Birçok insanın hayatını kâbusa çeviren obezite psikolojik olarak kişilerin bir çöküş yaşamasına sebep olmakta. bu sorun nedeniyle binlerce insan intihara bile başvurmakta. Film ve dizilere dahi konu olan obezite hakkında bilmeniz gereken detayları sizler için bir araya getirdik.
Obezite nedir?
Obezite vücudun yağ kitlesinin yağsız kitleye oranının aşırı artması olarak anlatılabilmektedir. Obezite tanımı, bir başka deyişle obezite, kişilerin boylarına göre kilolarının fazla olmasıdır. Obezite, dünyada ve ülkemizde hızlı bir biçimde ilerlemektedir. Obezite oranları her geçen gün artmaktadır. Obezite, ortalama yaşam ömrü uzadıkça hayat kalitesini düşüren, insanların üretim kapasitelerini azaltan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Obeziten kurtulmak için 10 adımınız var
1. Sık sık ve azar azar beslenin, 2-3 saatte bir ve günde 5-6 kez gıda alın. Böylece kan şeker düzeyiniz sabit kalır, metabolik dengeniz bozulmaz.
2. Yavaş yemek yiyin. Her öğününüz 20-30 dakika sürsün ve katı gıdaları 20-30 kez çiğnemeden yutmayın.
3.Yemekteyken aynı anda sıvı almayınız. Yemekten 20-30 dakika önce veya yemekten 30-45 dakika sonra sıvı gıdaları içiniz.
4. Büyük yemek tabağı ve büyük porsiyon kullanmayın.
5. Yüksek kalorili, karbonhidratlı yiyeceklerden kaçının.
6. Kafeini azaltın.
7. Mutlaka düzenli egzersiz yapın.
8. Demir, kalsiyum ve B12 gibi vitaminleri düzenli kullanın.
9. Kontrollerinizi ihmal etmeyin ve destek gruplarına katılın,
10. Cerrahi sonrası başarılı olmanız, tamamen “yaşam tarzınızı değiştirmeye bağlıdır.” Sonuç olarak obezite cerrahisi, cerrahinin tanımına ters düşen (patolojik ve hasta olmayan, sağlıklı bir sindirim kanalını bozan) bir cerrahi uygulamadır.
Pek çok hastalığın tedavisinde cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi önemli bir yer tutarken, yaşam tarzı çok önemli rol oynamaz. Bariatrik cerrahide ise, cerrahi bir araçtır ve başarının sırrı tamamen yaşam tarzı değişikliğine bağlıdır.
Obezite belirtileri nelerdir?
Obezitenin ilk belirtisi vücuttaki yağlanma oranının artmasıdır. Hastalarda obezitenin var olup olmadığını anlamak için vücut kitle indeksi yani Beden Kitle İndeksi (BKİ) yardımcı olmaktadır. Obezite hesaplama yöntemi olarak da bilinen Beden Kitle İndeksi hesaplaması, kilogram olarak vücut ağırlığının m2 olarak boya bölünmesiyle yapılabilmektedir.
Örneğin 75 kilogram ağırlıkta, 1.70 mt. boyundaki bir kişinin obezite hesaplaması şöyle olabilmektedir:
75 kilogram /1.70 boy*1.70
2,89=25,95 (toplu-fazla kilolu)
Aynı şekilde 90 kilo ağırlıkta 1.70 mt. boyundaki bir kişinin obezite hesaplaması şöyle olmaktadır:
90 kilogram / 1.70*1.70
2,89= 31,14 (Obezite- Diyabet ve diğer hastalıkları artmış grupta)
Buna göre BKİ 6 sınıfta tanımlanmıştır. Siz de kendi boy ve kilonuza göre Beden Kitle İndeks oranınızı aşağıdaki verilere göre öğrenebilirsiniz:
- Zayıf <18,5
- Normal 18,5-24,9
- Toplu (fazla kilolu) 25-29,9 (hafif artmış diyabet ve kalp hastalığı riski)
- Obez 1 (Obezite) 30-34,9 (diyabet ve diğer hastalık riskleri giderek artar)
- Obez 2 (Morbid obezite) 35-39,9
- Obez 3 (Süper morbid obezite) >40 (ölümcül hastalıklar açısından risk)
Yani Beden Kitle İndeksi’nin 30’un üzerinde olması obezite olarak adlandırılmaktadır. 40’ın üzerinde olması morbid obezite ve 50’nin üzerinde olması ise süper morbid obezite olarak adlandırılmaktadır. Obezite hastalarında ayrıca horlama, aşırı terleme, uyku apnesi, eklemlerde, sırtta ağrı, ciltte tahrişe bağlı enfeksiyon, en ufak harekette bile yorularak nefessiz kalma gibi belirtiler de görülebilmektedir.
