Hemen hemen hergün Haber ve Tv programlarında gözümüze sokularak yayınlanan ve toplumda infial oluşturan birçok olay karşısında her geçen gün daha da büyük bir normalleşme süreci yaşamaktayız. Kaldı ki bu normalleşme süreci toplumsal çürümenin hızla gerçekleşmesini ve ahlaki yapının çökmesini sağlamakta. Bu çürüme sonucu daha fazla çökmenin meydana gelmemesi için birçok kesim tarafından idam getirilmesi arzulanıyor. Ölüm cezasının gerilemesini şiddetle savunanlar bu arzularını her geçen gün daha yüksek sesle dile getirmekte. Ülkemizde idamın geri getirilip getirilemeyeceğine dair yayınladığımız haberin devamı niteliğinde konuyu bir de Kuran ve sünnet ışığında din adamlarının açıklamalarıyla ele alacağız. İslam dini kanunlarına göre din adamları konuyu bakın nasıl açıklıyor.

"Allah Teâlâ "Kısasta sizin için hayat vardır" derken "Ey akıl sahipleri!" nidâsıyla insanları bu konuda düşünmeye; "Kısas da öldürme demek olduğuna göre, hem öldürme hem de hayat nasıl bir arada olacak?" sorusuna, akılları doğru işleterek cevap bulmaya teşvik etmektedir. İlâhî nidânın yerli yerinde olduğunun bir delili de günümüze kadar, akıllı olduklarını düşünen insanların idam cezasını tartışmalarına rağmen kaldırma konusunda ittifak edememiş olmalarıdır.

İslamda ölüm cezası ne için verilir?

Ölüm cezası, evli olup da zina eden insanlarla, bir Müslümanı öldürmüş insan için geçerlidir. Yani öldüren öldürülür. Ayrıca, devlete başkaldıran, fitne çıkaran insanlar da hakimin uygun görmesiyle öldürülebilir.

Hadis-i şeriflerde recm cezasından bahsedilmekte ise de, bu ceza her zaman bir tartışma konusu olmuştur alimler arasında... Hatta Osmanlılar döneminde, yani altı yüz yıl içinde tek bir tane recm olayı olmuştur; o da şeyhülislamın "Bu konuda fetva veremem." deyip, görevini terketmesi ile sonuçlanır.

İslam kısas ile de insanlar arasındaki kin ve kan davası gibi zararlı şeyleri ortadan kaldırmayı amaçlar. Bir insanı öldüren bir kişi için toplam üç hüküm vardır İslam’a göre:

1. Öldürülen tarafın ailesi adamı bağışlar: Adam serbest bırakılır.

2. Öldürülenin ailesi “kan bedeli“ alır. İstedikleri meblağ karşılığı adamı af ederler. Adam yine serbest kalır.

3. Öldürülenin ailesi kısas ister; “kana kan“ Bunun üzerine “ İslam devleti “ adamı idam eder. Kan davası da olmaz, çünkü idamı yapan devlettir. katilin ailesi itiraz edemez, Öldürülenin ailesi de ceza verildiği için intikama kalkışmaz.

Kısas ne demek

Kısas, cinayette ödeşmek. Bir suç işleyenin aynı cinsten bir ceza ile cezalandırılması. Öldürme veya yaralamada, suçluya aynı şeyin yapılması. Kasten adam öldürene veya yaralayana İslâm hukukunun uyguladığı ceza.

Bir İslâm hukuku terimi olarak kısas nedir?

ferdin hakkı olarak yerine getirilmesi gereken, âyet ve hadislerde miktarı belirlenen ve suçlunun bedenine yönelik bulunan cezayı ifade eder. Kesmek anlamına gelen "kass" kökünden alınmıştır.

Kısas cezasını gerektiren suçlar nelerdir?

Kasten adam öldürme ile bazı kasten yaralama ve sakat bırakma eylemlerini kapsamına alır.

Kısas cezası Kitap ve Sünnet delillerine dayanır

Allah Teâlâ "Kısasta sizin için hayat vardır" derken "Ey akıl sahipleri!" nidâsıyla insanları bu konuda düşünmeye; "Kısas da öldürme demek olduğuna göre, hem öldürme hem de hayat nasıl bir arada olacak?" sorusuna, akılları doğru işleterek cevap bulmaya teşvik etmektedir.

İlâhî nidânın yerli yerinde olduğunun bir delili de günümüze kadar, akıllı olduklarını düşünen insanların idam cezasını tartışmalarına rağmen kaldırma konusunda ittifak edememiş olmalarıdır. Bir gün idam cezasında ittifak edeceklerini umuyorum.

Hem kısas hem de idama karşı çıkanların dayandığı deliller neler?

1. İnsanlığın faydasına olduğu gerekçesiyle bile olsa insanın tabiatı kısas ve idamdan nefret etmekte, vicdanı onu reddetmektedir.

2. Öldürme olayı bir insan kaybı olduğu gibi idam da ikinci bir cana kıymadır, insan kaybıdır.

3. Kısas yoluyla adam öldürmek kalpteki merhametsizlik ve intikam duygusundan kaynaklanır. Bu duygular kötüdür, eğitim yoluyla kalpten çıkarılmalıdır. Cana kıymak da kötüdür, ancak bunu engellemek için ikinci bir cana kıymak yerine katili hapsetmek, güç işlerde kullanmak yoluyla eğitmek, suçu bu tedbirlerle engellemek uygundur. Katili hasta olarak kabul etmek de mümkündür. Çünkü insan akıl hastası olmadan cana kıyamaz; nasıl diğer akıl hastaları hastahanelerde tedavi görüyorsa katillerin de buralarda ıslah ve tedavi edilmeleri gerekir.

