YAŞAM

Evlenmeden önce, evlendikten sonra...

Uzmanlar, evlenmek ve evliliği sürdürebilmek gibi iki büyük konu da bütün bu stres faktörlerinin içinde yer aldığını vurguluyor

Abone Ol

Günümüzde, evlilik ve eş ilişkisi gibi konular ve sorunlar hayatımızın büyük bir alanını oluşturmakta. Stres faktörlerinin çoğalması, şehir hayatı ve yaşamsal döngüler evlilik ile ilgili düşüncelerimizi, evlilikle ilgili ilişkimizi ve bakış açımızı etkilemekte.

Uzmanlar, evlenmek ve evliliği sürdürebilmek gibi iki büyük konu da bütün bu stres faktörlerinin içinde yer aldığını vurguluyor. Evliliğe adım atan genç çiftler, evlenmeden önceki yakınlaşma evresini, nişan dönemini sıklıkla yad eder ve o günlerin tekrar başa dönmesini isterler. Eşler için bu durumu arzulamak kaçınılmazdır. Eşlerin yeni tanıştığı dönemde birbirlerine olan davranışları, konuşmaları, iletişim kurma şekilleri;  her ilişkinin kendine has gelişmekte. Fakat çoğunlukla eş ilişkilerinde, yeni evli çiftlerde ilk tanışılan evreye dönme arzusu; evliliğe alışma sürecinde “zorlanma” şeklinde ortaya çıkabilmekte.

• Çiftlerin ilk dönemleri yani flört dediğimiz, yeni tanışma evresi (sözlenme, nişan ve evliliğin ilk dönemlerini kapsamaktadır. Bu dönem halk arasında ”cicim ayları” olarak isimlendirilmektedir. İlişkiler bu dönemde henüz birincil değildir. İlişkiler bu dönemde ikincil seviyededir.
• Flört döneminde, kişiler birbirini tanıma döneminde oldukları için, ilşkilerini yanlış anlaşılmama ve birbirilerini kırmama veya kırıcı davranışlardan uzak durarak davranışlarını biçimlendirebilmektedirler.
• Flört döneminde oluşabilecek sorunlar genel itibari ile kişilerin birbirini tanımak istemeyişindendir. Bu dönemde çiftler birbirlerine kendi atfettikleri düşünce kalıpları ile ya çok yakınlaşma ya da tamamen uzaklaşma içerisindedirler.
• Evlilik ilişkisinin başlaması neticesinde, flört dönemi sona erer. Evlilik ile birlikte, ilşkileri birincil seviyede yaşanır. Eşler olduğu gibi davranmak durumundadır.  Evlilik öncesinde gelişen özen ve birbirini incitmeme hali devam edebilmektedir.
• Evlilik sonrasında eşlerin birbirine karşı özensiz davranmaları “evliliğin aşkı öldürdüğü, evliliğin eşleri değiştirdiği” gibi söylemleri doğurmaktadır.
• Flört döneminde eşler sadece ilşkilerine ve ilişkilerinin daha güzel, mutlu, neşeli geçmesine odaklanmaktadır. Fakat evlilik evresinde çiftler hayata dair sorumluluklar (ev idaresi, ev işleri, ebeveyn olmak gibi) sorumluluk almak gibi hayata dair ve hayata temas eden durumlara da odaklanmak durumundadırlar.
• Evlilik sonrası çiftlerin hayatın dair sorumluluk alanlarını geniş tutması, eşlerin birbirine özen göstermesine engel değildir. Sorumlulukların paylaşılması ve bir harmoni içerisinde bu sorumlulukların yerine getirilmesi; evlilik sonrası ilişkileri olumlu yönde etkilemektedir.

Uzmanlar konu hakkında Beraberlik Öncesi Sorunlarında evliliğe büyük darbe vurduğunu belirtiyor.