Obezite neden olur?
Obezitenin birçok nedeni bulunuyor. Ancak bu hastalığın oluşmasındaki en büyük etken hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme. Obeziteye neden olan tüm sebepleri şöyle sıralamak mümkün:
1. Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları
2. Fiziksel aktivite yetersizliği
3. Yaş, cinsiyet eğitim düzeyi, sosyo-kültürel etmenler, gelir durumu
4. Hormonal ve metabolik etmenler
5. Genetik, psikolojik etmenler
6. Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama
7. Sigara ve alkol kullanma alışkanlığı
8. Kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.)
9. Doğum sayısı ve sık doğum aralığı
10. Anne sütünün yetersiz alınması
Obezite teşhisi nasıl konulur?
Obezite teşhisi en pratik olarak Beden Kitle İndeksi’nin hesaplaması sonucuna göre konulmaktadır. Hastanın öyküsü, yaşadığı problemler hekim tarafından dinlenmektedir. Beden Kitle İndeksi’nin yanında bel çevresinin ölçümü önemlidir. Çünkü bu rakam obeziteye bağlı oluşabilecek hastalık riskini değerlendirmede yardımcı olmaktadır.
Obeziteye bağlı oluşabilecek hastalıklar şöyle sıralanabilir:
• Tip 2 diyabet
• Yüksek tansiyon
• Kan yağları ve kolesterol yüksekliği
• Karaciğer yağlanması
• Damar sertliği gibi kalp damar hastalıkları
• Eklem bozuklukları
• Uyku apnesi
• Kadınlarda yumurtalık kistleri ve buna bağlı adet düzensizlikleri
• Aşırı tüylenme
• Erkek çocuklarda gömük penis ve hormonal bozukluklar
• Depresyon
• Bazı kanserler
Obezite tedavisi nasıl olur?
Obezite aslında basit bir denkleme dayanmaktadır. Eğer bedenin harcadığı enerji ihtiyacından daha fazla enerji içeri alınıyorsa, bu depolanır. Altta yatan genetik/metabolik bir hastalık olmadığı sürece ya gereğinden fazla gıda alımı, ya enerji tüketim azlığı ya da her ikisinin birlikteliği söz konusu olmakta. Burada ilk tedavi seçeneği olarak karşımıza tıbbi beslenme çıkmaktadır. Bu noktada kalorinin hangi kaynaklardan, ne sıklıkla alınacağı ‘kişiye özel’ belirlenmelidir. Diyetlerde hedef, bire bir yazılan listelere uymak değil, kişinin kendisinin esnetebileceği, yer değişiklikleri yapabileceği, sürdürebileceği ve en önemlisi yaşam tarzı haline getirebileceği eğitimi almasını sağlamaktır. Beslenmenin yanında doğru egzesiz de yapılmalıdır. İkinci tedavi seçeneği olarak da medikal yöntemler ön plana çıkmaktadır.