4. Kanunlar yapıldıkları zaman mevcut olan topluma, onun içinde bulunduğu şartlara ve ihtiyaca uyar, buna uygun olarak yapılır. Bu sebeple herhangi bir kanunun devamlı yürürlükte bulunması işin tabiatına aykırıdır. Kısas kanunu da böyledir. Bugün toplumlar fertlerine muhtaçtırlar. Maktulün yakınları da katilin cezalandırılmasını istemektedirler. Bu iki istek ve ihtiyacı bir arada tatmin edecek çare, katili öldürmeyip ömür boyu hapis vb. şekillerde cezalandırmaktır.

Kur'ân-ı Kerîm bu itirazlara şu cevabı veriyor: "Yeryüzünde fesat çıkarıp bozgunculuk yapmaya veya bir cana karşılık olmaksızın birini öldüren kimse bütün insanları öldürmüş gibidir, bir canı yaşatan ise bütün insanlara hayat vermiş gibidir" (Mâide 5/32).

Hiçbir fark gözetmeksizin yaşama hakkını tanıyan ve önemini vurgulayan bu âyete göre cana kıymayı, iki kişi arasında veya bir ferde yönelik bir mesele, bir suç, bir eylem olarak düşünmek yanlıştır. Ya haksız yere cana kıyma önlenir, bütün insanlığın hayat hakkı garanti altına alınır yahut da yaşama hakkı devamlı olarak tehlikeye mâruz kalır. Toplum denilen yapı fertlerden oluşur, asıl ve hakikat olan fertlerdir. Ferdin hayatını korumak mümkün olmazsa fertlerden oluşan toplumun hayatını korumak da mümkün olmaz.

İdama karşı olanların delillerine karşı din adamlarının cevabı

a) Hemen her insan kendini öldürmek isteyen, buna teşebbüs eden insanı, onu öldürme pahasına da olsa engeller. Nitekim bütün hukuk sistemleri nefsi müdafaayı hukuka uygunluk hallerinden saymışlardır. Toplumlar da ülkelerine, hayatlarına, hayatî menfaatlerine göz diken, saldıran toplumlara karşı savaş ilân edip fiilen savaşırlar. Bu iki vâkıa, hayatı ve gereklerini korumak söz konusu olduğunda insanların öldürülmesinin, insan tabiat ve vicdanına aykırı bulunmadığını göstermektedir.

b) Bir toplumda eğitim başarılı olur, insanlar ağır cezalar söz konusu olmadan da adam öldürme suçunu işlemez hale gelirler, bu durum bilimsel verilere dayalı olarak tesbit edilirse nâdir hale gelen öldürme suçu için farklı cezalar ve tedbirler düşünülebilir. İslâm, maktulün yakınlarına kısas talebinden vazgeçme ve diyet isteme hakkı vererek bu kapıyı açmıştır. Bilimsel olarak kısas dışındaki önlem ve yaptırımların adam öldürme suçunu önlediği veya çok nâdir hale getirdiği belirleninceye kadar ise kısas cezası seçeneksiz olma özelliğini koruyacaktır.

c) Merhamet ve şefkat güzel duygular olmakla beraber yerinde kullanılmaz; zulme, hakların çiğnenmesine, insanların can güvenliğinin ortadan kalkmasına sebep olur, maktulü unutturur, hep katil lehine işletilirse makbul olmaktan çıkar, zaaf olarak değerlendirilir.

d) Suçun kendi cinsinden bir fiille cezalandırılması eğilimi şahsî ve nefsânî bir duygu olmaktan çıkar, adalet ve hakkaniyetin gerçekleşmesine yönelirse, bir eğitim ve suçu önleme aracı olarak değerlendirilirse, ona kötü gözle bakılamaz.

Elazığ'da öğrenciler voleybol turnuvasında yarıştı Elazığ'da öğrenciler voleybol turnuvasında yarıştı

e) Cinayeti akıl ve ruh hastalığına bağlamak ve cânileri hapishanelere ve idam sehpalarına değil, hastahanelere göndermeyi önermek aslında cinayeti teşvik etmenin ötesinde bir sonuç getirmez. Nitekim bugün uzmanların çoğunluğu bu kanaate katılmamış, cinayeti bir hastalık değil, ceza gerektiren suç saymışlardır.

f) Günümüzde birçok ülkenin kanunlarında idam cezası vardır. Bu kanunları koyanlar önemli gördükleri cinayetlerde -suçluyu hapishanede çalıştırarak ondan istifade etmek yerine- idam etmeyi uygun bulmuş, yaşama hakkını korumak için zaruri bulmuşlardır. Katilin ekonomik katkısı, insan hayatını korumaktan (dolayısıyla kısas sayesinde korunacak olan insan hayatından) daha önemli ve faydalı olamaz.

g) Yanlışlıkla idam ihtimalini engellemek için İslam, en küçük bir şüphe bulunduğunda bile kanunda belli cezaların uygulanmamasını istemiştir."

Kaynak; https://sorularlaislamiyet.com/

Editör: Merve Kiraz