Dünkü gazetelerde Erzincan müftülüğü bir proje yapmış. Projenin adı cami ders grupları projesi olduğunu okudum. Güzel çok hoş fakat en iyisi olana kadar en iyisinin yanında görünmeyecek kadar yetersiz. Yani biraz da zayıf ve yetersiz bir çağrışım uyandırdı. Herhalde ya yanlış anladım ya da proje yanlış olmuş galiba. Ama inşallah ben yanılmışımdır.
     Bundan önce ki  ‘’ERZİNCAN MİLLİ VE MANEVİ YARARINA TEŞHİS HAMLESİ İÇİN MARUF PROJESİ’’ başlıklı yazımda bir vatandaş olarak en uygun bir proje olduğunu belirtmiştim. Her hafta belli vakitlerde tefsir, fıkıh, hadis derslerinin takip edildiği ders gruplarına iştirak eden din görevlileri, uygulamadan oldukça memnun kaldıklarını ve bilgilerini yenilediklerini dile getiriyorlar. 
     Peki sizce toplum hafızasına yönelik bir çalışmanın veya bir uygulamanın ne zaman olacak ve ya en azından ne zaman yüzeysel bir yenilenme çerçevesinde hizmetler verilecek. Paragrafta ki başlıklı yazımdan kısa bir bahsetmek gerekecek çünkü bu halkın yani vatandaş olarak istenilen bir proje okul hayatlarından kalma din kültürü ve ahlak bilgisi ile ayakta kalmakta zorlanan bilgilerle günlük hayatta yetersiz kalmış bir toplum sürecinin enkaz haline geleceğinden bahsediyorum.
     ‘’Bir hafta sonu Pazar günü Erzincan’daki tıka basa dolu çay ocakları ve oyun salonları dikkatimi çekti. Üstelik bir de maç sezonu olması manzara-i umumiye ‘in ne kadar acı verici vahim bir tablo görüntüsü oluşturmuş. Aslında böyle olmaması gerekir. Çünkü dışardaki görüntüden çok birde evdeki korkutucu olan aptal kutusu TV’lerde çıkan almış başını giden sayısını bilemediğimiz ahlak dışı diziler bu milleti ne hale getirmiş. bu konuda bu ülkedeki resmi görevli ve fahri görevli din adamlarını suçluyorum.
      Nerede bu din adamları nerede diyanet işleri başkanlığı ve il müftülükleri neden bu topluma yararlı olacak dini bilgilendirme konferansları ve seminerleri veya panelleri ne zaman yapacaklar. Halen neyi bekliyorlar acaba bu vebal değil de nedir. Meslekleri gereği sayılan din adamının olmasının ötesinde az da olsa bilgilendirme oturumları veya ayaküstü bile olsa anlatamazlar mı? Ne yapalım peki biz köşe yazarları ile olacak iş değil ya. Peki, bizim görevimiz mi tabi ki hayır değil. fakat görevini hakkıyla tam anlamıyla yapamayan ve imam diye geçinenlere acımaktansa dinini bilmeyen topluma acırım. Haydi ben bugün emri bil maruf yaptım fakat bir yazar nereye kadar maruf yapacak.
      Din adamlarının görevi ne zamandan beri yazarlar yapmaya başladı. Bu aynen yarım hocanın insanı dinden etmesi ve yarım doktorun insanı sağlığından etmesi kadar tehlikeli sayılacak kadar önemli bir konudur. Din adamlarının asli görevinin yanında maruf yapması ne kadar zor olabilir. Hayır aslında her din adamının vicdani sorumluluğu kadar önemlidir.
   Ben Erzincan geneli için diyorum. Neden bu memlekette Erzincan müftülüğü öncülüğünde bilgili ve önemli din görevlileri varken bu kıymetli ve değerli din görevlileri neden bu Erzincan için bilgilendirme amaçlı tüm halkın davetli olduğu dini konferanslar yapmıyorlar. Hiç mi bu vahim tabloyu görmediler. Yoksa görmekten mi kaçıyorlar. Veya destek göremeyecek ve tepki almaktan mı korkuyorlar. Bana kalırsa insana dinini anlatmaktan korkmaya gerek bile yok hatta suçta değil. bu toplumun nüfus kağıtlarında dini İslam yazıyorsa eğer bu toplumda bunun bilincindedir.