Obezitede hormonların sağlıklı salgılanması büyük önem taşımaktadır. Acıkma, yemek yeme ve doyma sinyallerinin beyne iletilmesi, alınan gıdalardaki şeker, protein ve yağların kullanılması, egzersize veya strese verilen metabolik cevap gibi görevler tamamen hormonların kontrolü altında bulunmaktadır. Hormonlardaki dengenin bozulması obeziteyi getirebilir. Bu durumda altta yatan endokrin sorunun ilaç ya da cerrahiyle düzeltilmesiyle kilo kontrolü sağlanabilir. Ancak normal çalışan bir endokrin sisteme sahip kişilerin bu tür hormon ilaçlarını almasının tehlikeli olabilir. Bu yöntemler endokrin uzmanına gitmeden denenmemelidir. Örneğin insülin, gralin, leptin, tiroid, büyüme gibi hormonların kilo alıp verme konusunda önemli hormonlardır. Bunların yanında ince bağırsakların son bölümünde tokluk hissini uyandıran GLP-1 hormonu bulunmaktadır. GLP-1 vücuttaki insülin salınımını düzenler, beyindeki açlık-tokluk merkezine sinyal iletir. GLP-1 hormonuna ilişkin medikal tedavilerle çabuk doyma, geç acıkma durumu sağlanabilmektedir. Medikal tedavi hastanın, endokrin uzmanının verdiği dozda günde bir kez kendisine enjeksiyon yapmasını içerir. Kullanımı diyabetlilerin yaptığı insüline benzese de enjeksiyonun içeriği insülin değil. Diyabet tedavisi kapsamında geliştirilmiş olmakla beraber, şeker hastalığı olmayan bireylerde de obezite tedavisinde kullanılabilir. GLP-1 analogları diyet konusunda yardımcı olmakla birlikte, kilo vermeyi zorlaştıran mekanizmaları düzenlemektedir. Ancak bunu yaparken hiçbir ilacın doğrudan yağ yakıcı etkisi olduğunu unutmamak gerekir. Kilo vermek hastanın tedaviye uyumuyla gerçekleşir. Kilo vermek kadar, onu korumak da özen ister. Bir diğer obezite tedavisi ise obezite cerrahisidir. Obezitenin tedavisinde, diyet ve egzersizle daha düşük oranda başarı sağlanırken, cerrahide bu oran oldukça yüksektir. Obezite cerrahisi kişinin sadece estetik görünümünü iyileştirmekle kalmaz yaşam kalitesine de olumlu katkı sağlar. Bu nedenle; kalp ve damar hastalıkları, psikolojik bozukluklar ve uyku apnesi gibi hastalıklara karşı cerrahi ile kalıcı kilo verilmesinin sağlanması çok önemlidir. Obezite cerrahisinde yöntem kişiye özel olarak belirlenmektedir. Hastalar konforlu bir ameliyat sürecinin ardından kısa sürede iş ve sosyal yaşamlarına dönebilme, uygun planlama ile ideal kilolarına kavuşabilmektedir.
OBEZİTE HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR
Obezite nelere sebep olur?
Çağın hastalığı olarak kabul edilen obezite, sağlığı bozacak düzeyde vücuttaki yağ miktarının artmasıyla karakterize bir sağlık problemi olarak ortaya çıkar. Obezite, tüm dünyada ve ülkemizde sağlık harcamalarını artıran, bireylerin yaşam konforunu düşüren ve vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Sağlıksız beslenme alışkanlıklarının hareketsiz yaşam tarzı ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkan obezite, birçok sağlık sorununun da başlangıç noktasıdır. Uyku apnesi, astım, polikistik over sendromu, diyabet, hipertansiyon, safra kesesi hastalıkları, gut, karaciğer yağlanması, osteoartrit, düzensiz adet görme, solunum zorluğu, migren ve çeşitli kanser türleri bu sağlık sorunları arasındadır. Ayrıca aşırı kilo alımına bağlı olarak ortaya çıkan estetik yoksunluk nedeniyle psikolojik soruların da tetikleyicisidir.
Obezite tedavisinde önemli noktalar nelerdir?
Yaşam kalitesini ciddi anlamda düşüren obezite, tedavi edilebilen kronik bir hastalıktır. Obezite tedavisinin kişiye özgü olması gerekmektedir. Obezitenin tedavisinde; tıbbi beslenme (diyet) tedavisi, egzersiz tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Obezite tedavisi hekim, diyetisyen, psikolog, fizyoterapist işbirliği içinde olmalıdır. Ayrıca obezite cerrahi yöntemlerle de tedavi edilebilmektedir. Memorial Sağlık Grubu Obezite Merkezleri bu konuda hastalara yardımcı olmaktadır.
Obezite nasıl önlenir?
Fazla kilolardan kurtulmak ve kilo kontrolü için mutlaka uzman yardımı alınmalı ve uygun bir tedavi planı belirlenmeli. Fiziksel aktivite düzeyi artırılmalı, günlük yürüyüş ve egzersizler alışkanlık haline getirilmeli. Obezite ile mücadele için diğer yöntemler şöyledir:
• Raf ömrü uzun, kalorili, hazır gıdalardan uzak durulmalı
• Doğal olmayan şeker tüketilmemeli ve günlük tuz alınımına dikkat edilmeli
• Sağlıklı pişirme tekniklerini tercih edilmeli
• Gün içerisinde vücudun ihtiyacı kadar su içilmeli
• Yemek yeme alışkanlığını değiştirilmeli ve yemekler yavaş yenilmeli
• Yağ tüketimi konusunda dikkatli olunmalı, doymuş yağlar mümkün olduğu kadar az alınmalı
• Besin çeşitliliğine dikkat edilmeli, her besin grubundan dengeli bir şekilde beslenilmeli
• Sebze ve meyveler mevsiminde yenilmeli
• Alkol alımından uzak durulmalı,
Obezite kanser yapar mı?
