Durduğun yer su kenarı, ırmak kıyısı, görebildiğin sadece çakıl taşları ve işgal ettiğin yer ise, gördüğün göreceğin ancak gözünün kapsam alanıdır. Gözün hakkını verebilmek, görüş alanını artırabilmek, öngörü sahibi olabilmek için durduğun yer çok önemli, geçmişe, vakte, geleceğe bakmak neler olduğunu anlamak için yüksek bir bakış gerek…
Kavrayışını, anlayışını ruhunun ufkuna çıkarıp, öyle seyredebilirsen alemi, görebildiğin, öngörebildiğin her şeyin manaları serilir önüne. Geçmişi okuyabilmek, anı değerlendirebilmek, geleceğe varım diyebilmek buna bağlı. Aksi halde anda sıkışıp, zamana sürüklenirsin. Geldiğin yer, konulduğun yer ve gideceğin yer bunları tasavvur için, anı bir sermaye,geçmişi tecrübe geleceği umut bilmeli ve hazırlanmalısın….
Dünya ya biraz uzak ama ona odaklı, anlama gayretli bakışın, sana bu misafir hanenin nasıl dolup boşaldığını gösterecek, zamanı doğum haneden mezara, ibadet vakitlerini, ilk ezandan,son sala ve namaza kısalta bilirsen, dünyanın gece ve gündüzle nefes alışı duyabilir, hissedebilirsin..Yazın rızkın, bahçe ve bostanlarıyla gelip mahsulünü ambarlara istifleyip, kışı beklemeden gittiğini, kışın toprağı örterek tohumlarını bahara mayaladığını, dünyanın yörüngesinde, gelenlere ve gidenlere nasıl hizmet ettiğini görebilirsin…Bulutların sevkiyatı, ince hesapla yağan yağmur, soğuyunca ortam, oluşan kar taneleri seni hayret makamına çıkaracak….
Irmakların, hayat kaynağı olan pınarların, ilk çıkış yerleri sanki cisimleşmiş su ikram tablaları gibi karşına çıkacak. Baharla beyaza boyanan ağaçlar, yeşile boyanan ovalar başını döndürecek, Şimşek, yıldırımlar, gök gürültüsü seni, asıl gayenin çok uzaklarında olsanda sana getirecek. Dağlar büyüklüğünde ağır bulutların rüzgar gibi bir beşikle taşınıp sevk edilmesi, ağırlığını rahmet olarak bırakıp, gözden kaybolup istirahata çekilmeleri alemin fiili bu zikri sende galeyana gelip, sana Elhamdülillah, Suphanallah, Allahuekber dedirtecek…..
Eğer alemin deveranı başını döndürdü ise, yüksekten yere in, ama bastığın yere dikkat et çünkü orada alemi harekete getiren, bulutları sevke, yağmuru aceleyle yağmaya davet eden tohumun iştahı saklı…Ne kadarda güzel ayarlanmış ısı, ışık, nem ve ana kucağı toprak. Bu işleyiş sana hizmet, sana iş görmek için……Sende tohum olarak ekildiğin bu alemde en nadide çiçek, varlıkların gıpta ettiği eşref, çekemeyenlerin yoluna oturduğu, gidişatını kıskandığı varlıksın. Buradaki görevin bitip, bekleme salonundan sonra haşir sabahı kalkışın daha muhteşem olacak. O gün en kıymet verilen tek muhatap alınan sensin. Eğer şahitsen, hayatını imanına şahit kılmışsan ahret aleminin sakinleri sana hizmet edecek. Eğer gaflet ile ömrünü geçirip, dünyayı temaşa edipte Esma-i İlahi ye şahit olamamış, bunu kalbinin tepelerine kamil iman olarak yazdıramamış isen, özünü çürütüp, enerjini söndürüp, kendine çook yazık etmişsin. Cehennemin hasretle yakıtım diye beklediği, içindeki yanan taşlara arkadaş olmuşsun demektir……
İşte bak, gör, göz bunun için verilmiş. Akıl bunun için korunmuş vücudun en yüksek yerinde, kemikten kalkan içinde sıvı kasesinde. Yerden, ruhunun ufkuna çıkış tercihin, önce kendini sana gördürür, tanıttırır sonra alemi temaşa edersin ve alemlerin Rabbinin parlayan kudret ve hakikatlerini hayranlıkla seyredersin. Seni layık olduğun insanlığın, kulluğun zirvesine taşır gördüklerin, anladıkların, iman ettiklerin. İçindesin dünyanın ama o senin kalbine, imandan boşluk bulup giremez, oturamaz. Seni yarınlara götüren dünya saatinin zaman vasıtası olsa da sen üstüne basar, geçersin öteki aleme, hakikat alemine, Dünyayı kendine bulaştırmadan…….
Ya çakıl taşları…. Ya da sana gösterilmek istenen, imanın zirvesine taşıyacak baş döndürücü esmalar, ister çakıl taşlarını seyret, istersen esmayı müşahede et ötelerde sonsuz mutluluğunu hazırlan tercih senin………