dört elementi (ateş, su, toprak, hava) temsil etmesiyle bilinir, çünkü dörtkenarı vardır. Aynı şekilde kare dört yönü (doğu, batı, kuzey, güney) temsil eder ve her bir yöne bir koruyucu atanmıştır. Bu nedenle zaman zaman “dünyanın dört bucağı” ifadesini kullanılır. Kare sembolü ayrıca evrenin dört temel yasasını temsil eder. Bu yasalar zaman içinde kutsal niteliklerle ilişkilendirilmiştir. Kutsal dörtlüyü sembolize etmek için haç da kullanılmaya başlanmıştır. Haç sembolü, Swastika gibi farklı anlamlarla değişkenlik gösterebilir.

Kullanılan semboller ve isimler zaman içinde değişebilir, ancak dört sembol her zaman aynı anlamı taşır. Mahşerin dört atlısı veya dört melek gibi ifadeler, genellikle dört sembolün aynı anlamı ifade ettiğini göstermek için kullanılır. Kutsal dörtlü, yedi emrin yapı taşları olarak kabul edilir. Tanrı yedi emir verdi ve bunları kutsal dörtlü aracılığıyla gerçekleştirdi. Büyük Dörtlü, zamanla farklı kültürlerde farklı isimlerle anıldı. Zerdüştçüler tarafından Amshaspand, İbraniler tarafından Elohim ve Seraph, Hesiodos’un Teogonia eserinde ise Rabiri ve Titonadları olarak biliniyorlardı. Günümüzde ise genel olarak Dört Büyük Melek terimi kullanılmaktadır.

Kanatlı Çember

Bu dört güç, çoğu zaman ortasında bir çemberle veya çemberin içinde resmedildiğinde, Tanrı’nın dört temel gücü yönettiğini veya dört temel gücün Tanrı ile bir olduğunu ve ondan kaynaklandığını ifade etmektedir. Bu bağlamda, dört temel gücü sembolize etmek için yaygın olarak kullanılan sembol ise kanatlı çemberdir.
Tüy kanatlı çember sembolü, bilinen en eski örneklerinden biri olarak Naacal kültüründe kullanılmıştır.

Guatemala’da Niven tarafından keşfedilen 2600’den fazla tabletin içinde tek kanatlı çember sembolü bulunmuştur. Asurlular, Babilliler ve Mısırlılar dönemine, kanatlı çember sembolünün en başarılı çağında olduğu görülmektedir. Mısır’da kanatlı çember sembolü farklı şekillerde kullanılmıştır. En bilindik haliyle Mısır’da görülen kanatlı çember sembolü, Kraliçe Hatşeput’un mezar odasında girişin karşısındaki duvarda resmedilmiştir. Kanatların eğik olması, özel himaye ve korumayı temsil ettiği düşünülmektedir. Ayrıca I. Tuthmosis’in mezar odasında da kanatlı çember sembolü bulunmaktadır. Kanatlı çember sembolü ayrıca Yunan kültüründe de kullanılmıştır.

Üçgen Sembolü

Üçgen sembolü, üçlü tanrı inancının temelini oluşturan bir semboldür. Üçgenin her bir kenarı, yeryüzünü, cenneti ve insanı/Tanrı’yı temsil etmektedir. Hristiyanlıkta ise bu üçgen, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak yorumlanmıştır. Üçgenin içine yerleştirilen Göz sembolü ise Ra’nın her şeyi gören gözünü temsil etmektedir. Bu sembol, Tanrı’nın ruhani evren, maddesel evren ve insan aklının arasında olduğu anlayışını aktarmaktadır.

Piramitlerin tepesine kristaller ve değerli metallerle yapılan baş işlemelerin, güneş ışığını yansıtmak gibi büyüsel amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir.Bu sembol, Mu’dan Osiris’e, Osiris’ten Hermes’e ve Hermes’ten Masonluğa kadar uzanan bir süreçte kullanılmıştır. Bu sembolün günümüzde bile Siyonizm, İlluminati gibi gruplarda açıkça kullanıldığı görülmektedir.

Ayrıca Üçlü Birlik inancını temsil etmek için Y harfi de kullanılmıştır. Y harfi, üç köşeyi bir arada gösteren bir harftir ve Uygur ve Çin kültürlerinde görülebilir. Çarmıhın başlangıçta tasarlanan şekli ve çarmıhta asılı duran insanın görünümü zaten Y şeklini andırır. Bu da “Bu kişi Tanrı huzurunda veya Tanrı’da kurban edildi-öldürüldü-cezalandırıldı” mesajını içermektedir. Üç sembolizminin bir diğer kaynağı, Mu’nun üç kara parçadan oluşmasıdır; Mu, Atlantis ve Lemurya.

Hz. Davud Yıldızı olarak da bilinen bir sembol, üçgenlerin bir araya gelerek oluşturduğu altı köşeli bir yıldızdır. Yukarıya dönük üçgen iyiliği ve Tanrı’ya giden yolu simgelerken, aşağıya bakan üçgen ise yeniden doğuşun yasası gereği geri dönüşü ve kötülüğü temsil eder. Bu sembol adaletin simgesidir ve aynı zamanda iyilik ve kötülüğün bir arada bulunduğunu ifade eder.