Obezite kanser riskini artırmaktadır ve bunun altında yatan mekanizma şu şekilde açıklanmaktadır: Yağ dokusu yüksek miktarda östrojen üretir. Yüksek östrojen meme, rahim kanserleri ve bazı diğer kanserlerden sorumludur. Obez kişilerin kanlarında genellikle yüksek seviyede insülin ya da insülin direnci bulunmaktadır. Bu durum bazı tümörlerin gelişmesini tetikleyebilir. Yağ hücreleri adipokine adı verilen hormonlar üretir. Bu hormonlar kötü huylu hücre artışını hızlandırabilir. Obez kişilerde sıklıkla, kanser riskini artıran (düşük seviye kronik ya da sub-akut) enfeksiyon mevcuttur. Kansere yol açan diğer muhtemel mekanizmalar değişmiş bağışıklık sistemi yanıtları ve oksidatif stres olarak sıralanabilir. Aşırı kilo ve obezite rahim kanseriyle de ilişkilendirilmektedir. Obez ve aşırı kilolu kadınların, normal kilolu kadınlara kıyasla, menopoz durumlarına bakılmaksızın 2 – 4 kat daha fazla rahim kanserine yakalanma riski bulunmaktadır. Bunun nedeni kesin olarak ortaya konulmamış olsa da, şeker hastalığının, düşük seviyede fiziksel aktiviteyle birlikte rol oynadığı düşünülmektedir. Yağ hücresi tarafından üretilen yüksek seviyede östrojen de rol oynamaktadır. Aşırı kilo ve obezite menopoz sonrası meme kanseri riskini artırmaktadır. Bu artışın nedeni olarak, obez kadınlarda östrojen seviyelerinin yüksek olması gösterilmektedir. Menopozdan sonra yumurtalıklar hormon üretimini durdurduğunda, yağ hücresi en önemli östrojen kaynağı haline gelir. Obez kadınlarda daha fazla yağ hücresi olduğu için, östrojen seviyeleri daha yüksektir. Bu da östrojene cevap veren meme tümörlerinin hızlı büyümesine yol açmaktadır. Erkekler arasında yüksek beden kitle indeksi kolorektal kanseri riskini artıran bir faktördür. Bel bölgesi yağlanma (bel çevresinin ölçümüyle belirlenir) bu anlamda önemli bir veridir. Araştırmalar obez ve aşırı kilolu kişilerde pankreas kanseri görülme sıklığının arttığını göstermektedir. Bunun nedeninin de bel çevresi genişliği faktörü olduğu düşünülmektedir. Aşırı kilolu ve obez kişilerin, sağlıklı kiloda olan kişilere göre, yemek borusu kanserine yakalanma riskleri ise 2 kat daha fazladır. Bunun arkasında yatan neden kesin olarak bilinmese de obez kişilerin reflü ya da barret hastalığı geçmişi olmasının etkisinin olduğu düşünülmektedir. Safra kesesi kanseri riski yüksek beden kitle indeksi ile birlikte artar. Risk artışının nedeni obez kişilerde safra kesesi taşı görülme sıklığının artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Safra kesesi taşları safrakesesi kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Ardında yatan mekanizmalar tam olarak bilinmese de tiroid kanseri ve böbrek kanserinin de obez kişilerde görülme sıklığı yüksektir.
Obezite cerrahisi nedir ve hangi hastalara uygulanır?
