Asırlardır acıların sevinçlerin dile getirildiği türkülerin mutlaka  içimize dokunan hikayeleri var. Her Türkünün arka planında unutulmaz bir hikaye olduğu verdiği o eşsiz hislerden dahi anlaşılmakta. Türkülerin bu kadar içimize işlemesi ancak ve ancak yaşanmışlıkların dile getirilmiş bir hali olmasından kaynaklı.

Hele ki Erzincan’a ait öyle bir Türkü var ki asırlardır dilden dile, gönülden gönüle aktarılmış ve yazıldığı dönemlerin canlılığını adeta devam ettirmiştir. İşte o türkü Erzincan'a Girdim ne güzel bağlar Türküsüdür.
Bu türkümüz ne zaman ve kim tarafından yazıldığı bilinmediğinden anonim eserlerimizdendir.  Peki hiç hikayesini merak ettiniz mi?
Erzincan Halk Türküleri içinde en çok sevilen bir uzun hava olan bu türkü güzel olduğu kadar da acı bir gerçeği dile getirir. 

Öncelikle  Türküde şöyle diyor;

Erzincan’a girdim ne güzel bağlar
Erzurum’a vardım dumanlı dağlar

Elleri koynunda bir güzel ağlar
Oy anam anam hallarım yaman

Yüce dağ başında çadır açarım
Nazlım seni burdan alıp kaçarım

Kahve bulamazsam kenger içerim
Oy anam anam hallarım ağlar

Anama söyleyin lamba yakmasın
Çuha şalvarıma uçkur takmasın

Oğlum gelir diye yola bakmasın
Oy anam anam hallarım yaman

 Türkünün Hikayesi ise şöyle;

Erzincan, yemyeşil beldelerimizden biridir. I. Dünya Savaşı yıllarında bu “güzel bağlar” da tıpkı o günkü Erzincanlılar gibi hüzünlüydü . Çünkü bu bağlar terk ediliyordu. 1916 yılında, Ruslar Erzurum'u almış Erzincan'a doğru ilerliyorlardı . Halen yaşlı Erzincanlıların hatıraları arasında kalan genç nesillerin masal havası içinde dinledikleri “Muhacirlik”, binlerce Erzincanlının Anadolu içlerine göç etmesini ve aylar sonra Erzincan'a geri dönmesini hikaye eder.

Erzincan’da kaybolan geleneksel meslekler! Geçmişin izleri yeniden canlanabilir mi? Erzincan’da kaybolan geleneksel meslekler! Geçmişin izleri yeniden canlanabilir mi?

Daha detaya inelim;

Birinci Dünya savaşında Anadolu dört bir yandan düşman askerleriyle kuşatıldı. Sömürgeci devletler Anadolu’nun içlerine doğru ilerleyip, Anadoluyu, yakmaya, yıkmaya, ve yağmalamaya başlamışlardır. 1916 yılında Ruslar Osmanlı Vatandaşı olan Ermeni'lerle birleşerek  Erzurum’u alarak Erzincan’a doğru ilerlemeye başlarlar. Buldukları insanları türlü eziyetlerle öldürmüş, evlerini barklarını ateşe vermiş, kimilerini de canlı  canlı evlerinde yakmaya başlamışlardır.

Erzincanlı tedirgindir. Halk yükte hafif pahada ne varsa yanına alarak yollara koyulur. Çoluk, çocuk, genç ihtiyar perişandır. Yollarda konaklaya konaklaya atlarla, arabalarla İç Anadolu içlerine doğru göçmektedirler. Bir Muhacirlik, hayatı başlamıştır. Yollarda insanlar bir kıtlık hayatı yaşamıştır. Hatta bazıları çevre bitkilerini yiyerek karnını doyurmak zorunda kalmıştır. Bu göçten bir çok aile parçalanmış. Gurbet ellerinde zorlukların yükü ile in içmiştir Sonradan yurtlarına, memleketlerine dönen Erzincanlılar memlekete özlem ve göç günlerindeki duygularını türkülerle, hikâyelerle dile getirdiler. Erzincan'a girdim Türküsü, uzun havası bunlar içersinde en kalıcı olanlardan birisidir. Hüzünlü Erzincan’ı dile getirir. 

Kim bilir şu dönemde yazılan türkülerimiz de eski türküler gibi dilden dile dolaşıp bizden sonraki kaç kuşağı etkisi altına alacak. Belki de  bu türküler sayesinde asırlar sonra insanlar bizi biz kadar anlayacak ve biz olmasak da bizi yaşatmaya devam edecek.
 

Editör: Merve Kiraz