Bu sembollere sadece Mu’da değil, söz konusu olan tüm dinlerde rastlamak mümkündür. Zamanla Üçgen’in içine bir göz yerleştirilmiş, Kare Swastika’ya, ardından Haç veya Kanatlı Çember’e dönüştürülmüştür. Bu semboller hem Mu kayıtlarındaki yan sembollerdir hem de zaman içinde anlamları değiştirilerek kullanılan şifre niteliğinde sembollerdir.

Mu Kraliyet Arması

Mu Kraliyet Arması, çeşitli kültürlerde kullanılan sembollerden oluşmaktadır. Bu semboller, Hintliler, Maoriler, Nevada yerlileri, Meksikalılar ve Guatamalılar gibi topluluklar tarafından da benimsenmiştir. Armanın içerisindeki şekillerin Mu alfabesindeki “M” harfi olduğu ve kıtanın simgesel harfi olduğu düşünülmektedir.
Armanın dışında yer alan bölüm, dört sayısını ve dört gücü temsil eder. Armayı çevreleyen daire ise önemli bir sembol olan Güneşi temsil etmektedir. Bu üç sembolün birleşimiyle “Mu, Güneş İmparatorluğu” şeklinde bir anlam ortaya çıkar.

Armanın içindeki 8 köşeli yıldız ise önemlidir çünkü bu sembol, hala birçok kültürde aynı anlam bütünlüğüyle kullanılmaktadır. Özellikle Japonya’nın bayrağındaki güneş şekli ve “Güneş İmparatorluğu” olarak anılmaları, bu sembollerin kökenlerine dayanmaktadır. 8 köşeli yıldız aynı zamanda Güneş’in ışınlarını ve 8 temel noktayı simgeler. Bu sembol aynı zamanda Mu’nun dünyanın her yerinde hüküm sürdüğü inancını da yansıtır.

Mu Kozmik Diyagramı

Sembolde sekiz adet aşağı doğru inen şerit bulunmaktadır. Bu şekil, geriye dönüşü ve yeniden doğuşu simgelemektedir. Aynı zamanda, ruhun enkarne olurken geçmesi gereken sekiz aşamayı temsil etmektedir. Ruh, cansız varlık seviyesinden üstün insan seviyesine kadar yükselmek için bu sekiz yol üzerinden ilerlemelidir.

Spiritüalizm Dini’ni konu alan bazı kitaplarda da sekiz Varlık Boyutu’ndan bahsedilir. Dünyadaki insanlar henüz dördüncü Varlık Boyutu seviyesindedirler. Varlık kademeleri, atomlardan bitkilere, hayvanlara, insanlara ve hatta diğer uzaylı yaşam formlarına ve meleklere kadar uzanır. Sekizinci aşama, Tanrı Katı olarak kabul edilir.

Semboldeki altı köşeli yıldızın çevresindeki çember, dünyadan başka âlemlerin var olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanı sıra, dışarıdaki 12 fisto, insanın kaçınması gereken 12 kötülüğü simgeler. İnsan ruhu, diğer âlemlere geçmeden önce, bu dünyevi 12 kötü eğilimden kurtulmak zorundadır. Bu 12 kötü eğilim, iğvanın sembolik bir göstergesidir.

Semboldeki altı köşeli yıldız, adaleti ve dengeyi temsil ederken, iyinin ve kötünün bir arada bulunduğunu simgeler. Yıldızın dışındaki daire, Tanrı’nın her şeyi kuşattığını ve üzerinde olduğunu gösterirken, ortasındaki daire Güneş Ra’yı, yani Tanrı’yı ve aynı zamanda her şeyi gözlemleyen gözünü temsil eder. Bu sembol ayrıca Mısır’da da kullanılmış ve Masonluk gibi bazı örgütlerde de hala kullanılmaktadır.

Sütun Sembolü

Tapınakların girişine 2 Sütun dikilir ve bu sütunların yıkılması, tapınağın da yıkılması anlamına gelir. Afrika yerlileri ve Pasifik adalarında, tıpkı bir put gibi, 2 uzun Totem Direği (Sütun) dikilir ve tapınma aracı olarak kullanılır. Bu uygulama aynı şekilde Yeni Zelanda ve Kuzeybatı Amerika’da da görülmektedir. İnsanlığın ilk çağlarından beri önemli bir rol oynamıştır. Mısırlılar, mitolojilerinde Amenti’nin girişine iki sütun yerleştirmişlerdir. Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda, biri “güç” anlamına gelen Tat, diğeri ise “kurulmak” anlamına gelen Tattu olarak adlandırılır. Bu ikisi bir araya geldiğinde “Güç ile Kuruldu” anlamı ortaya çıkar.

İbranice’de “Yakin” kelimesi “Kurmak” anlamına gelirken, “Boaz” ise “Güç ile” anlamını taşır. Kral Süleyman’ın Tapınağı ve Osiris’in Hüküm Salonu’nun girişine her biri bir çift olarak iki sütun dikilmiştir. Bu sütunlar aynı anlamı taşımaktadır. -keşifiz-

Editör: Saliha Kara