Günümüzde ciddi komplikasyon geliştirme olasılığı yüksek olan morbid obezite hastalarında bu durumun cerrahi yöntemlerle tedavisi mümkündür. Bunun yanı sıra cerrahi tedavi, günümüz koşullarında en radikal ve en iyi sonuç veren tedavi seçeneğidir. Morbid obez hastaların çoğu diyet ve egzersiz programlarıyla bir süreliğine kilo verse de başarı oranı düşük (%3) ve yeniden kilo alma riski yüksektir. Cerrahi tedavi uygulanan hastalarda ise metabolizma değişir, özellikle tüp mide ameliyatı sonrası çok ciddi iştah kaybı olur, mide hacmi çok küçük olduğundan da yeme olayı kısıtlanır. Bu gibi nedenlerle cerrahi tedaviler ile tıbbi tedavi yöntemlerinin başarı açısından karşılaştırılmaları çok mümkün değildir. Fakat yine de bu uygulamanın neticede bir ameliyat ve ciddi bir karar olduğu göz önünde bulundurulduğunda uygun profildeki hastalarda ilk tedavi yaklaşımı daima diyet ve spor olmalıdır. Hastalarımızın çoğu defalarca denemiş; ancak başarılı olamadığı için bize başvuran hastalardan oluşmaktadır.
Morbid obezite hastalarında cerrahi operasyonlar, multidisipliner yaklaşımla gerçekleştirilmesi gereken girişimlerdir. Hastaların endokrinoloji uzmanı, diyetisyen ve gerektiğinde psikolog tarafından da değerlendirilmesi gerekir. Özellikle ameliyat öncesi hastaların hormonal bir sorunlarının olup olmadığı ve ameliyata uygunlukları endokrinolog tarafından mutlaka değerlendirilmelidir. Yine ameliyat öncesi midede olası başka bir patolojinin tespiti açısından mutlaka endoskopi de yapılmalıdır. Hastalar operasyondan önce, operasyon sonrası dönemde ne şekilde beslenecekleri konusunda diyetisyenler tarafından detaylı olarak bilgilendirilmelidir. Özellikle ilk birkaç ay beslenme düzeni ve metabolizmanın yeni duruma uyumu açısından bu takip çok önemlidir. Buna ek olarak ameliyat öncesinde hastalar psikolojik durumları açısından psikiyatrik incelemeye tabi tutulabilir. Ciddi psikiyatrik hastalıkları bulunan, alkol veya ilaç bağımlılığı olan bireyler ile operasyona ilişkin detayları kavrayamayacak durumda olan hastaların morbid obezite ameliyatı olmaları uygun değildir. Morbid obezite ameliyatı olacak kişilerde mümkünse aile içi destek de tam olmalıdır. Evdeki yemek düzeninden ameliyat sürecine kadar tüm aşamalarda aileden gelen motivasyon ve onayın varlığı, en az hastanın kararı kadar önemlidir.
Morbid obezite ameliyatları genelde kısıtlayıcı uygulamalar, emilimin bozulmasına yönelik uygulamalar ya da her ikisinin kombinasyonu şeklindedir. Başka bir engel yoksa tüm ameliyatlar laparoskopik, yani kapalı yöntem ile yapılır.
Obezite cerrahisi uygulamaları nelerdir?
• Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi)
Tüp mide ameliyatı, tüm midenin yaklaşık %75-80'inin çıkarılması ile gerçekleştirilen bir operasyondur. Operasyon sonrasında geride kalan midenin şeklinin tüpe benzemesi nedeniyle uygulama bu ismi almıştır. Midenin büyük bölümü cerrahi olarak çıkarıldığı ve geride 50-100 ml bir hacim kaldığı için tüketilen besin miktarı sınırlandırılır. Buradan anlaşılacağı üzere tüp mide ameliyatı kısıtlayıcı tipte bir ameliyattır ve besin alımını azaltarak kilo vermeyi sağlar. Bu ameliyatta çıkarılan mide bölümünden (Fundus) salgılanan iştah hormonu (Ghrelin) işlem sonrasında azaldığı için hastalarda ciddi anlamda iştah azalması olur. Ameliyat sonrasında hastaların eski iştahlarına geri dönmemeleri başarıyı arttıran ciddi bir avantajdır.
Tüp mide ameliyatının diyabet ve hipertansiyon üzerine etkisi de oldukça yüksektir. Özellikle yalnızca ağızdan ilaçla tedavi gören diyabetikler ve hipertansif hastaların kullandığı ilaçlara çoğunlukla gerek kalmaz. Bu olumlu etki hastalarda ameliyatın hemen ardından başlar.