    Zaten bu toplum dine o kadar çok susamış ki küçük bir damla gibi dinden bahsettiğiniz anda ağzı açık dinliyor. Yeter ki anlatan din adamı olsun. Şu klasik cumhuriyet imamı anlayışını terk ederek Osmanlı’daki imamlar ve alimleri gibi bu toplumun önüne çıkması gerekir. Her mahallede bir medrese veya kuran kursu ayrıca günlük sohbetleri özledik. Camiler namaz kılmak için değil sadece aynı zamanda Müslümanların sosyal paylaşım meclisidir. Hatta namazlardan önce ve sonra hem yaşlılara hem de gençlere birer veya ikişer saat sohbet ve nasihat etmek ne kadar çok önemli bir kutsal görev anlayışını kavramak lazım.
     Hayatta en güzeli insan yetiştirmektir. Hele bu insan birde kamil insan olursa işte asıl önemlisi de bu zaten. Hem sevabı var hem de en büyük mirastır. Toplumun İmamı Rabbani gibi, Abdulkadir Geylani gibi, Bediüzzaman gibi, Mahmut efendi gibi, Terzi baba gibi, Abdürrahim reyhan gibi, Seyda Abdulbaki gibi ve birçok ismini sayamadığımız alimler gibi insanlar yetişmesi lazım. Rabia tül Adevi gibi bayanların yetişmesi lazım. İşte o zaman aslımıza ve özümüze geri döneriz. Bu ülkeye ancak huzur manevi yollardan gelecek. Geçenlerde sayın Başbakan Erdoğan’ın bir konferansta dediği gibi eskiden komşuluk vardı eskiden başbakanın küçükken karşı komşusu müşerref teyze gibi örnek komşular vardı. Peki şimdi ne oldu. Çok az sayıda bulunan bu komşuluk maalesef toplumun dejenere olması ile dizilerden başını kaldıramayan komşular kaldı. İşte toplum dinden uzaklaştıkça insanlıktan da yavaş yavaş çıkıyor. Yani anlayacağınız toplum dökümü başladı ve çivisi çıkmış bir biçimde bir durum söz konusu, ne zaman adam olacağız ve ne zaman kendimize geleceğiz. Unutmayalım ki kendini bilen rabbini de bilir.
     Lütfen bilakis Erzincan müftülüğü öncülüğünde Erzincan’daki toplumun önde gelen fahri din adamları, emekli din görevlileri ve şu anda hem imamlar veya müftülükte din görevlileri birleşin artık neyi bekliyorsunuz halen, eğer Mehdi’yi bekliyorsanız dini bilmeyen toplumda yaşadığınızı unutmadan bu şekilde gelmez. Çünkü zaman mehdiyi bekleme zamanı değil. zaman imanı kurtarma zamanıdır. Ayrıca ilahiyat fakülteleri hocaları da felsefe yapmayı bırakmalıdır. Dinde reforma ihtiyaç yoktur. Yeni bir içtihat safsataları ile zamanlarını boşa geçirmelerine gerek yok, çünkü bu toplum ilahiyat fakülteleri gibi dini müfredatta zorunlu yer alan felsefe karışık zararlı bilgiler ile toplumun kafasını karıştırmaya ve toplumun imanına zarar vermeye hakkı yok.
     Bu günden itibaren çok ciddi bir dini kalkınma hamlesi yapma zamanı gelmiştir. Zararın neresinden dönersek kardır. Hemen toplum yararına teşhis çalışmaları hızlı bir şekilde başlamalıdır.’’
     zaten din görevlileri maruf saha çalışması içinde olduklarında bir mücevher gibi parlarlar. Kendi aralarında mütalaa yaparak değil tekamül sayılması için toplum içinde yüz yüze bilgiler daha sağlıklı ve verimli olur. Mevla Teâlâ yüceltmek istediği ve dünya ya hakim kıldığı bir kulunun zürriyetini bir önceki kulundan daha zeki yaratır. Yeni bir dünya için ve yeni bir gelecek zeki nesil için dünya ya hakimiyetin hak yol işaretlerini aydınlatma zamanıdır.
    İnşallah geç kalmadan bir an önce hem genel hem de yerel maruf konsepti konusunda somut adımlar atılır.