 “Başaramazsam…”
“Rezil olurum…”
“Ya kabul edilmezsem…”

Birçok kişi karşı cinsle iletişim kurmakta sorunlar yaşayabilir. Karşı cinsle iletişim kurma sorunlarının çeşitli sebepleri olabilir. Bu sebepler arasında, kişinin yoğun bir şekilde sosyal kaygı yaşaması yer alabiliyor. Kişi “Rezil olurum, ya kabul edilmezsem” şeklindeki olumsuz otomatik düşünceler nedeniyle bir kaygı yaşar ve yaşadığı bu kaygı harekete geçmesini, karşı cinsle yakınlaşmasını engeller.

Beraberlik öncesindeki sorunlar arasında, kadının ilişki kurmaya hazır olmaması, önceki ilişkisi ile ilgili sıkıntılarının devam ediyor olması, çekingen kişilik özelliklerinin olması vb. sayılabilir. Aslında erkekten hoşlandığı ve beraberlik istediği halde bu sorunlar nedeniyle bir türlü harekete geçememekte, hoşlandığını ve istediğini gösterememektedir.

•    “Beni hiç aramıyor. Benimle ilgilenmiyor. Benim onun için bir değerim yok”
•    “Sürekli nerdesin, ne yapıyorsun demesinden sıkıldım. Resmen bana güvenmiyor. ”

İlişkinin başlangıcındaki beklentiler ve arzular kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bir kişi çok aranmaktan hoşlanırken bir diğeri beraber olduğu kişinin sürekli aramasından rahatsızlık duyabilir. Birlikte olduğu kişi hiç aranmıyorsa, ilgilenmiyorsa, kişi kendisini değersiz ve önemsiz hissetmeye başlayabilir. Her dakika nerdesin, ne yapıyorsun diye aranan kişi ise, bu durumdan sıkılabilir. “Bana güvenmiyor” düşüncesine kapılabilir.

Geçmiş Travmatik Deneyimler

•    “Hiçbir erkeğe güvenmiyorum”
•    “Hiçbir kadına inanmıyorum”
•    “Bu kişi de beni terk edecek”
•    “Ya terk edilirsem”

Önceki ilişkilerde yaşanan travmatik deneyimlerde (taciz, baba ile yaşanan sorunlar, fiziksel şiddet vb) kişinin beraberlik öncesinde sorunlar yaşamasına neden olabilir. Yaşanan travmatik deneyimler kişinin dünyaya, kendine olan güvenini etkilediğinden temel güven duygusu sarsılabilir. İlişkilerde de “Erkeklere/kadınlara güvenmiyorum” “Hiç kimseye güvenmiyorum” “Diğerleri gibi bu kişi de beni terk edecek” “Ya terk edilirsem” şeklindeki düşünceler bir ilişkinin başlangıç sürecine olumsuz bir şekilde yansıyabilir.

Beraberlik öncesi çiftlerin cinsellikle ilgili aynı yerde olmamaları da çatışma yaratabilir. Örneğin, erkeğin hemen cinselliği yaşama arzusu ve bu doğrultuda yapmış olduğu duygusal ve fiziksel baskılar kadın üzerinde travma yaratabilir

•    “Beni anlamıyorsun…
•    “Benim istek ve arzularımı, beni önemsemiyorsun…”
•    “Beni sevsen, benimle evlenirsin”

Çiftlerin, birbirlerinin beklentilerini karşılayamaması, yeterli iletişim kuramaması da beraberlik öncesinde yaşanan önemli sorunlar arasındadır. Örneğin; kadının evlenmek istemesi, erkeğin cinsellik istemesi vb. Beklentileri karşılanmayan kişi de, öfke duygusu oluşmaktadır.

