YAŞAM

Azrail ile İdris Aleyhisselam’ın hikayesini daha önce duymuş muydunuz?

Akıllara durgunluk veren ibretlik bir hikaye

Abone Ol

İdris (a.s) Kur'an-ı Kerîm'de adı geçen peygamberlerden biri. Peygamberler silsilesinin ikinci halkasında bulunan İdris (a.s) Kur'an-ı Kerîm'de adı geçmeyen Şit/Sis (a.s)'den sonra peygamber olmuştur. İdris (a.s) hakkında indirilen bu ayetlerden onun; peygamber, dosdoğru, yüce bir mevkie yükseltilmiş, sabırlı, Allah'ın rahmetine kavuşmuş ve iyilerden olmak gibi niteliklere sahip olduğu görülmekte. Söylenen o ki Hz. Hızır ve İlyas ( a.s) hayatlarıdır ki, bir anda birkaç yerde bulunabilirler. Yemek içmek zorunda olmamakla beraber, istedikleri zaman yerler, içerler ve beşeri duruma girerler

İdris (a.s)’ın bir çok müfessir, ayette yer alan “Onu üstün/yüksek bir makama yücelttik” ifadesinden, onun göklere veya cennete çıkarıldığını anlamışlardır. Gelin bu hikâyenin nasıl gerçekleştiğini hep beraber öğrenelim.

İdrîs aleyhisselamın Azrail ile karşılaşması

İdrîs aleyhisselam, uzun seneler insanları hak dîne dâvet etti. Yeryüzünün meskûn yerlerini dört bölgeye ayırıp herbirine bir vekil tâyin etti. Bir müddet sonra Aşûre gününde göğe (semâya) kaldırıldı. Dünyâda yaşadığı ömrünün sonuna doğru ölüm meleği Azrâil aleyhisselam, İdrîs aleyhisselamı ziyârete geldi. İnsan suretinde geldiği için İdrîs aleyhisselam onu beşer sandı. İdrîs aleyhisselam ile birlikte ibadet etmek istediğini söyleyen bu insana İdris aleyhisselam dayanamazsın bedenin yorgun düşer dedi. Fakat nafile bu adam oldukça ısrarlı ve kararlıydı. Günlerce birlikte ibadet ettiler. Zaman sonra İdris peygamber yemek yemeyen ve kendinden daha dirençli bir şekilde yorulmadan ibadet eden bu kişinin insan olmadığını anladı ve kim olduğunu sordu. Oda kendisini tanıtarak gerçekleri anlattı. Ardından  İdrîs aleyhisselam Azrâil’e: “Bir anlık benim rûhumu al.” dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, Azrâil aleyhisselama; “Onun rûhunu al!” diye vahyetti. Azrâil aleyhisselam rûhunu aldı. Allahü teâlâ, İdrîs aleyhisselamın rûhunu tekrar iâde etti. İdrîs aleyhisselam, Azrâil aleyhisselama; “Beni semâlara götür. Cennet’i ve Cehennem’i göreyim.” dedi. Allahü teâlâ, Azrâil’e onu semâya götürmesini, Cehennem’i ve Cennet’i göstermesini vahyetti. İdrîs aleyhisselama Cehennem gösterildi. Cennet’e götürüldü. Cennet’e girince, çıkmak istemedi. Kendisine; “Niçin çıkmıyorsun?” diye sorulunca; “Allahü teâlâ, «Her nefis ölümü tadacaktır.» buyurdu. Ben ise ölümü tattım. Yine Allahü teâlâ, «Herkes Cehennem’e uğrayacaktır.» buyurdu. Ben oraya uğradım. Allahü teâlâ, «Onlar oradan (Cennet’ten) çıkmayacaklardır.» buyurdu. İşte ben bunun için Cennet’ten çıkmak istemem.” dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, Azrâil’e vahyedip, İdrîs aleyhisselamın Cennet’te kalmasını bildirdi. İdrîs aleyhisselam böylece Cennet’te kaldı. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Meryem sûresi 57. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Biz onu yüksek bir mekâna kaldırdık.” buyrulmak sûretiyle bildirilmiştir. Tefsir âlimleri âyet-i kerîmede bildirilen “yüce mekân”dan murâdın, peygamberlik ve Allahü teâlâya yakınlık mertebesi veya Cennet veya altıncı, yâhut dördüncü kat semâ olduğunu bildirmişlerdir.

İşte asırlardır anlatılan ve insanın aklının sınırlarını zorlayan ve imanını artıran bu hikâyenin kıssa hali bu şekilde. Sizde içeriğimizde eksik bulduğunuz yerler varsa yorumda bizimle paylaşabilirsiniz.

Kaynak; https://sorularlaislamiyet.com/ dinimizislam.com