• Mide Bypassı (Roux-en-y gastric bypass)
Midenin yemek borusundan hemen sonraki çok küçük bir kısmı geride kalacak şekilde büyük bir kısmının bypass edilmesi şeklinde gerçekleştirilen operasyondur. Bu uygulamada mide kısmına tekniğe uygun şekilde ince bağırsak getirilerek dikilir. Dolayısıyla hem mide hacmi küçülür hem de bağırsakların bir bölümü devre dışı bırakılmış olur. Sonuçta hem tüketilen yiyeceklerin miktarı az olur hem de emilimi etkilenmiş olur. Bu yöntemle özellikle insülin bağımlısı diyabetiklerin kan şekeri kontrolü de daha etkili bir şekilde düzenlenir.
Hangi yöntemin uygulanacağı nasıl belirlenir?
Günümüz koşullarında bakıldığında sonuçlar açısından iki operasyon tekniğinin arasında büyük farklılıklar olmadığı görülmektedir. Tüp mide ameliyatı daha fizyolojik bir yöntem olup komplikasyon ve operasyona bağlı mortalite gibi açılardan da daha düşük oranlara sahiptir. Tüp mide ameliyatının uygulanma süresi daha kısa, cerrah açısından da uygulanması daha kolaydır. Her iki teknik sonrasında da ameliyattan 3-4 yıl sonra hastaların bir kısmında yeniden kilo alma durumu söz konusu olabilir. Eğer teknik tüp mide ameliyatı ise bu hastalara resleeve (yeniden tüp mide) ameliyatı ya da mide bypassı ameliyatı yapılabilir. Eğer hasta daha önceden gastrik bypass geçirmişse, yeniden kilo alma durumunda ikinci bir cerrahi tedavi şansı yoktur. Burada bilinmesi gereken nokta tercih edilecek operasyon tekniğinden hekim tarafından yapılacak muayene ve tetkikler sonucunda hastaya özgü olarak belirlenmesi gerektiğidir.
Obezite cerrahisinin komplikasyonları nelerdir?
Hem tüp mide hem de gastrik bypass tekniğinde ameliyatın en önemli komplikasyonları kaçak ve kanamadır. Günümüzde gelişen modern teknikler ve deneyim ile bunların oranları önemli ölçüde düşmüş ve tedavi etme yetisi artmıştır. Her iki teknik de minimal invaziv tekniklerle (laparoskopik, robotik) uygulanır. Bu da hastaların ameliyat sonrası normal hayata hızla dönmelerine olanak sağlarken ağrı ve yara yeri komplikasyon oranlarını düşürür. Bariatrik cerrahi şeklinde de adlandırılan bu operasyonlar, endikasyonu bulunan uygun profildeki çocukluk dönemi hastalarında ve ergenlerde de güvenle uygulanabilir. Ergenliğe morbid obez giren çocukların %75’inin ileride de morbid obez olduğu bilinmektedir.
Cerrahi gerektirmeyen mide balonu uygulaması nedir?
Mide balonu silikondan yapılmış ve şişirilebilir bir tıbbi malzemedir. Endoskopik yolla mide içine bu balonun yerleştirilip şişirilmesi şeklinde gerçekleştirilen operasyon, mide balonu tekniği olarak adlandırılır. Böylece midede doluluk yaratan bir hacim oluşturularak tokluk hissinin elde edilmesi amaçlanır. Altı ay sonra balon, mideden kolaylıkla çıkarılabilir. Uygulama yaklaşık 20 dakikalık bir süre gerektirir. Cerrahi bir girişim değildir ve sıklıkla cerrahi operasyon düşünmeyen hastalarda uygulanır. Buna ek olarak süper morbid obez (VKİ=50-60) hastası olan olgularda 10 kg gibi bir kilo kaybı elde edilerek karaciğer volümünü küçültmek, böylelikle cerrahiyi kolaylaştırmak amacıyla da tercih edilebilir.
Eğer siz de bir obezite hastası iseniz veya vücut kitle indeksinizi hesapladığınızda 30 ve üzerinde olduğunu tespit ediyorsanız, bir sağlık kuruluşuna başvurarak hem rutin kontrollerinizi yaptırabilir hem de hekiminizle birlikte tedavi seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Hekiminizin muayene ve tetkikler sonucunda vereceği öneriler doğrultusunda tedavi sürecinizi bir an önce başlatarak obeziteden ve yol açabileceği komplikasyonlardan korunabilirsiniz.
Unutmayın bu sorunu ilk önce kendi kafanızda çözmelisiniz. Ne yapmanız gerektiğine yukarıdaki bilgiler dahilinde karar vererek ilk adımı atmanız ve bir uzmana başvurmanız çok önemli.