Evliliğe Uyum Sorunları

•    “Evliliğimin daha ilk akşamı bana hakaret etti”
•    “Evime, eşime alışmaya çalışıyorum”
•    “Eşimin bazı davranışları beni öfkelendiriyor. Ama şimdilik görmezden geliyorum”

Evliliğin ilk ayları, birlikte yaşamaya uyum ve alışma evresidir. Eşlerden birinin davranışı diğerinde öfke ve rahatsızlık yaratabilir. İlk aylarda, bu davranışları görmezden gelerek, kavga etmemek için içe atabilir. Biriken duygular, daha sonrasında bir tartışma ile tekrar harekete geçebilir. Tartışma esnasında söylenen sözleri eşler biriktirebilir. Bu sözleri uzun süre unutamayabilirler. Eşler, kavga esnasında birbirlerinin canını acıtacak noktaları bilirler. Çoğu zaman kişiliğine yönelik söylemlerde bulunabilirler.

•    “Çatışmalar, kavgalar giderek artıyorsa, eşlerden biri yada ikisi depresyon, kaygı vb. sorunlar yaşıyor olabilir.”
Çatışmaların, kavgaların sürekli olduğu evliliklerde, eşlerden birinin yada ikisinin de psikolojik sorunları da olabilir. Depresyon, kaygı, öfke, takıntı, cinsellik vb. sorunlara sıklıkla rastlanmaktadır.

Evlilik ve Cinsellik

Kadın veya erkek cinsellikten nefret ettiği için cinsellik olmadan devam eden birçok evlilik vardır. Bunun yanı sıra, bazı evliliklerde cinsellik devam etmektedir. Ancak kadın cinsel arzu duymamaktadır, cinsellik onun için bir anlam ifade etmemektedir. Cinselliği evliliğin sürdürülmesi için bir zorundalık olarak görmektedir. Cinsellik beraberliğin başından beri yoksa veya az yaşanıyorsa eşlerden biri bunun eksikliğini hissedebilir. Eksiklik duygusu, eşleri ayrılık aşamasına getirebilir, yeni birliktelikler arayışına sokabilir.

Bazı birliktelikler de ise, erkek cinsellikten uzak durabiliyor. Erkeğin uzak durmasının nedenleri arasında; yetiştirilme tutumları, sosyal fobik olması, içe kapanıklık vb. sayılabilir. Erkekte sertleşme, erken boşalma sorunu olduğunda, kadın isteksizlik yaşayabiliyor, orgazma ulaşamayabiliyor. Bununla birlikte, kadında vajinusmus, cinsellik esnasında ağrı vb. sorunlar yaşayabiliyor.

Cinsellik esnasında çiftin karşısındakinin isteklerini, arzularını düşünmeden yaşaması da (örneğin, erkeğin kadını düşünmeden yaşaması, kadını uyarmayı, tatmin etmeyi düşünmemesi) cinsel uyum sorunlarının açığa çıkmasına neden olabilir.

Evlilik ve İletişim Sorunları

•    “Evlendikten sonra çok değiştin.”
•    “Beni hiç anlamıyorsun”
•    “Beni artık sevmiyorsun”

Evli çiftlerden bazıları, hayatı gidişatına bırakıp daha önce yaptıkları faaliyetleri yapmamaya başlarlar. Çoğunlukla da, bu durumun normal olduğunu, evliliğin böyle bir şey olduğunu düşünürler. Kadın evliliğine enerji verecek girişimlerde bulunmaktan vazgeçebilir, erkek de giderek duyarsızlaşabilir, kadının istek ve arzularını görmezden gelmeye başlayabilir. Dışarıdan bakıldığında, aynı evin içinde sorun yok gibi gözükmekte ancak kişiler giderek duygusal anlamda birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Göz göze bakışmalar, dokunmalar giderek azalır. Eşler bazen de iletişimsizliği mantıklaştırabilirler (örneğin; çok yorgunum, uyuyacağım vb.)

Paylaşımların azalması, tahammülsüzlük, olayları olduğundan fazla büyütme ve aşırı tepkiler verme beraberlik de sorunların olduğunun sinyalini vermektedir. Kadının duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması, kadınla ilgilenilmemesi de kadını şiddete maruz bırakmaktır. Örneğin; özenerek farklı bir yemek yapmış olan kadına eşinin eline sağlık dememesi ve fark etmemesi vb. Bu durumda, eşlerin duygu, düşünce ve beklentilerini karşısındakine ifade edebilmesi, karşısındakini dinlemesi evliliğin doyuma ulaşmasını sağlayacaktır.

•    “Eşimle konuşmaktansa internete girmeyi tercih ediyorum”
•    “Onunla konuşamıyorum”
•    “Eşimin sürekli olarak tartışmak için bir konu gündeme getirmesinden bıktım.”
•    “Sürekli kuaförde”

Evlilik yaşamındaki uyum, ilişkilerin ve iletişim becerilerinin yeterli düzeyde olması ile ilgilidir. Eşlerin birbirlerine gerekli anlayışı göstermeleri, iletişimde, çiftlerin “ben” dilini kullanması, dinlemesi, isteklerini dile getirirken emir cümleleri kullanmaması önemlidir.

Çiftler zaman zaman pasif agresif veya agresif tutumlar sergilemeye başlayabilirler. Örneğin; evlilikte bir kişinin çok konuşması, diğerinin susması, kadının bir konu gündeme getirmesi ve tartışması, erkeğin yeter artık demesi, kadın odasında internete girmesi, işyerinden geç çıkma, sürekli kuaföre gitme veya evden çıkmama vb. Eşlerin birbiri ile uyumlu olması, iletişim becerilerinin yeterli düzeyde olması evliliğin sağlıklı yürümesini sağlamaktadır.

Kültürün ve Diğer Unsurların Evliliğe Yansımaları

Kültürel farklılıklar, toplumun değer yargıları, otoriter anne baba tutumu, çocuk yetiştirme tutumları karşı cinsle iletişim kurmayı ve sorunlar için çözüm bulmayı etkileyecektir. İletişim sorunları karşı cinsle ilgili deneyim eksikliğinden veya aile içerisindeki yaşantılarından ( anne babanın hiç konuşmaması vb) kaynaklanabilir. Kişinin, ergenlik döneminde karşı cinsle iletişim kurma çabası ile ilgili yaşantıları, aile içinde yaşadığı sorunlarla nasıl baş ettiği bu süreci etkileyebilir

Çocuk ve Evlilik

•    “Çocuğumuzun doğumundan sonra eşim benimle eskisi gibi ilgilenmiyor”
•    “Cinsel isteksizlik yaşıyorum”
•    “Artık anneyim”

Çocuğun doğumu ile birlikte kadın kendini çocuğun bakımını ile ilgilenmeye verebilir. Bu durumda, eş kendisini ikinci plana atılmış hissedebilir. Gebelik esnasında ise, kadın cinselliği yaşamama, cinselliği yaşarsam çocuğuma zarar verebilirim şeklinde gerçek dışı düşüncelere kapılabilir. “Artık anneyim” düşüncesi ile kadınlığını geri plana itebilir. Cinsel isteksizlik yaşayabilir. Anne olduğu için cinsel isteksizlik yaşayabiliyor. Çocuk ya odaya gelirse, duyarsa, öğrenirse vb. düşünceler kadının geri çekilmesine neden olabilir.

•    “Çocuk olsun, düzelir”

Evlilik iyi gitmediğinde, eşlerden biri veya çevre çocuğun bir kurtuluş ve çözüm olabileceğini düşünür. Çocuğun bir kurtuluş veya çözüm olarak görülmesi, ilerde sorunun daha da büyümesine yol açabilir.

Tüm  bu verilen bilgiler dahilinde kendi içinizde bazı sorularınıza cevap buldunuz diye düşünüyoruz. O halde sizcede bazı şeyler için hareket vakti gelmedi mi?